29 Ocak 2012

Sağ olsam gelmez idin, öldüm,yasa mı geldin?

Yatar gül harmanı gibi
Canımın dermanı gibi
Hr yanında çiçek açmış binboğa ormanı gibi
Nesine yar nesine ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi nefesim nefesine
Canım sese mi geldin kadem basa mı geldin
Sağ olsam gelmez idin öldüm yasa mı geldin
Nesine yar nesine ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi nefesim nefesine
Saçın yüzüne perde yüreğim düştü derde
Ayak üstü duramam seni gördüğüm yerde


dua gibi

(Bu yazı bilmemkaçlı yıllarda bir tapınağın duvarında yazılıymış.
insanlar ibadet için geldiklerinde bu yazıyı okurlarmış...)

Gürültü - patırtının ortasında sükunetle dolaş.
Sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında, verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut.
Ama kimseye teslim olma.
İçten ol; Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları.
çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yanlız planlarının değil başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen, hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen, hayatında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini çok seveceksin!
Olduğun gibi görün!
Ve göründüğün gibi ol!
Sevmediğin zaman, sever gibi yapma!
Çevrene nasihatlerde bulun ama, hükmetme!
İnsanların kusurlarını bulmaya çalışırsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
Ve unutma ki, insanlığın yüz yıllardır öğrendikleri bir kumsaldaki kum tanecikleri değildir.
Kaybetmeyi, ahlâksız bir kazanca tercih et!
Birincisinin acısı bir an, ötekinin vicdan azâbı bir ömür boyu sürer.
Bâzı idealler o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme!
Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsan yelkenlerini rüzgâra göre ayarla!
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da, hatırla ki yaratıkları yargılamak imkânsızdır.
Doğduğun zamanları hatırlar mısın? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki, sen öldüğünde herkes ağlasın!
Sabırlı, sevimli ve vefâkâr ol!
Önünde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kötülüğüne rağmen, dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır...

(Xsenos M. Ö 9 y.y.)

pepee, keşke düşmeden yavaşlasaydı =))))

4 yaşında bi kardeş olunca pepee yi bilmemem imkansız tabiki =))
geçen de işte bi yandan bişiler yiyorum bi yandan kola bi yandan mutsuzluk, şansızlık

pepe şarkı söylüyodu tam  izliyim dedim yoksa çizgi filmi izleyecek sabır yok
ilkin boğazıma kaçtı yediğim içtiğim
öksürük tuttu
tıkandım
nefes alamadım
katıla katıla gülmekten
yemek yerken fln izlemeyin diyorumm hemen değiştirin
ama can sıkıntısına birebir ya şarkıları
 dalgasına seyrediyorken baktım gülme krizine sokuyo artık kötüyken yorgunken açıp dinliyorum :DDD
sanki bazı şarkıları söyleyen, konuşan kadın ağlıyor zorla şarkı söyle diyolar boğazına silahı dayamışlar adeta öyle yaa...

iki ekmek aldım eve gidiyorum sarkısını dinleyebiliyorsanız maşallah çok sabırlısınız =))))

kihhhhkahhhhkohhhh

 kahkahalarını duyurmak adına sesi kısılırcasına anıranlar bence mutluluktan değil  sadece mutsuzluklarını o sekilde kusup rahatlıyorlar...

27 Ocak 2012

1 tl ye sosisli :)))




hahhahaaa :D
p
kar üstüne yağmur tadından yinmezzzz :D
şimdi de pamuk didiyorlar gibi kar yağıyor :(

26 Ocak 2012

ördüğüm atkı bitti dikişi ellerimden öper =)))

tuzlu kurabiyeeee.... gel sen de yeeeeee

...
 
tuzlu kurabiye diyince bende bi yüz ekşimesi oluşuyo kurabiye tatlı ballı oluyor ya o yüzden ama basit ve leziz kıtır kıtır bi atıştırmalık =))))

Malzemeler:
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı pul biber
1 yemek kaşığı sirke
göz kararı mahlep
 1 paket kabartma tozu
1 paket margarin
Alabildiği kadar un

Üzeri için:
1 yumurta sarısı
Susam

Yapılışı:
Tüm malzemeyi kulak memesi kıvamına gelinceye dek yoğurun, daha sonra küçük kalıplarla şekillendirip üzerine yumurtanın sarısını sürüp susama bulayın ve fırına verin. Pembeleşine kadar pişirin. Afiyet Olsun...

İkinci bir Halil Sezai vakasını kaldırabilecek durumda değiliz..






