31 Ekim 2011

yayın balığı

oy tombulum tombulum yoldan geldim yorgunum

27 Ekim 2011

daha ne diyeyim-yalın

yazdan beri severek dinlediğim bi şarkı, gene çalınca paylasayım dedim =)) foçayı da hatırlatıyor kesinlikle =))


Eş dost hemen uyandı şu halime
Bi dolu bi boş çabamın istikbaline
Mahalle delikanlıları da destekte
Onlar bu gidişe muhalefet
Çat pat değil sular seller gibi
Okyanus oldum sen karaya deli
Dinleyenin söyleyene şu tavrı
Çok acıklı durdu maalesef
Döksem yollarına dünyaları
Gelmiş geçmiş en büyük aşkı
Canımın üstünde yerin var bekliyorum ooooof
Daha ne diyeyim aman ne diyeyim
Karşı dağların heybetinden mi gireyim
Ben ne bileyim ah ne diyeyim
Yakar o gülüşün kafa bırakmaz güzelim
Daha ne diyeyim aman ne diyeyim
Karşı dağların heybetinden mi gireyim
Ah ne diyeyim ben ne bileyim
Yakar o gülüşün kafa bırakmaz güzelim
Eş dost hemen uyandı şu halime
Bi dolu bi boş çabamın istikbaline
Mahalle delikanlıları da destekte
Onlar bu gidişe muhalefet
Çat pat değil sular seller gibi
Okyanus oldum sen karaya deli
Dinleyenin söyleyene şu tavrı
Çok acıklı durdu maalesef
Döksem yollarına dünyaları
Gelmiş geçmiş en büyük aşkı
Canımın üstünde yerin var bekliyorum ooooof
Daha ne diyeyim aman ne diyeyim
Karşı dağların heybetinden mi gireyim
Ben ne bileyim ah ne diyeyim
Yakar o gülüşün kafa bırakmaz güzelim
Daha ne diyeyim aman ne diyeyim
Karşı dağların heybetinden mi gireyim
Ah ne diyeyim ben ne bileyim
Yakar o gülüşün kafa bırakmaz güzelim
Daha ne diyeyim aman ne diyeyim
Ah ne diyeyim ben ne bileyim

26 Ekim 2011

12 yıl olmuş omzumuza ahtapot yapıştıralı
diyince sasırdım not etmek istedim..
şimdi fanon zamanı uyku gelene kadar....

25 Ekim 2011

bugünün tekerrür etmiş tanısı

bazı seylerden bunalmak içinde onların farkında olmak gerekiyor

bunalmıyorsam nedensizliğindendir :)

fonda şarkı derki:

i can't do these all on my own cause i know i am no superman....

dodo

 Özgürlüğün Ekolojisi adlı kitapta keçi örneğindeki gibi, aç bir keçi karsına çıkan yeşilliğin dünyanın son yeşilliği olup olmadığını düşünmeden yer, sadece o an için açlık duygusunu engelleme, onu tok hissettirecek olan yeşilliği bitirmeyi düşünür ve yeşillik bitince kendi sonunu da hazırlamış olur ama bunu akıl edemez. Fakat, insan gelecek kavramına sahiptir, eğer karsısındaki son yeşillikse onu tüketmez onu çoğaltacak yolları bulmaya çalışır.yaşamın garantisini elde etmeye bakar binevi.. ama insanlık bazı  türleri tükettğinin farkında değil.. Örneğin, dodolar.. 1 metro uzunluğunda olup uçamayan kuşlardı.. Yerde yuvarlanır, meyvelerle beslenirdi..Dodolar çok zeki canlılar değildi. Bu yüzden insanlara kolayca yakalanıyorlardı. İnsanların adaya getirdiği diğer yırtıcı hayvanlar da; dodo yumurtalarını mahvetti. İnsanlar da acıktıklarında bu 1 metre boyunda iştah açıcı kuşları yerdi. Acıktıkları zaman; uçamayan ve koşamayan dodoların kafasına sopayla vurmaları yeterdi. Dodo soyu, 200 yılda tamamen tükendi. İnsanların vahşet ve değişim hızını vurgulayan bu olay hala hayvanseverlerin başlıca davalarından biri olmaktadır.
Soyunu doğrudan insan etkeni tüketmiştir ve soy tükenmesinin örneği olarak sıklıkla atıfta bulunulur. Mauritius'ta yaşardı 17.yy soyu tükendiği söylenir.., orası neresi derseniz, hindistanın güneybatısında bir ada ülkesidir, polisleri silah taşımaz gayet düzgün işleyen sistemleri vardır.. portekiz ve fransa sömürgesinde uzun yıllar kalmıştır..daha neleri bozup tüketmedik ki :( insanlarda böyle ormanları, hayvanları tüketerek keçilerden farksız davranmaktadır..



24 Ekim 2011

şu anda tek yapabildiğimiz dua etmek..umarım yardımlarımız biran önce ulaşır..
iyice bölünmeye başladık terör olayları sonra bu...
oh olsun diyenler dahi varmış..

cidden bi insan olamadık

gül, bahçe, bahçıvan, akşam yemeği, salata.. bağlantı kurabilen bir tek nörsma

ders çok sürükleyiciydi ya 3 ders saati içinde bir kez bile dalmadım, süper geçiyor çok güzel.. iyiki burdayım bu dersteyim diyorum. eve geldim yemek hazırlama başa düştü, salatayı yaparken söylediğim şarkıya sonra güldüm, çok sevdiğim bir sarkı ama salataya neden söyledimki bunu:

gel gönlümü yerden yere vurma güzeel ne olursun gül dururken dikenleri derme güzel nee olursun
....
sevgin nefes sevgin candır sevgin banaa heyecandırr
...
kal diyemem git diyememe sen goncasın gül diyemem
çook severim söyleyemem sorma güzel ne olursun

aşık fln değilim duygusalsa hiç değilim bugünlerde ama sarkının aklıma girmesi sanırım gül metaforundan oldu..

 ya da diğer tabiriyle bahçıvan metaforu...toplum tasarımı kodlar, bunu insanlara empoze eder, nasılki bahçıvan bahçeyi dizayn ederken  bu gül dursun, bu ayrıksı otu söküp atalım, diğer menekşe kalsın onu güle benzetiriz tarzında kategorileştirme yapıyorsa, yüzyıllardır belli otoriteler de insanları gruplara ayırma peşinde ama inanıyorum ki toplumsal bir tahayyülden ibaret..
geleneksel yapıdan kopmaya çalışıp yeni bölüme eklenememiş, arada kalmış insan grupları için bu kullanılır.lümpen kültürü diyebiliriz.. bahçıvan gül yetişmek ister ayrıksı otları barındırmak istemez. yani nasıl bir bahçıvanın ayrıksı ota azcık gül gibi ol seni yolmayayım demesi çok saçma geliyorsa insanlara da önceden hiç bilmediği bir şeyin zorunluluğu altına hükmü altına girmeye zorlamak da işte bu kadar saçma olmaktadır.. burada içselleştirilmiş bir oryantalism de vardır. ayrıksı ot kendini mutsuz hisseder bir gül olamadığı için ,bir gül olmayı beceremediği için, böylece ya içinde bir begeni oluşturur ya da nefret.. gülsün ama yabangülüsün o zaman ne olcak ya da rengin farklı o zaman ne olacak? gülsün ama kokmayan gülsün hapı yuttun mu olcak?.. kimseyi  kendine benzetmeye çalışamazsın, kendin gibi olmasını da isteyemezsin,
olması gereken kendi özelliğimizi özcü bir biçimde ele almayıp özgürce yaşamaktır..bahçe adına çiçeği dışlamak mı gerek çiçek adına bahçeyi mi değiştirmek gerek??
toplum adına insanı mı dışlamak gerek, insan adına toplumu mu dışlamak gerek? belki de bizim derdimiz bu tip üzümleri yemek  değil de bağcıyı dövmektir?

kerameti kendinden menkul**

-o kadar harika yazmışki, masal gibi anlatmış bu sistemi
-e demekki masal, harika değil.


**kendinden başka dayanağı/referansı olmayan ve böylelikle ortalıkta dolanan/konuşan/kendi reklamını yapan boş beleş kişiler için kullanılan bir tabir.

VAN'A YARDIM İÇİN

ANKARA'DAN VAN'A YARDIM İRTİBAT NUMARALARI:

Ankara Siyasal: 05385492601,
DTCF:05464477373,
Gazi Üniversitesi:05343247562,
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi:05434402636,
Hacettepe Üniversitesi:05546684209,
ODTÜ:05532238667,
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi: 05464668213

ANKARA'DAN ÜCRETSİZ YARDIM GÖNDERİLEBİLECEK KURULUŞLAR:

MNG Kargo ücret almayacağını açıkladı, yardımlarını kargo yoluyla ulaştırmayı
düşünenler 444 06 06 nolu telefondan MNG Kargô'ya ulaşabilirler.

Ayrıca PTT Kargo da Van'a yardım gönderilerini bedava yaptı!!!

Van gölü turizm ankara seferleri: 10.00, 13.00, 17.30, 19.30 bestvan 18.00


Ankara'da Kızılay Afet Operasyon aracılığıyla da yardım ulaştırabilirsiniz.0312 293
60 25 i arayınca ihtiyaçları söylüyorlar.

İHTİYAÇLAR:

Battaniye,
Kuru gida,
İçme suyu,
Çocuk maması,
Katalitik soba,
Kışlık giysi,
Bebek bezi,
İç çamaşırı,
Kadın pedi..
En önemlisi Ercis'te butun firinlar yikilmis, ekmek lazim!!!

Deprem bolgesine gonderilmek uzere Kizilay'in kana ihtiyaci var. Lutfen 168'i arayin.

Şehirdisindan gonderilecek yardimlar icin kriz masasindan 0505-605-83-18 abdurrahman
dogar,gonderilen yardimlarin karsilanmasini ayarlayacak. Bu numara SADECE Van'a
ulasacak araclarin karsilanmasi/malzemelerin teslimi icin aransin lutfen, iletisim
icin mesgul edilmesin!!!

YARDIMLAR İÇİN ÖNEMLİ UYARI
Hazırladığınız kolilerin üzerine depreme yardım için gibi bir görünür bir not,
içinde ne tür malzeme olduğuna dair bilgi yazınız. Ayrıca ihtiyaç malzemesi olarak
sıcak tutacak kıyafet ve iç çamaşırı öncelikle önemli... Eğer herhangi bir sivil
toplum kuruluşuyla göndermiyrosanız mutlaka öncesinde karşıdan alacak bir kişiyle
irtibata geçin veya van kriz merkezlerini arayıp gerekli bilgilendirmeleri yapın!!

23 Ekim 2011

Van'da deprem..


kış bastırdı.. depremi yaşayanlarda yıllarca kalıyor içinde o korku panik...Allah yardımcımız olsun..deprem korktuğum afetlerin en başında geliyor çünkü önceden yasadım, Ankara depremlerinde bile hemen hissediyordum uykudayken


malda yalan mülkte san şöhrette zenginlikte bazen içimde hiçbir heves kalmıyor bu hayata dair sonra geçip gidiyor sınavdayız burda buna eminim. iç huzuru çevrene yayıyorsan en güzel mutluluktur gerisi boş..  iyi bir insan olmamız gerek, olabildiğince iyi dürüst merhametli boş durmayan,hiç bir şeyin garantisi yok sonuçta en güvendiklerimiz bile sonuna kdr bizle değil, yaşamlarını yitirp gitmekteler.

Kadını koruyana hapis cezası! son 3 cümle daha kötü...



Kadını koruyana hapis cezası!

23/10/2011 9:49

Eşini döven kocayı engellemek isterken dayak yiyen iki asistan 4'er ay hapse mahkûm edildi. Hem eşini hem asistanları döven kocanın 1.5 yıllık cezası 5 aya indirilip ertelendi

Kadını koruyana hapis cezası!


Ankara’da, sokak ortasında eşine dayak atan kocaya müdahale ettikleri için dayak yiyen insan hakları alanında çok sayıda çalışmaya imza atmış iki asistana yargıdan da kötü haber geldi. Mahkeme, asistanları akrabaları ve esnafla birlikte döven kocaya verdiği cezada “tahrik” indirimi yaparken, kendilerini savunan asistanları “müessir fiilde” bulundukları iddiasıyla 3 ay 10 gün hapse mahkûm etti.

Mahkeme, hakkında hiçbir şikâyet bulunmadığı halde, dayak yiyen kadına da telefonla akrabasından yardım isteyip olayları azmettirdiği gerekçesiyle cezalandırdı. Asistanların kararı temyiz hakkı bile bulunmuyor.