 :)))))



Yaptığı aşırı duygusal şarkılar ve yürek dağlayan vokaliyle bir süredir ülke gündemini meşgul eden Halil Sezai için Bakanlar Kurulu düğmeye bastı. Önümüzdeki günlerde meclis gündemine getirilecek olan yasa tasarısı, orantısız bir şekilde, aniden ve acımasızca terk eden kadınlara karşı ağır yaptırımlar getirirken, tasarı terk edilen erkeklerin çevreyi rahatsız edecek sesler çıkararak kendilerini paralamalarını engellemek için de bir dizi önlem paketi içeriyor.
"Varoş Ayrılığı" bitiyor
Fransa'nin Ermeni soykırımını inkar yasasını meclisten geçirmesinin ardından dün akşam olağanüstü olarak toplanan Bakanlar Kurulu'nun diğer bir önemli gündem maddesi de gittikçe artan ve artık toplumsal bir yara haline gelen orantısız kadın ayrılıklarıydı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu'na sunulan raporda, halk arasında "Varoş ayrılığı" adıyla bilinen olayın erkek nüfus üzerinde yarattığı ağır tahribata ve iş gücü kaybına dikkat çekilirken, bu durumun önüne geçilememesi halinde ülkenin yeni Halil Sezai ya da Sezailer'le karşı karşıya kalabileceği konusunda da ciddi uyarılarda bulunuldu...

devamı için:

http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=162303

canım sıkılmasaymış o mazan=)

di mi yani

Her insan mahçup olmayı sever ne diye inkar ediyorsunuz ki =))))))))))

nar suyu aklıma neler getirdi

bazen sevmek ve özlemek arasındaki farkı çok iyi anlıyabiliyorum..
.


kış artığı duygularım var kimseye satamadığım :)
hayat kulaklıklarımı çıkarana kadar güzel..
karın üstüne yağmur yağıyor gece de gene tekrar kar =))
akşam vakti ne olur acaba  düşünemiyorum yolların vaziyetini pühhüüüü =s

köyümün yolları ankaranın bazı sokaklarından daha güzel
bir de bazı şuursuz beyinliler engelliler, bebek arabaları için yapılmış eğimli yerlere araba parketmiyorlar mı boydan boya çizesim tekmeleyesim geliyor o arabaları, kendi çevresinde bir engelli olsa ama ohooo neler derdi... düşünmek gerek bunları ya.....

25 Ocak 2012

''beyaz adam kadar rahat olabilmek için siyah adam kadar koşmak....''

düşündüm de...

sinirlenmemek adına bazı kişileri masa sandalye gibi görmekte fayda var..



yeri değişse bile farketmediğin, biri alsa götürse de üzülmediğin ve hatta gözden kaybolduklarında ohhh ferahladı mekanım diyebildiğin....

ortalık kızışmadan evvel.. diller havada uçuşuyor adeta :D








bahçedeki  köpek doğum yapmış, geçen seneki çocuğu da nöbetçi gibi bekliyo masanın kenarında.. sayabildiğim kadarıyla altı yavrusu var.. ve anneye benziyolar, eski yavruları hep babaya benzemişti..
anneye yemek vermişler, hep bu zamanlarda doğum yapıyo bu anne :) babaları yok kaçıp gitmiş.. üvey abileri var bekliyor annelerini ve minikleri..

24 Ocak 2012

=)

ultrasondaki bebeğe..

casper gibi dedin..


hiç unutmıcam bu günü.
eşekler de ağlar.

kaya tuzu değil kay tuzu bence... hatta kayma tozu =))))

ya karlar erisin diye döktükleri kaya tuzu daha çok kaydırıyo.. kaç kez vıjjk diye kaydım sabah ya, dönerken de keza öyle millet tren gibi vagon halinde vıjjk kaya kaya ilerliyodu yargıtayın o kötü bozuk darkaldırımında. kaldırım demeye de şahit bile gelmez kaçar gider o derece kötü ya orası yıllardır..
ayrıca dün güzel bir tesadüf oldu uzun zamandır görmek istediğim birine yolda denk gelince çok mutlu oldum planlasak bu kadar tutmazdı..

maaalesef gene kar yağıyor.. ben karı sevmiyorum evinde yakacağı olmayanlar geliyor aklıma vandakiler geliyor dışarda çalışmak zorundao lanlar geince imdat yine mi kar dilime düşüyor :( Allah yardımcısı olsun sokaktakilerin. başkasının acısına bakarız da anlar mıyız bilemiyorum...
öyle işte rapor da çıkmış şimdi başka bir konuya geçicez..medeni çalışıyorum bugünlerde.. zevkli ama soru çözümünde halen iyi değilim:s

20 Ocak 2012

dedemi sulayayım da büyüsün.....

mezarlıkta dedesinin mezarına su dökmek isteyen küçük bi kızın sözleri...