Ne karışıyorsun dayağa?
Hukuk Fakültesi asistanları Hakan Mertcan ve Cenk Yiğiter’in, Türkiye’deki insan hakları pratiğini darp edilerek gözlemleme olanağı buldukları olay şöyle gelişti:

Geçtiğimiz şubat ayında, Ankara Cebeci’de biraz yürümek için saat 23.00 sıralarında dışarıya çıkan iki asistan, bir kadının sokak ortasından dövüldüğünü gördü. İki asistan, bir kız çocuğunun çabalarına rağmen kadını feci şekilde döven adamı engellemek için, uzaktan, “Ne oluyor” diye seslendi. Sedat Koç adlı saldırgan ise yolun karşısına geçerek asistanlara saldırdı. Asistanlara “Ne karışıyorsunuz?” diyerek yumruk atan Sedat Koç’u çevredeki esnaf engelledi. Bu sırada, Sedat Koç’un yeğeni olduğu öğrenilen bir kişi, koşarak yeniden iki asistana saldırdı. Kısa süreli arbede sırasında, asistanlara çevredeki bazı esnafların da vurduğu anlaşıldı.

Herkes şikâyetçi oldu
Can güvenliklerinden endişe eden asistanlar ise cep telefonuyla polisi çağırdı. Olay yerine gelen polis, tarafları karakola götürdü. Kavga sırasında burnunda 3 kırık oluşan ve Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Polikliniği tarafından 7 gün iş göremez raporu alan Cenk Yiğiter ile hafif yaralanan Hakan Mertcan, kendilerini döven Sedat Koç ve aynı ismi taşıyan yeğeninden şikâyetçi oldu. Asistanları darp eden Sedat Koç ve yeğeni de asistanları savcılığa şikâyet etti. Karakola gelen dayak mağduru Cennet Koç ise kendisini döven kocasından şikâyetçi oldu.

Tahrik indirimi uygulandı
Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi, olayla ilgili açılan davada ilginç kararlar verdi. Mahkeme, karısını dövdüğü için 5 ay hapse mahkûm ettiği Sedat Koç’u, asistanları darp ettiği gerekçesiyle de 1.5 yıl hapisle cezalandırdı. Ancak, asistanları dövdüğü için verdiği 1.5 yıllık cezada bu suçu “tahrik” altında ve haksız bir eyleme karşı işlediği ve iyi halli olduğu gerekçesiyle indirim yaptı. 6 aya indirilen bu ceza ertelendi. Mahkeme, eşini dövdüğü gerekçesiyle verdiği 5 aylık cezayı da erteledi.

Sedat Koç’un aynı ismi taşıyan yeğeni Sedat Koç’a da Yiğiter’in burnunu kırdığı için 1 yıl 2 ay hapis cezası veren mahkeme, bu cezada da haksız tahrik ve iyi hal indirimi yaptı. 5 ay 25 güne düşen bu ceza da ertelendi.

Asistanlar Yiğiter ve Mertcan’a ise Sedat Koç’a yönelik “müessir fiil” suçundan 4 ay hapis cezası verildi. Sanıkların duruşmalardaki iyi hali nedeniyle ceza 3 ay 10 güne düşürüldü. Asistanların cezasında “meşru müdafaa” indirimi ise yapılmadı.

Dövülen kadına da 1 yıl
Dayak yiyen Cennet Koç ise kimse şikâyetçi olmamasına rağmen amcasının oğlunu arayarak, “Burada olay çıktı yetiş” dediği gerekçesiyle “azmettirme” suçundan 1 yıl hapse mahkûm edildi. Bu ceza da ertelendi. (Milliyet)

22 Ekim 2011

 büyük dayımız vefat etti, akciğer kanseriymiş. Allah günahlarını affetsin, mekanı cennet olsun..
ilk hatırladığım,böyle herkesin sesini kaydederdi gençliğinden beri huy edinmiş, tabi ozamanlar sesk ayıt cihazları çok önemli cep telefonu, bilgisayar yok, kasetçalar var insanlarda....benim çocukluk sesim fln onda kasetteydi
 ne yiyosun diye soruyolar ben de uydurup kedi böcek yicem sen ye makarnayı ııııhhh diye bağırmışım,sonra sarkı söylemişim kahkaha sesim var çocukluk işte :) 
babam istemişti kasetleri vermemişti, merak eden gelir evime misafir olur dinler diyordu..tüm akrabaların vardı ses kayıtı onda, dedemin bile vardı :) bi de küçükken iki pötibör bisküvinin arasına çokokrem sürüp verirdi çok hoşumya giderdi limonatayla,  peynir de koyduttururdum :)..denize indirdiğini, tatlısuda gezdirdiğini de hatırlıyorum.. çok cömert, eliaçık ve misafirperverdi.
Hakkını helal et bize :(

gidelim skati, olric gelmiyormuş :)

ışınla bizi skati :))

21 Ekim 2011

hulahop =)

Hulahop tutar gibi yaşadım seni.
Ben durdum Sen düştün...
          -İrfan Kurudirek

bu 2 satırdı aklıma getiren bugün  hulahop almayı, çocuk boyutları bizler için değilmiş diye gittim yetişkin boyutlusunu aldım şimdilik düşüyor yere  ama bi iki gün içinde umarım ben de becerebilirim bu işi.. çok eğlenceli bişey ama ayna karsısında yapılınca şahhaanee oryantalist  yanım (!) açığa çıkıyor iki de bir kıvırasım geliyo derken düşüyo bu meret hemen =))) iki üç kişiyle birlikte yapılırsa inanılmaz zevkli olur :)))

propaganda

Yaklaşık 2500 yıl önceÇinli General Sun-Tzu tarafından yazılmış olan Savaş Sanatı adlı eserde psikolojik savaşın önemine ve nasıl yapılacağına değinilmiştir.  Buna göre;

1.  Düşmanın iyi olan taraflarını gözden düşürünüz.
2. Düşmanlarınızın başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız.
3. Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız.
4. Düşman kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız.
5. Düşmanın geleneklerini gülünç hale getiriniz.
6. Akıllı komutan askerini düşmanın ruhunun keskin olduğu zaman değil, yorgun olduğu, geri dönme beklentisine girdiği zaman saldırtır. Buna ruh okuma sanatı denir[1][1].