19 Ocak 2012

G.A. Hakikat Komisyonu İnceleme

Giriş:
Geçmişi hatırlarken, unutulmayan olaylar vardır, yıl dönümleri akla gelir, kaybedilenler saygıyla anılır, yas ilan edilir. İnsanın içinde yaşattığı duygular nefret ya da özlem olarak açığa çıkar. İnsan gerçeği bilmek ister belki o zaman içi rahat edecektir. Geçmişte yaşanılanların hakikat beyanı yoluyla yapılması, adalete geçiş sürecinde toplumsal uzlaşıyı sağlamakta yardımcı olur düşüncesiyle hakikat komisyonları kurulması fikri ortaya çıkmıştır. Toplumsal uzlaşı, geçmişte yaşananlar hakkındaki gerçekleri bulmak, mağdur ve faillerin yüzleşmesi ile gerçekleşeceği düşüncesinin ardından akıllara gelen bir soru vardır. Geçmişle yüzleşerek aslında geçmiş unutulmaz mı? Fakat birçok akademisyen, uzman; hakikat komisyonlarının geçmişi aydınlatmak ve faillerin bulunması yolunda doğru bir adım olacağını düşünmektedir. Günümüzde Türkiye’de de oluşturulması istenen Hakikat Komisyonları dünyanın çeşitli ülkelerinde kurulmuştur.
1974 - 2007 yılları arasında en az otuz iki hakikat komisyonu yirmi sekiz ülkede kurulmuştur. Bu komisyonların çoğu da son on yıl içerinde oluşturulmuştur. Arjantin (1983- Kaybolan İnsanlar için Ulusal Komisyon), Bolivya (1982 Kayıpların Araştırılması Ulusal Komisyonu), Uganda (1986- İnsan Hakları İhlallerini Araştırma Komisyonu), Haiti (1995- Ulusal Hakikat ve Adalet Komisyonu), Ekvator (1996- Hakikat ve Adalet Komisyonu), Endonezya (Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu)[1] gibi farklı coğrafyalarda hakikat komisyonlarında mağdur ve failler yaşadıklarını anlatmışlardır. Güney Afrika Hakikat Komisyonu’nun göze çarpan farkı ise oturumların herkese açık olması ve medyadan takip edilmesidir.
Bu yazıda öncelikle hakikat kelimesi incelenecek ve Güney Afrika Hakikat Komisyonu üzerinde genel bir bilgi verilecektir. Sonrasında, bu komisyonun özellikleri, nasıl ses getirdiği anlatılacaktır. Hakikat Komisyonu hakkında eleştiriler ele alınıp özellikle Mahmood Mamdani’nin Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’na Göre Hakikat adlı makalesi değerlendirilecektir.


1.      Hakikat Öncesi Benim Ülkem:[2]
Hakikat Komisyonlarını genel olarak tanımlamadan önce, bu konuyla ilgili 2004 yılında gösterime girmiş bir filmden bazı sahneleri aktararak başlamak faydalı olacaktır. Aslında, bu film bir kitaptan esinlenerek beyaz perdeye aktarılmıştır. ‘‘Country of My Skull’’ adlı 1998 yılında çıkan kitap, Antjie Krog tarafından yazılmıştır. Türkçeye çevrilmiş adı ‘‘ Benim Ülkem’’, 2005 yapımı olup 1996 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti hükümetinin bir hakikat ve uzlaşma komisyonu kurduğunu ve kurulun amacının, insan haklarını ihlal edenleri mağdurlarla yüzleştirmek ve ırkçılık suçlarını tespit etmek üzerinedir. Güney Afrika Hakikat Komisyonunu, ülkede neler olup bittiğini barış mesajları vererek anlatır. Geçiş dönemi sürecinde, beyazlar siyahîlere nefret duymakta, iki kesim de düşmanca tavırlar sergilemeye devam etmektedir. Geçiş dönemi aşamasında roller değişmiş gibidir, güç ve kontrol beyaz halkın elindeyken geçiş döneminde siyahîler çiftlikleri talan etmekte, korku saçmaktadırlar, bu sefer zulüm siyahîlerden gelmektedir ama bunu sebebi daha çok ekonomik yetersizliklerden ötürüdür.
Dünyanın farklı yerlerinden gelen muhabirler, Apartheid sürecinde ülkede ne gibi acıların yaşandığını öğrenmek, duruşmalarda olan biteni kaydetmek ve kendi ülkelerine aktarmakla yükümlüdürler. Komisyon farklı mekânlarda, tanıkları ve failleri karşı karşıya getirerek olayları dinler, sonrasında failin özür dilemesi ve affı ile oturumlar acı ve haykırış içinde sonlanır. Cinayet ve işkence suçundan yargılananlar, suçlarını itiraf ettikten sonra, genel af kanunundan faydalanabilmiş ve özgür kalmışlardır. Affedilmek için koşul; faillerin, suçlarında politik bir amaç olduğunu kanıtlamaktır. Failler genelde pişmanlıklarını dile getirirken yapmak zorundaydım, bu bir emirdi, itaat etmezsem maaşım kesilecekti, yasalar izin verdiği için gibi nedenler belirtmişlerdir. Bu sebeplerden anlaşılan, nefret ve kin duygusuyla öldürenlerden başka iyi bir çalışan olma vasfına layık olabilmek, işini kaybetmemek, emre itaat duygusuyla sorgulama yapmadan, düşünmeden gerçekleştirilen insan öldürmeleri de vardır. Şiddet, filmde de yansıtıldığı gibi adeta bir araç haline gelmiştir.
 Af dileyen arınmıştır ve sonrasında daha kolay unutacaktır, katkıda bulunduğu katliam kötülüğün sıradanlaşmış halidir. Kötülük aslında her insanın gerçekleştirebileceği bir şeydir, düşünmeden yapılmış, yasaların meşru kabul etmesi, emre itaat olarak gerekçe verilen ölümlerde kötülük sıradanlaşmıştır, sıradan bir görevli de, bir polis de buna karşı gelememiş ve emre uymuştur; sonrasında da özür dileyerek özgür olmuşlardır.
Hakikat Komisyonu gerçekleri ortaya çıkarırken, birçok failin arınmasına sebep olmuştur. Arendt söz konusu eylemleri gerçekleştirdikten sonra kendileriyle barış içinde yaşamaları ne derece mümkündür sorusunu sorarak failin içinde zaten bir barışa dair bir duygunun olmayacağını kin veya pişmanlığın süreceğini vurgular.[3] Mağdurların, bir din adamı önderliğinde yürütülen komisyon karşısına oturup kendi yakınlarının yaşadıklarını oturum katılımcıları ile paylaşması ve oradaki insanların da bu elemi paylaşmaları bu komisyonun manevi bir katkısının olduğunu da gösterir. İlahiler söyleyen halk, olanların bir daha yaşanmamasını, direnişlerinin bitmeyeceğini ve suçluların da bu komisyona gelip yaptıklarını ifşa etmelerini temenni etmektedir.
Filmin sonlarına doğru, tanık olarak komisyonun önüne çıkmış, ailesinin insanlık dışı muamele ile öldürüldüğüne şahit olmuş ve o olaydan beri konuşmak istememiş siyahî bir çocuğun yaşadıklarını din adamı duruşmadakilere anlatır. Bu suçu işleyen devlet görevlisi ise emre itaat ettiğini yapacak başka bir şeyinin olmadığını söyleyerek çocuğunun karşısına geçer ve üzgün bir ifadeyle özür ve af diler, çocuğun eğitim masraflarını karşılayacağına söz verir. Ortam sakinleşir, herkes çocuğun tepkisini merak etmektedir. Çocuksa beklenmedik bir şekilde, ailesine işkence eden faile sarılır. Burada akla gelen soru, gerçekte de bu yüzleşme böyle mi olmuştur? Ailesi hunharca öldürülen çocuk faile böyle bir yaklaşımda bulunabilir mi?  Aslında çoğu izleyici, çocuğun beyaz adamın canını acıtmasını beklemektedir. Burası filmin, izleyiciye mesaj verdiği yer olarak nitelenebilir: Afrika adaleti böyle bir şeydir, barış; şefkatin adaletidir, biz birbirimize bağlıyız, failleri; pişman olduklarında affedebiliriz, demokratik bir toplum için hazırız vurgusu yapılmıştır.

Afrika İnsan ve Halkları Komisyonu’na Ek Kadın Hakları Protokolü’nü Usul Açısından Değerlendirme

Giriş:
Afrika Birliği içerisinde Afrika kadınlarının yaşadıkları geleneksel problemlerin uluslararası koruma mekanizmaları ile korunmasından öte bölgesel bir koruma mekanizmasına ihtiyaç duyulmuştur. Afrika İnsan ve Halkları Hakları Protokolü’ne ek olarak oluşturulan Kadın Hakları Protokolü kadınlar içim oldukça güzel bir geleceğin müjdeleyicisi olarak görülmüştür.[1] Protokol değerlendirildiğinde olumlu gelişmelerin öncüsü olduğu gerçeği kabul edilmektedir fakat usul olarak bazı aksaklıkları ve belirsizlikleri barındırmaktadır. Bu yazıda da, Protokol’ün oluşumu, denetim sistemi içerisinde sorun teşkil eden konular, bireysel başvuru sistemi ve kadın hakları özel raportörlüğü değerlendirilecektir.  Bu yazıda, rapor denetim sistemi ele alınmamıştır. Ayrıca, Protokol ve denetim sistemi oldukça kapsamlı bir araştırma konusu olduğu için Protokolün kapsamına özel olarak değinilmemekte sadece gerektiğinde maddelerine atıf yapılmaktadır.  Bu yazının amacı, Protokol’ün ne kadar uygulanabilir olduğunu ve Afrikalı kadınların hak ihlaline maruz kaldıklarında denetim sisteminden nasıl faydalanacaklarını anlamaktır. Protokol taraf devletlerce imzalanmış olsa da, kadınlar bu Protokol’den faydalanmayı, mekanizmayı hak aramak için neredeyse hiç kullanmamaktadırlar. Özellikle, devletlerin hukuk kuralları Protokol’ü genellikle dışlamaktadır ve geleneksel hukuk kuralları Protokol’den daha ağır basmaktadır.
I.Bölüm: Protokol’ün Oluşumu
Kadın hakları ile ilgili evrensel koruma mekanizmalarının, Afrika kıtasına özgü problemlere her zaman yeterli gelmediği 1990’lı yıllarda idrak edilmiştir. Başka bir deyişle, Afrika’nın kendine özgü koşullarında uluslararası mekanizmalardan ziyade bölgesel bir koruma mekanizmasına ihtiyacı vardı. Afrika devletleri uluslararası sözleşmelere taraf olsalar da genellikle Afrika kıtası uluslararası çerçevede kural koyma aşamalarında dışarıda tutulmuştur.[2] Bu aşamalarda, Afrika perspektifi ya görmezden gelinmiş ya da kötülenmiştir. Bu yüzden Afrika İnsan ve Halkları Hakları Komisyonu, Afrika merkezli kadın hakları odaklı bir belgeye ihtiyaç olduğunu tespit etmiştir. Komisyon, sivil toplum kuruluşları ile 1990’lı yılların ortalarında bu düşünce üzerinde çalışmaya başlamıştır. Örneğin, 1995 yılında Women in Law and Development in Africa (WiLDAF) ile kadın hakları üzerine bir seminer düzenlemiş[3], uzmanlar atayarak Afrika sivil toplum örgütleri ile Protokolün hazırlanmasına katkıda bulunmuştur. Protokol sadece kadın haklarının gelişiminde katkıda bulunmuş bir metin olarak görülmemelidir, genel olarak tüm toplumun faydası gözetilmiştir. Örneğin; Protokol, sağlık ve sürdürülebilir çevre hakları konusunda ilerlemeye katkıda bulunmuştur.
Temmuz 2003 tarihinde Maputo - Mozambik’te yapılan 2. Olağan Oturum’da Afrika Birliği’ne üye devletler bu protokolün ivedilikle yürürlüğe girmesini sağlamak amaçlı bu belgeyi imzalamaya ve onaylamaya davet edilmiştir.[4]  Protokol, Maputo Protokolü olarak da bilinmektedir. Protokolün yürürlüğe girmesi için, on beşinci onay belgesinin tevdi edilmesinden otuz gün sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.[5]
25 Kasım 2005 tarihinde, Afrika Birliği’ne üye 15 devlet tarafından onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. Temmuz 2010 tarihinde ise 53 üyeli Afrika Birliği’nden 46 devlet Protokol’ü imzalamış ve bu ülkelerden 28 tanesi de onaylamış ve onay belgesini de depo etmiştir.[6] Botswana, Mısır, Tunus ve Eritre Angola, Kamerun, Sudan, Tunus ne imzalamış ne de onaylamıştır.
Kadın Hakları Protokolü ek bir protokol olduğu için Afrika Şartı’na ilave olarak görülmelidir. Bu yüzden Protokol kendi kendine değerlendirilmemeli ve Afrika Şartı ile birlikte yorumlanması gerekmektedir. Afrika Şartı, Protokol’ün yorumlanmasında yardımcı olmaktadır.