Kabaca, psikolojik savaş, hem savaşta hem de barışta, hedef kitlenin duygu, düşünce ve davranışlarını etkilemek, onun ruh halini ve zihinsel yapısını istenilen yönde değiştirmek maksadıyla bilgi ve bilişsel sürecin kontrol edilmesi olarak tanımlanabilir. Psikolojik savaşın uygulamalarına hedeflerine dair çok daha pratik bir açıklama ise George Orwell’den gelmektedir “Ortaçağın despotları “Şunu yapmayacaksın.”, totaliterler de “Şunu yapacaksın.” emrini verirlerdi. Bizim komutumuz “Şöyle olacaksın”.[2][1]

 Psikolojik savaşın başlıca saldırı ve savunma silahı; propaganda, eğitim ve provokasyondur. Cephanesi ise; söz, yazı, resim, broşür ve e–posta şeklindeki bilgidir.  Kullanılan propaganda yöntem olarak 3’e ayrılır:

·         Beyaz propaganda
·         Gri propaganda
·         Kara propaganda

Beyaz Propaganda açık biçimde yapılan bir propagandadır; kaynağı bellidir ve kendisini tanıtmak ister. Açık ve şeffaftır. Beyaz propaganda da doğruluğa önem verilir. Yalan kullanılırsa geri teper, güveni sarsar. Kazanımı, en güçlü tarafı, karşı tarafın fikirlerini çürütür, taraftarlarını azaltır. Doğru, açık ve şeffaf propaganda kitlelerde güven uyandırır. Beyaz propagandanın zayıf tarafı, yayılma menzilinin sınırlı olmasıdır. Serbestçe dolaşamaz. Düşman kendini korumak için karşı propaganda imkânlarını hemen kullanırsa tehdit ve bozulmayla sonuçlanabilir.[3][1]

Psikolojik savaşın önemli propaganda unsurlarından birisi olan gri propaganda ise bulanık bir propagandadır. Burada kaynak belli değildir, doğruluğu kanıtlanamaz. Yalan veya iftira olduğu da kesin değildir. Gri propagandanın ana malzemesi “rivayetler”dir. Gri propagandanın amacı, kusurlu, noksan ve belirsiz bir şeyi, tam ve yeterli göstermek olabilir. Yahut, tam, yeterli ve açık olan bir şeyi şüpheli göstererek gölgelendirmek, değerden düşürmek amaçlanır. Her türlü çelişki bu yöntemde ustaca kullanılır.[4][2] 

Kara propaganda yönteminde ise hile, entrika, yalan, iftira, fitne, sinsilik ve sahte delil serbesttir. Gizlilik esastır. Gerçekleri değiştirmeyi, inançları sarsmayı ve kamu efkârını karıştırmayı amaçlar.  Kara propagandanın malzemesi yalan, iftira, bozgun çıkar'cı her türlü yol, sahte delil olduğu için, varolmayan her şeyi var gibi gösterir. Kara propagandanın ana amacı, yerleşmiş bir inancı yıkmaktır. Halkı kendi içinden çıkardığı liderlerden soğutmak, ordu ve devlete karşı varolan güveni sarsmak, sosyal ve ekonomik dayanışmayı yıkmak ister, insanları şüpheli, kaygılı, mutsuz ve zihni karışıklık içerisinde tutmak arzusundadır.

Zulüm, nefret ve korku gibi temeller üstüne kurulan bir uygarlık olamaz, ayakta kalmaz öyle bir uygarlık.
- Neden kalmasın?
- Canlılığı olmaz da ondan. Parçalanır. Ölüme sürükler kendini.
- Saçma. Sen nefretin sevgiden daha tüketici olduğunu sanıyorsun.[5][1]


Fil Yöntemi
Psikolojik savaşın  önemli yöntemidir. Buna göre filler genellikle her gün aynı yoldan geçen hayvanlardır. Fil avcıları yola tuzak kurarak onu çukura düşürürler. Siyah elbise ile gelip iyice döverler. Bir iki gün sonra beyaz elbise ile gelip kurtarırlar. Fil, artık onları kurtarıcı gibi görür. Bir başka psikolojik savaş yöntemi de budur: Toplumu bunalıma sok, sonra kurtar ve kendine bağla.




[1][1] George Orwell, 1984, Kelebek Yayınları, İstanbul, 1984, s. 224.

[2][1] Sun Tzu, Savaş Sanatı, Kantaş Yayınları, İstanbul, 2008.
[3][1] Orwell, s.236.
[4][2] Bkz. Nevzat Tarhan, s.16-17.
[5][1] Bkz. Nevzat Tarhan, s.16.


20 Ekim 2011

Allah büyük

bir zamanlar devasa bir akvaryumumuz vardı en az 15-20 balık içindeydi ve yavruları için de ayrı bir kesesi vardı akvaryumun.. 2 adet de vatoz balığımız vardı, bunların çöp öğütücü olduğunu pislik yediğini söylerdi babam.. ben bıyıklı diye severdim ama evdekiler birine saddam diğerine kaddafi derlerdi..biraz da katil balıktılar minikleri yiyebiliyorlardı,sanırım oyüzden böyle adlandırmışlardı..

saddam asılarak öldürüldü gerçek mi aldatmaca mı hala tartışılıyor ama kaddafi de öldürüldü.. devrik lider için genç biri tarafından gene kaddafinin altın silahıyla öldürüldüğü söyleniyor ,kafada bir kahramanlık hikayesi bırakılcak ya böyle söylenegeldi sanırım ama UGKca öldürüldüğü resmi açıklamalara geçmiş ..şüheda meydanı binleri ağırlıyormuş.. umarım çok güzel günler yaşar Libya halkı, silkinir tüm ağırlığını, inadına dik ve özgür olurlar..

Türkiye de ayyuka çıkan sesler sehit evlerinden ve halkımızdan, duam bir an önce gerekenin yapılması,vatan hainlerinin istediklerini veriyoruz şu an dikkat topladılar, canımızı acıttılar..  o sempatizanları da kınıyorum sanıyor musunuz ki o örgüt ve o hayvan adam size istediğiniz hayatı sunacak, sizi gene çalıştırcak acımasızca kullanacak, beyinleriniz yıkanmış, uğruna savastığınız sie yarar sağlamıcak..nefret söylemleri ne yazıkki arttı.. rally around the flag tabiri gerçekleşiyor, Tayyip erdoğana yüklenmek çok kolay.. Gül daha taze oraları ziyarete gitmişti ellerini sıkmıştı askerlerin, ne koşullarda olduğuna nasıl beslendiklerine bakmıştı,Allah herkese sabır versin.. haberlere baktıkça ağlıyorum tutamıyorum kendimi, hayat hikayeleri umutları vardı belki de onlara tek yaşama morali veren hayalleriydi geride bekleyen aileleri, sevgilileriydi..

hüsranla huzur yaratılmıyor maalesef...

iyiki doğdun gloryheaven

bugün seni rengarenk yapmaya, güzelleştirmeye çalıştım, süsü, cincik boncuğu sevmesem de sana yakıştırdım..
ya doğum gününü unutur muyum hiç, bir yılı doldurdum senle, iyi kötü ama her vakit bulduğumda seni büyütmeye kocamanlaştırmaya dertlerimi sevinçlerimi yansıtmaya çalıştım =) ilerde, belki de gülüp okuyacağım şeyler artacak, özlem duycam kimbilir, ama iyiki akıl edip sana yazmaya başlamışım.. yaptığım güzel işlerden birisin =)
bugün revani yapmıştım canlı olsan pasta da yapardım nasılsa fırın çalışıyodu :Pppp üşenmezdim en sevdiğim iş nasılsa =))
sana daha çok emek vermek isterdim ama eminimki boş kaldıkça sana yazmaya bir şeyleri aktarmaya çalıştım..
nice tek çift sayılı yaşlara gloryheaven
acaba muzlu pasta sever miydin, beni duygulandırıyor muzlu pasta iştahımı kapatıyor ama en çokta muzlu pastayı seviyorum =))
seni ihmal etmeyeceğime emin olabilirsin..
hala 13.03.2013teki plan geçerli ama eşlik eden yok =))

aksi mümkün olmayan iki atasözü

taviz tavizi doğurur


iyilikten maraz doğar

mandalina aşkımsın

herhlde meyvelere aşık olsaydık ben mandalinaya asık olurdum başta kokusu ve rengi cezberdi sonra tadı.. görüntüsü için pek bir sey diyemem ama o da gayet hoş =)))
mandalinanın o beyaz yerlerini bile iştahla yiyebildiğime göre zevkle aşık olurdum ama o zaman yemeye kıyamazdık sanırım..

90 bin kişiye devlet kuşu diyor gazete

profesyonel değil porsiyonel..

"We think too much and feel too little."

Deja vu'nun bir de tersi vardır. Buna Jamais vu denir. Sürekli aynı insanlarla karşılaşıp aynı yerlere gidersiniz ama her seferinde ilk kez olmuş gibi hissedersiniz. Herkes her zaman yabancı gibidir. Hiçbir şey tanıdık gelmez..
Chuck Palahniuk

gözleri kocaman açıyoruz ve sağdakini kırpıyoruz hop bir beş sekiz

ödeve bi başlasam bir iki cümle doğru otursa kelimeler kavga çıkarmasalar aralarında iyi olacak,
yazıyorum okuyorum yok bir ilerlemezlik var, sentetik duruyor, içler dışlar çarpımı gerekiyor hakkaten kendilerine gelmeleri için, sanırım akşam yazsam daha iyi olcak..
ya gün ışığında bile bazen koyu renkli perdeleri kapayıp masa lambasıyla calışmak oldukça hoş gelir bana, acaba bunu mu uygulamalıyım, bi baktım okuldaki çoğu hoca da böyle yapıyor, insanların çoğu şeyi aynı bi bakıma...günümüz saatimiz aynı, rengi yakalama da farklıyız biraz..


aman ya, suyun yarası da kabuk bağlar mı lafını işittikten sonra beş parmağın beşi bir değil genellemesini silip süpürmeliyim bence, gözleri kocaman açıyoruz ve sağı kırpıyoruz

bu dönemki arastırma konularım

belli oldu:

-anayasa da insan hakları ve insan hakları savunucularının önerileri
-internette filtre ve akıl
-çocuk ticareti,  istismarı ve   Birleşmiş Milletler insan hakları konseyi özel raportörü
-Güney Afrika  Hakikat Komisyonu



                                      lovely jubbly =)
                                             xxx
haydi kızlarrr yürüyüşe hava aldatmaz inşallah mükemmel görünüyor evden dışarısı
güzel bir persembe olması dileğiyle
haberlere bakmak bile istemiyorum :(

19 Ekim 2011

örgü örmek ne zevkli ya sabah uyanır uyanmaz şişi elime alma isteği oluşuyor =))))))

18 Ekim 2011

joseph mengele,, nasıl bilirdiniz?

tıbbın ilahı derler..
biricik ölüm meleği..
tüp bebek yöntemiminin babası derler
modern tıp faydasını gördü(!)
cüceler üzerine çalışmış, anestezi yapmadan insan bedenini hunharca inceleme, kesme, parcalama hakkınıkendinde gören, etik değerlerden haberi olmayan....
ikizlere takıntısı var..(Brezilya'nın Candıdo godo kasabasındaki şaşırtıcı ikiz nüfusu)Toplama kampında, ikiz çocukları diğer tutsaklardan  ayrı tutup, kalıtımsal faktörlerin etkisini ölçme adına ikizlerin kanını birbirlerine enjekte ederek ortaya çıkanları degerlendirdi

insan gülerken neler hissederi merak edip, gülme mekanizmasını incelemek için insanın kafasını yarıp, yanındakilere onu gıdıklamasını söyleyen biri..
siyahi ırktan birilerini seçip gözlerine mavi mürekkep damlatan, a neden olmadı diyip önemsemeyen daha çok uygulamak isteyen..
başka dine mensup insanların gözlerine mavi renk enjekte etmeye çalışan bir zihniyet..
insanları kör eden biri..
sarı saçlı mavi gözlü bir ırk yaratma idealiyle yatıp kalkan..
Hitlerin doktoru, Josef Mengele'nin  Auschwitz'deki ölümcül deneylerine Brezilya'da devam ettiği açıklanmıştır..
Toplama kampındaki insanların hangisinin öldürüleceği, zorla çalıştırılacağı ve üzerinde deney yapılacağını belirleyen dir..