kilo vermek isteyenlere kişisel bir bilgi...

akşamları tok karna yatmayın. gece 11 de yatıyorsanız en geç 7de yemek yemeyi bitirmiş olmanız gerek. ışık yandıkça yem yiyen tavuk misali yemek yememek gerekir. Akşamları bir hafta kadar pilav ve ekmek yemediğinzde ve aç karna yattığınızda göbeğinizin indiğini göreceksiniz.Akşamüstü armut ve elma yemek de gayet faydalı olacaktır.

sıcak su içmekte faydalı zaten iki bardak su içince ister istemez metabolizma alışıyor, daha çok susamaya başlıyorsunuz ve daha çok su tükettiğinizi göreceksiniz.Yani canımsu içmek istemiyor diye bir düşünceniz olmasın böyle sıcak su içmeye başladığınızda gece bile uykudan uyanıp susadığınız olucak=))))))))))))))))))

18 Ocak 2012

gittinnn şimdi sen
yoksun yanımdaaaaaaaa
bir şey istemem
neye yarar hatıralar


ne güzel söylüyor

mirkelam ya yumuşak yumuşak :)))
hafif güneş kendini gösteriyor
maputo protokolü sen niye bu kadar sorunlusun, ne çok eksiğini bulmuşlar senin, niye uygulamaya geçerken zorlaştırıyorsun insanları yaaa, ya niye seçtim ben seni ya üff be amma uğraştırdın insanı ağlatırsın sen de sinirden üffffffffffffff nası lbaşa çıkcam ben senle ya sabır...

istediğim gibi eyleyebilirim..

Doğadan aldığımız özellikleri hiçbir tartışmaya sokmamamız gerekir. Örneğin, erkek kadını döllüyor diye hükümdar olamıyorsa kadın da doğuruyor diye hükümdar olmamalı.. tahakküm ilişkilerini bu tür yollardan meşrulaştıran zihniyetler bunu artık idrak etmeli...

17 Ocak 2012

göz- arpacık

gözüm  mikrop kapmış ya da yorgunluktan ,arpacık çıktı galiba, iki üç gündür önemsemiyordum acıyordu sabahtan aklıma geldi gözü açıp aşağıya kalem sürer gibi sarımsak sürdüm, o kadar iyi geldiki acıdan eser kalmadı..

sarımsağı soyup yıkıyorsunuz ucundan kesiyorsunuz, hafifçe sıkıyorsunuz akan özünü gözün alt tarafınasürün, bi ondakka gözünüzü kapatın çok iyi gelecektir.

kural kavramı üzerine

İnsan hakları konusunda konuşma yapan biri özgürlük kavramından bolca bahsederken kural kavramından bahsetmeyebilir. Çünkü bu alanda ilk akla gelen ve talep edilen özgürlüklerdir, kurallar ise ikinci planda kalır. Hatta kuralların olmadığı bir toplumun daha fazla özgürlük sunacağı tasavvur edilir. Hâlbuki kurallar, özgürlükleri meşru kılmada bir basamaktır. Bir hakka tanınması gereken özgürlüğü mevcut kurallara dayanarak talep edebiliriz.  Örneğin, ifade özgürlüğü akla geldiğinde bunun kurallarla sınırlandırılmaması gerektiği düşünüldüğünde bunun bir kural olması istenmektedir. Yani, özgürlükleri savunurken bunları kurallarla temellendirmekteyiz.  Kurallar olmadan, kurallar talep edilmeden bir hakkı özgürce yaşamak da mümkün değildir. Kurallar özgürlüğü dengelemektedir. Kuralların bazı yapıları, hayatı tek tipleştirdiği, standart hale getirildiği düşünülse de insan hayatını düzenli halde idame ettirebilmesi için kurallar gereklidir. Kısaca kurallar, hayatta olup biten her şeyi düzenlemekte ve özgürlükleri de dengelemektedir. Bu yazıda savunulan temel düşünce, kuralların özgürlüğü dengelediği fakat kuralların hiçbir insanın temel hak ve özgürlüklerini olumsuz yönde kısıtlamaması gerektiğidir.