Nazi Almanya'sında toplama kamplarında homoseksüeller, çingeneler,yahudiler üzerinde bütün serinkanlılığıyla uyguladığı akıl almaz deneyleriyle ve saf aryan ırkı yaratma girişimleriyle bilinmektedir..En çok nefret edilen ve bulunması için üzerine en çok ikramiye konulan savaş suçlusu olarak tarihe geçmiştir...

fotografını koymak istemiyorum..

renk yakınlığı sorunsalı =))

caught in the middle


soğuklar kendini hissettirince dinlemek lazım geldi :))) çok güzel ya, klibi o yıllarda seviyordum ama şimdi anlamsız geldi ama sarkı hala aynı güzelliğiyle içimde saklanmış :))

bakalım bu akşam için başka neler dinlencek =)

karataş

gülüyorum sonbaharın haline
rolleri değiştik mi ne
en güzeli rüzgarın nagmesine
seni duymak ne kadar hoş diyorum
deniz son derece gri,
uyku zamanı denizin
azalmış misafirleri
kalmış sadık dostlarıyla
yaseminler inatla açmakta
telaşsız sakinleri
yavaş işlemekte zaman
yorgunluk var yazdan kalan
bir umut nicesini ayakta tutan
foça yazın delicesine korkusuz
şimdi azcık yorulmuş
ayaklarım gidiyor ezberlemiş yolunu
her anı huzur, mutluluk, haz dolu
foçayı yormak istemem
sevinir mi bilemem
ama karataşı gene buldum ben...
hahhhaa sarkı söylerken uyudu lui :)) demek ninni gibi geldi sakladı kafasını da :))

14 Ekim 2011

bulutları baklava desenine benzettim şimdi....

13 Ekim 2011

matrixten aklıma gelen bir replik

Kimse sana aşık olduğunu anlatamaz. Sen bilirsin..herşeyinle….

sende mi brütüs??

de birleşik
okuduğum kitap türkçe ama hiçbir sey anlatılmıyormuş gibi, sürekli birbirini tekrar edermiş gibi geliyor off... okurken dalıyorum  anlamaya çalışmam uzun sürüyor  daldırdığım püskevit sütün içinde eriyip gidiyo,off..
küreselleş(tir)me terörü adlı kitaptan bahsediyorum =(
hiç anlatmadım tabi sana, ben insan hakları bölümüne geçtim, tabi daha önemli sandığım bir olay üzerime ağırlık yapınca unutuverdim bu güzel haberi sana vermeye.. çocukluğumdan beri istediğim şey gerçekleşti diyebilirim..Allah muvaffak etsin bakalım =)



ayrıca bugün beni sinirlendiren bişey daha oldu not edeyim: gene gözüme sokmuş kendi çalıp kendi oynuyo insanın biri nefret ediyorum bu hareketlerden sanki biz anlamıyoruz..
ne kadar da güzel uyuyo
gözlerini açıp ışığı kapa hadi çık edasıyla kıpışık gözleriyle bakışı var ya
 gözlerimi dolu dolu yapıyo
çok sevdim ben lui yi

köfteli yoğurt çorbası

150 gr. kıyma
1 adet soğan
tuz karabiber

......
2 su bardağı yoğurt, ekşi yoğurt olursa oh ne ala
1.5 yemek kaşığı un
1 yumurta
bi 5 snlik limon sıkmak gerekiyor
1 adet patates
tuz vs..
.......
görüntüye önem vericem diyenler için:

2 kaşık tereyağı
1 kaşık salça
kırmızı biber

soğanı rendeleyelim-deniz gözlüğü takarak mümkünse
kıyma, soğan, tuz, karabiber, azcık kimyon karıştıralım..
yayvan bi tabağa un serpelim
içine minnak minnak  kıymalı karışımdan  toplar yapalım
tencerede su kaynatalım 1 litre olsun mümkünse :P
kaynadıktan sonra, köftecikleri içine atalım( ama her yeri unlanmış olmalı- tabağı sallayabilirsiniz)
5 dakika sonra da küp küp dopranmış patatesleri atalım
pişerken bunlar,
yoğurt, 1 yemek kaşığı un-tepeleme olsun, yumurta, limon suyu 5 e kadar soyun sıkarken ve bırakın
çırpalım bunları..
kaynayan sudan yoğurtlu karışımın içine dökelim ılıtmak amaçlı
yoğurtlu karışımı tencere dökelim yavaş yavaş bu arada hızlı hzılı karıştırmamız gerek,
fokur fokur kaynayana kadar bekleyin..
tuzu karabiberi unutmayın...

sosu içinde:
tereyağını eritin salça ve kırmızı biber, nane de varsa eksik etmeyin :P

(isterseniz pirinç de koyulabilir- pirinci de tencereye su koyarken koymalısınız, ne kadar pirinç gerekir peki ??2 avuç koysanız kafidir)

masallar en güzel yerde bitmese keşke

güldürmeyeceksen meşgul etme beni üzgünüm boş laf salatası
kalbim hep açtı
karnımda acıktı
bişey de yiyemiyorum iştahla
sütlaç yaptım cevizleri kırmaya üşeniyorum bi tek

zevkle dinlememe ragmen
ezginin günlüğü iştahımı daha çok kapatıyo
daha keyifli bişeyler dinlemem gerek..

forrest gump

 yıllar sonra forrest gump ı gene izledim, ne güzel bir filmdir, ne saf bir duygudur yaşadığı..

12 Ekim 2011

çok severek aldığım okuma aşkıyla dolu olduğum kitaba tarihi ve adımı yazarken gösterdiğim özeni başka neye göstermeliyim acaba ??
sevinmek için bi sürü sebep var aslında üzülmek içinse çok az..

miss california birikintisi olsun senin adın...

oturuyoruz dışarda üşümekten zevk alıyoruz.. ikimizin de gözleri dalmış su birikintilerine... yanyana irili ufaklı birikintiler var yağmur damlaları yayılıyor düştükçe birikintiye, dersleri konuşuyoruz ödev derken alakasız soru çıkageliyor çünkü dert anlatmak istemiyorum konu değiştirmece zamanı..