Kuralların aşırı bir şekilde insanlara dayatılması ve insanların bu kurallarla tahakküm altına alınması insanın özgür davranmasını engellemektedir. İnsanlar belli bir süre sonra kurallar karşısında otokontrollerini yaratmaya başlar. Böylelikle kuralları koyan otoritenin düşüncelerini benimseme fikri topluma hâkim olur.  Toplum, kuralları koyan egemenin düşünme tarzını kabul ettiğinde, onun koyduğu kurallara sorgusuzca itaat ettiğinde biat kültürünün oluşmasına sebebiyet verecektir. Buradan da, insanın farklı düşünebilme yetisinin giderek köreleceği bir gerçektir. Örneğin; bir yazarın internet sitesi, muhalif görüşlere yer verdiği için erişime engellendiğinde, siyasi iktidarın uygun gördüğü kurallara uygun olmadığı için bu engellemenin gerçekleştiği idrak edilir. Kurallar, özgürlüğü dengelerken otoritelerin fazlasıyla etkisinde kalmaktaysa insanın özgür düşünebilme yetisini paslandırmaktadır. Kısaca, egemen gücün etkisi altına girdiğinde, insan özgürlüğü ve aklı başkalarına tabi olur, gücün karşısında bir süre sonra kendi otokontrolünü de yaratırlar. Bu safhada, kurallar artık bir yaşam düzenini kolaylaştıran, özgürlüğü vaat eden bir araç olmaktan öte egemenin tahakküm altına almak için kullandığı bir araç haline gelmiştir. İktidarın denetlediği bir sistem içinde, muhalif görüşlere yer vermek yasal olmayan bir davranış olarak görülmekteyse artık kurallar egemenin elindedir.

Kurallar olmadan insanlar huzurlu bir hayat sürdüremezler. Kuralların olmamasını isteyen bir insanın, evine hırsız girdiğinde ya da bir hakkı ihlal edildiğinde büyük bir ihtimalle aynı talebi yinelemeyecektir. Kurallar gereklidir fakat burada savunulan kural fetişizminin oluşturulması değildir. Çünkü yapılan her düzenleme, kural koyma özgürlük sunmaz, kısıtlamalar getirebilir. Bu yüzden kuralların sınırı ne olmalıdır sorusu akıllara takılır. Genel olarak, kuralların herhangi bir etnik kökeni, inancı, politik görüşü övmemesi veya yermemesi gerekir.

Kimin kuralı ve neye göre bir kural gerekiyor sorusuna ise, her insana eşit derecede yakın olan ve her insanı ilgilendiren kuralların gerekli olduğu savunulabilir. Kurallar, toplumun özelliklerini yansıtırken aynı zamanda kendi özelliklerini özcü bir şekilde ele almadan özgürce yaşamayı da desteklemelidir. Kurallar akla dayandırılarak yapılmalıdır. Burada demek istenilen, akıl her insanda bulunan ortak yapıdır ve akıl sahibi olarak insan özgürdür. Özgür olarak, eylemlerin belirleyicisi olan insan bu eylemlerin sonuçlarından da sorumlu durumdadır. Sorumlu olduğu için de her durumda neyin nasıl yapılması gerektiğini kendi bulmak zorundadır. Bu aşamada kurallara ihtiyaç duyulur. Başka bir ifadeyle; insanlar, kuralları kendi özgürlüklerini sürdürmek için koymaktadır. Başka birinin özgürlüğünü kısıtlamak veya ondan üstün olmak adına koymamalıdır. Kurallarla yaşayan insan özgür müdür sorusuna da cevap vermek gerekirse de;  insan, iradesini kendi istediği kurallara tabii tutabiliyorsa özgürdür.  Özgürlük, sadece dizginsizlik değildir kendine hâkim olmayı da gerektirir. Özgürlük başkalarının haklarını sınırlandırmadan kendine istediğini uygulamadır. Buna ek olarak; özgürlük, başkalarının seçimleri tarafından da sınırlandırılmış olmama durumudur. Sonuç olarak, kurallar özgürlüğü dengeler ve kurallar otoritenin çıkarını gözetmediği sürece özgürlüğü desteklemektedir.

15 Ocak 2012

Love, family, and imagination conquer all.

hoşuma gitti =))

Aşk; Kapının önünde elinde elma şekeri,parmakları yapış yapış ,
Boyu daha zile uzanamayan ve küçük şapkasının altına hayallerini sığdırmış
bir çocuk olduğumu öğretiyor bana!
Her kapının önüne geldiğimde,bir hüzün bir de şaşkınlık kaplıyor küçücük bedenimi
Hiç mi zile uzanamaz, hep mi elinde eritir şekerini insan, bu ne şanstır ?
kar ne çok yağmış :(

14 Ocak 2012

ben de sans olsa bi de zeki olsam uhuuuuuuuu

ne zaman internete uzun zaman girmesem bir kötü olay beni bulur.. gecen asistanın bana mail atması benim de o maili çok geç okumam ya da bugün hocanın ödevimi beğenmediğini çok sinirli bir şekilde yazmış olması, sanırımk adını çıldırttım çok da sevdiğim bir hocaydı.. işte nete uzun süre bakmadığm zamanlarda böyle ruh sıkıcı mailler geliyor..

hocanın mailattığına hem sevindim hem üzüldüm. sevindim çünkü düzeltmem için şans verdi üzüldüm çünkü maili sabah 8 gibi atmış ben şimdi okudum çok az zamanım kalmış :sss

şapşallaştım

bugün kipa da kasiyer hanfendüü 5 tane 1 kuruşluk  para üstü verince şaşırdım..
hani misal 10.95 lik bişey alınınca 11tl verirsiniz üstü verilmez ya işte bugün 5 tane 1 kuruşu kadın verince gülesim geldi =)))
böyle prenses eteği gibi uçuşuyor kar taneleri

12 Ocak 2012

yorum yapamadım bile:s çift vajina sahibiymiş...

Hazel Jones adındaki kadın İngiliz ITV1 kanalındaki This Morning (Bu Sabah) programında iki vajinası olduğunu açıkladı. Kadınlar doğduğunda rahimleri iki tüpe benzer bir şekilde olurken zamanla tek rahim şeklini alıyor. Hazel'de bu olay gerçekleşmemeiş. Vücudunda iki vajina ve iki döl yatağı oluşmuş.

Doktorlar bu durumun çok nadir hatta 1 milyonda 1 gerçekleştiğine dikkat çekiyor. Gazeteport'un haberine göre bu durumu eğlenceli olarak nitelendiren Hazel ise görmek isteyen her kadına gösterdiğini söyledi. Regl olduğunda sırasıyla iki vajinasından da kan geldiğini ifade eden Hazel, regl dönemlerinin çok ağır geçtiğini kaydediyor. Hazel televizyondaki açıklamasında bakireliğini iki kere kaybettiğini sözlerine ekliyor
http://www.haberturk.com/dunya/haber/705335-cift-vajinali-kadin
bizi birbirimize bağlayan bir şeyler halen varmış ve mutlu kılan..
güzel arkadaslarım var..gözlerimize baktık mı herseyi çözebildiğimiz, iyiki varlar..
sıkışık işler de niye hep beni bulur ya

8 Ocak 2012

artık ben de patavatsız ve geniş düşünen biri olmaya çalışıcam. canım kelimesini de kullanıcam bolca sevmediklerime özellikle hitap ederken zevk alarak eze eze dicem..
sonracıma bahanelerle karşıma çıkan insanlara iyi niyetle bakmıcam çünkü insan evladı çiğ süt emmiş, her zaman iyidir bi yerde iyidir desem de yok yanıltan olmadı. ne saçma bir yaşam sürdürür olduk anlamıyorum ki ya, bi kendimize gelmemiz gerek.

7 Ocak 2012

:'(

birinin yalanı başkasının gerçeği; birine saçma gelen diğerinin yaşama sevinci olabilir.
duvar gibi ikiyüzlü, iki anlamlı ve düz basit

hal ve gidiş sıfırın altında =)

halk kütüphanesi o kadar güzel olmuşki dün bi ders çalışmak için gittiğimde adeta kalakaldım. eski hali de güzeldi şimdi oldukça modern ve aydınlık olmuş. güzel ders çalışma havası oluşmuş =) ben de bir güzel idare hukuku çalıştım =)

bugün de gökçen hocanın ödevine başlıcam, konu çok geniş Afrika Birliğ'ni seçmiştim bilmiyorum bir kıyasalma yapabilirim kadın hakları ile ilgili protokolünü CEDAW la karşılastırabilirim. eğer böyle bir çalışma varsa özgün değilse yani diğer antlaşmalarla da mukayese ederim, of ama ortaya bir sey çıkmazsa işim yş.hiç gidip ilgilenmedim çünkü ödev konusuyla huzursuz ediyor bu olay beni..

havanın gidişatına baktığım dahi yok dünden beri perdelerim kapalı odamda ısık yakıyorum gündüzleri de =)yani umrumda değil dışarısı... sadece dün eve gelirken uzun bi süre gökyüzüne bakmıştım dolunay vardı parlak yıldızlar sıralıydı =) şimdi açıp gökyüzüne bakmak dahi istemiyorum kasveti içime çekmek olumsuz etkileyebilir :P
 cumartesileri pazardan daha çok sevdiğimi hep söylüyorum
tuhaf rüyalar gördüm artık güzel rüyalar görmeyi de özledim =)

5 Ocak 2012

Ben, adsız ve namsız olmaktan memnunum.
Benim için iyi de kötü de söyleseler ben memnunum.
Bana “Senin sonun yok!” diyorlar.
Ben “sonsuz” olmaktan memnunum!

bu kıza kadar =)))