-geniş ve sığ olan mı yoksa küçük ama derin olan mı?
-ne demek bu?
-boşver
-yok be, geniş olanda daha çok yayılıyo damlalar hoş bi görüntü..
bunlar kafada uçuşurken miss california çalıyor anlatamadıklarımızı unutuyoruz nerden çıktı bu şarkı şimdi der gibiyiz..
hatırladığımız kadar eşlik edip uyduruyoruz baya..

 its olraytt bat samtin els's on yoğ maynd
lukin past all that şayns nav dı tiyirss ar ranin thru
all doz things ar nays bat its nat way aym hiyi
ayll vayp iwey yoğ tiyiğs simpli ba jas lavin yuuu.

uyku sorunu

mutluyken çok güzel uyuyup mutsuz günlerime iyiki  yatırım yapmışım

öz hakiki borçlar hukuku çalışma günleri başlıyor.. medeçi days

gene yağmur gözlerimde ve gözümün önünde :)


borçlar hukukunu kafam başka şeylerdeyken, hafif üzgünken, yüreğim ağrıyorken, elimde daha önemli meseleler varken ve bu meselelerin bugüne bitmesi gerekirken ve hep yağmurlu, sepya ama ılık bir günde çalışmak istemiştim, Allah utandırmadı =))))

yaptım olacak, toplancak yeni yıldızlarım var dönem sonuna kadar... =)
of hiç esmiyo hava..

11 Ekim 2011

mevsimsiz çiçek açmazdı, neden unuttun nörsma...

günden arda kalan...

-gökkuşağı çıksa ya
-çok severim keşke çıksa
-ama güneş yok
-doğru
-siz gökkuşağı dersiniz biz de gök köprüsü


-dikenli çiçek gibi bence, eline alırken acıtmayacak sekli bulmak için biraz emek verilmeli, pat diye alırsan elin kanar; tutmak istemezsen de çiçek solar....

kaç saat yürüdüm bilmiyorum ama kurtuluştan bahçeliye vardığımı soluklandığımı, ve tekrar yürüme isteğim olsa da yağmurun başladığına üzülerek metroya bindim..gene küçük bi  kız çocuğuyla gülümsestik kucagıma bile geldi oyun oynadık, onun gülümseyişini çaldım,  bende kalmamıştı çünkü,  bu çalıntı gülümseyiş  çok dayanmadı bana da çünkü ben büyük  bir gülümseme bulup yitirmiştim. neyse, düşünmelerimi erteledim, dolu yağmaya başladı dışardaki herkes gibi ben de bi yere geçip izledim, yeryüzüne gelmiş bir isyan gibiydi, , elimde erirken güzel şeyler diledim, sonra bunun isyan olamayacağını güzel bir hediye, bir yenilenme, bir arınma olduğuna kanaat getirdim ..

.......comfortably numb.....

ben geldim!
var mı içerde biri?
duyuyorsan beni başını salla sadece...
acaba var mı biri evde?

hadi... yapma ama böyle!
duydum ki keyfin değilmiş yerinde...
acını hafifletebilirim istersen,
ayaklarını bastırabilirim tekrar yere...

sakinleşsene!
biraz bilgiye ihtiyacım var öncelikle,
sadece basit gerçeklere:
acıyan neresi göstersene...

aslında acımıyor hiçbir yerim...
ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
çocukluğumda... bir gece ansızın fırlamıştı ateşim...
ellerim büyümüş, büyümüş... ve taşlaşmıştı sanki!
aynı duyguyu yine hissediyorum şimdi...
açıklayamam, açıklasam da sen anlayamazsın nedenini
hem zaten ben hep böyle değildim ki...
son zamanlarda halinden memnun bir uyuşuk oluverdim...

tamam... peki!
sadece ufacık bir iğne deliği,
ve sonra geçecek hepsi!
ahhhhhh!
ama kendini biraz kötü hissedebilirsin...

ayağa kalkabilecek misin?
sanırım işe yaradı. iyi!!
bu sağlayacak gösteriyi devam ettirmeni.
hadi ama... gitme vaktimiz geldi!

aslında acımıyor hiçbir yerim...
ama sen kaçırıyorsun dumanını ufukta kaybolan geminin
artık sadece dalgalarla boğuşarak kurtulabilirsin!
dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini...
çocukluğumda... bir bakış yakalamıştım ani,
gözümün ucuyla bir an için...
ama tekrar baktığımda o çoktan gitmişti!
ne olduğunu bile hatırlamıyorum oysa şimdi...
o çocuk büyüdü... kurduğu hayallerse yitip gitti...
halinden memnun bir uyuşuk oluverdi şimdi

10 Ekim 2011

neden ben?

6 Ekim 2011

ciao

1.ciao, italyanca da merhaba ya da hoşçakal anlamlarında kullanılır ama literatürde ben senin kölenim, hizmetindeyim anlamı varmış.. (sciao vostro ya da s-ciao su). bu kelime ingilizceye hoşçakal olarak girmiştir.

sarı lira-can dündar

işte onlarca sf yazsam bile anlatamayacığım duyguları anlatmış bu şiir


Sarı Lira
''Yaşamak değil, bu telaş öldürecek'' dediği gibi şairin
o telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgarlara taratmaya saçlarımızı
sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz...
Gözümüz saatte söyleştik hep
koşuşur gibi seviştik
yarışır gibi çalıştık
Hep yetişecek bir yerler vardı
aranacak adamlar, yapılacak işler
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin terine bulaştı
başkalarının hayatı, bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat yerine
kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini hababam erteledik.
20'li yaşlardayken 30'lara kurduk saatin alarmını
30'larımızda 40'lara belki sonra 50'lere...
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat
kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size
artık uyku girmez oluyor gizlerinize...
Doyasıya söyleşmek
telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda
söyleyecek, sevişecek kimseciklerkalmıyor yanınızda...
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz
vakti gelip sandıktan çıkardığınızda
bir de bakıyorsunuz ki
tedavülden kalkmış...
 
 

boş

boşlukta sallanmak salıncaktakinden daha korkunç.. çok dalgın düşünceli görünüyormusum yemeğe hadi dendiğinde bile cevap vermeden yürüyormuşum , gözlerimdeki yuvarlak sisler yükselmekte, verebilceğim o kadar çok bilmem bakarız cevabı varki dağıt dağıt bitmicek gibi.. gece uyandığında aklına ilk geleni hiç göremicekmiş gibi, rüyayla gerçeği bir iki saniyeliğine ayırt edememe gibi...

uzun bir süre dalıyorum masadaki örtüye ne güzel boyamışım ben bunu diyorum parmaklarım üzerinde geziniyor, çiçekleri bir daha elimle çiziyorum bu da yetmedi hayalimdeki renklerle boyuyorum, oyalanıyorum bi süre, bi bakıyorum mutsuzluğa, boşluğa dair kafamda bir şey kalmıyor.
harfler, kelimeler el yazısında okunaksız olur ya benim de kafamdakiler öyle işte yığınla yapmak istediğim şey var tıkanma noktasını aşamıyorum birikiyor da birikiyor, herkes çok biliyor ben arta kalanları birleştirip anlamlandırıyorum.. bu uykulu özlemden yeni bir canlılığa geçiş çok da uzak değilmiş gibi

3 Ekim 2011

gripin beş

=) günün özetine denk gelen bir şarkı.. ne güzel söylüyo adam yaşamış anlatıyo derdini sanki.. sarkıyla konuştum resmen, sözlerine takıldım değip geçmeyen bir şarkı...

yanlızlıktan unutuldu benim adım, siz üzülmeyin ben alışığım,
kedim bile uğramazken evime, çift kişilik yatak benim neyime?

dört işlemden ibaret parmak hesabıyla bütün hayatım
eksildikçe saatler ömrümden artıyor gelecek telaşım ( çok doğru herkes bundan şikayetçi ama herkes kendini düşünüyor)

anlattıkça bölmüşüm umutlarımı duvarlara çarpa çarpa
uyandım
saat üç, dört, beş bana hiç farketmez
ne zaman çalınsa kalbim derler ki bir arkadaşa bakıp da çıkacaktık (en üzen yer bura bence)

kalan umutlarımdan birini seçip, hepsini hepsini hep kaybettim
şimdi kendimden geri ne kaldı ne kaldı
kimseler duymadı sadece duvarlar ağladı

düşün düşün hep bir sonraki adımı bu yüzden unuttum ben yaşamayı
peşin peşin söyledim lafımı acımadan kanattılar yaralarımı ((neyseki tek değiliz)
.
.
.
....
.
neyi çok istesem ya çok zor oldu ya da hiç olmadı

Etiketler

göbek eritme (3) candan erçetin (2) kanarya (2) temizliği (2) tubun faydaları (2) 19 (1) 1970 (1) 200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var (1) 35 ölü (1) A1 (1) AGİT (1) Affrican Commission (1) Afrika Şartı (1) Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma (1) Mahkeme (1) Mariami Abduselişi (1) O beni “Herhalde” sevmiş. (1) Women's Rights (1) acıtıyor (1) adım google'da çıkmasın (1) algı gerçektir (1) altın (1) altınları (1) amniyo sentez (1) amniyosentez (1) ankara (1) arama motoru (1) asma (1) auto erotic asphixication (1) ayak (1) ayak temizliği (1) azınlık hakları (1) ağlamak (1) ağız kokusunu önlemek (1) babet yara yaptı (1) bahar (1) baklava (1) bakım (1) balböceği (1) barış manço (1) batı trakya türkleri (1) bel kemeri (1) brokoli salatası (1) brugge porselen (1) brütüs (1) bulantı (1) buzdan müze. (1) böğürtlenimsi (1) can dündar (1) caught in the middle (1) cemal süreya.. (1) depeche mode (1) deprem (1) dirsek bakımı (1) diş eti (1) diş ipi (1) diş sağlığı (1) dondurma (1) dondurucu soğuk (1) downsendromu (1) düğün davetleri (1) el ayak bakımı (1) el kuruluğu (1) el nemlendiricisi (1) elma (1) elmalı cevizli puding (1) fahri (1) forum (1) foça (1) free love (1) funda arar (1) geceler. (1) genetik hastalıklar (1) genç (1) godotyu beklerken (1) google (1) gögüs (1) gökçe (1) güney afrika (1) güneşli bir sabah (1) hakikat komisyonu (1) havilland krem (1) hepatit b (1) hitler (1) hocam (1) hz.muhammet (1) iktisat (1) ileri yaştaki kadınlar (1) ipuçları (1) ishal (1) istanbul (1) isviçre (1) italy (1) jane eyre (1) jinekoloji (1) jooble (1) jooble-tr.com/ (1) joseph (1) julide ateş (1) kadınlar için şınav (1) kafes temizliği (1) kanser riski (1) karartma günleri (1) karpuz çekirdeği (1) karsı dağların heybetinden mi gireyim?? (1) karın düzleştirme (1) kavun (1) kazaklı tüy =) (1) kilo almak (1) kissing you goodbye (1) konular (1) kpss (1) kuklagiller... (1) kusma (1) kuyumcu (1) külah (1) külah pasta (1) kırmızı turp (1) kızgın güneş (1) lavanta (1) lavanta çayı (1) leperuj (1) leyla ile mecnun (1) mekik (1) mengele (1) muhabbet kuşu (1) muhabbet kuşu bakımı (1) muhabbet kuşu banyo (1) muz sesleri (1) nara (1) nedensiz (1) nelson mandela (1) oldies (1) pamela anderson (1) patatesli börek (1) patatesli peynirli börek (1) patos (1) pervasız (1) peygamber efendimiz (1) peynir (1) phokaia (1) plastik su şişeleri (1) porselen bebek (1) poselen bebek (1) push up (1) rafet el roman nerdesin (1) roboski (1) sarı lira (1) sayesinde (1) sende mi brütüs (1) senede bir gün (1) sivrisinek (1) sivrisinek kovar (1) soframız (1) sor dağılımı (1) sosyal (1) soğan (1) star tv (1) storia di un tale (1) su (1) suluk (1) sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün (1) süt (1) sınav nasıl çekilir (1) sırt yağı eritme (1) tam buğday ekmeği ve faydaları (1) ters mekik (1) the gummy bear (1) the pierces (1) tooner dolls (1) torba (1) trt haber (1) tuttu fırlattı (1) tüylenmiş kazak (1) uludere (1) under the tuscan sun (1) uygun ayakkabı seçmek (1) vasiyet (1) yalnızlık 2013 (1) yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi (1) yaz salatası (1) yağ yakan besinler (1) yağ yakma (1) yeni logo star tv (1) yeşillik (1) yorgun (1) yorulmadan zayıflama (1) yumurta (1) yüzünden.. (1) zayıflamak (1) zeybek vs yunanistan davası (1) çanta (1) çat pat deil sular seller gibi (1) çıtır börek (1) çığlık (1) ölüm orgazmı (1) öteki kadın (1) özel geceler çin (1) üniversite (1) şınav (1)