Kaf Dağı

Nüfus : 1

Rakım : Çok yüksek öyle böyle değil



Sonra da bu videoyu izleteyim dedim =)
ah bu dizide olmasa da =))
sarkının orjinalini hatırlıyorum ama tam adı aklımda yok, eski bir sarkı =)))

ekşi sözlükten sözlerini de buldum ekliyeyim =))

mahallede takılırdım dokuza kadar
herşey götürürdüm sakıza kadar
kafamdan başka yüküm yok
yoktuuuu o kızı bu kıza kadar bu kıza kadar

lalalaplaplaplap

sırtımda hırkamla yaza kadar
annemle giderdim pazara kadar
ferdiden başka gücüm yok
yoktuuuu bu kızı kadar bu kıza kadar bu kıza kadar

lalalaplaplaplap

o gemi gelmedi kadar limana kadar
iş arar dururdum sızana kadar
(mecnun -> sebep sebep sebeeeep)
ağzımla çıkanla kulağım duyduğu yok
(mecnun -> helal olsuuuun)
yoktuuuu bu kıza kadar bu kıza kadar bu kıza kadaaar

lalalaplaplaplap

kapı kapıyı açardı yetene kadar
(mecnun -> yürü beee)
görüntü hep vardı tüpü bitene kadar
ben böyle bir adam mıydım?
mıydım? bu kıza kadar bu kıza kadar bu kıza kadar

derdimiz vardı bize kadar
şimdi oldular dize kadar
laylalaylalaylay lallaaaaaa
bu kıza kadar dize kadar bize kadar
lapalaplaplaplaplap

auto erotic asphixication

nefessiz kalmak bazen zevk verebiliyor..
çocukken oyunlarımızda kullanırdık, saniye tutardık ya da yüzme kurslarında suyun altında ne kadar kalabiliyoruz diye nefesimizi tutardık.. kimilerince, oral seks esnasında da nefessiz kalmak macera yaratabiliyor..

bunun bir ileri boyutu da otoerotik asfiksi, cinsel birleşme harici, masturbasyon esnasında zevkin doruk noktasına çıkma, fazlasıyla tatmin olma düşüncesiyle beyne giden oksijenin kesilmesidir, nefessiz kalmadır. ölüm orgazmı da denir halk arasında, gerçi halk böyle seyleri konuşuyor mu bilmem ama dün derste bir ara bu konu üzerine konuşuldu, faydacılık üzerinden, kişi bundan fayda haz alıyor ama sonucunda ölüm tehlikesi ile karsı karsıya, haz önemli ve sonucuna katlanıyor bile bile, buna müdahale etmek ne derece doğrudur gibisinden...
ölüme gitmeyi ve nefessiz kalarak yasanan masturbasyon zevkini demekki eşdeğer görenler var. öldürmezse tabiki aşırı zevk alınıyormuş ama genelde sonuçlar ölündüğünü gösteriyor. ölene nasıl zevkli miydi diye sorulmayacağına göre, bunu halk efsanesine dönüştürmek gerekmiyor, psikiyatrlar bunun cinsel bozukluk olduğunu söylüyor ve bu yorumları onlar yapıyor..ama bunlar intihar olarak görülmüyor kaza diye nitelendiriliyor, aslında kişinin rızası tam olarak yok, cinsel hazzı yasamak istediği için yapıyor fakat bu bir disorder, sapkınlık. normal işleyen beyinlerde böyle bir şey akla gelmiyor..o yüzden benim neden aklıma gelmedi diye hayıflanmak yersiz =)

 otoerotik asmalarda masturbasyonla elde edilen doyumun artırılması amaçlı kişi kendini asması, nefessiz kalması sırasında kaza sonucu ölümler yaşamaktadır.
Geçiçi bir süre beyne oksijen gitmediğinde cinsel haz en üst safhaya çıkarmış..

 bilinç kaybı uğruna cinsel haz için yapanlar giderek artıyor. ama sonuç olarak ölümü tadanlar o kadar çokki... ya kendilerini asıyorlar ya da boyunlarını kemerle sıkıyorlar ya da kafalarını yorgan altına ya da torba içine sokuyorlar.. sadece bunu yapan erkekler değil, ne yazıkki eril medya çok yaşasın(!) pornografiyi sadece erkek hizmetine açtığı düşünülüyor, kadınlarda da bu durum söz konusu.
neyse porno siteleri ve dergiler bu tür içerikleri sıkca barındıyorlar. ergenler merak edip denediklerinde yaşamlarını kaybediyorlar o zevki merak ettikleri için. Amerika'da çocuklarını bu sekilde kaybeden bir aile böyle bir içeriği bulunduran dergiye tazminat açılıyor, kazandıkları tazminat 200 bin dolay neredeyse, tabi evlatlari ile ölçülemez..

neffessiz kalma kalp atışlarını hızlanırıp nabzın hızınıa artırıyor ve cinsel organ daha çok uyarılıyor fikrimce ve böyle bir zevk ortaya çıkıyor ama sonucu çok kötü..
cinsel organlarını bağlama sıkma kanatma gibi boyutları da var, aşırı fazla bir cismin penetrasyonu ile de kaza ile ölümler fazladır.
Bu tip ölümler, rahat bir ortamda, seslerinin duyulmayacağı yerlerde, genelde tek başına gerçekleştiriliyor..
yapma nedenleri aslında kişilik bozukluğu olduğu için biraz topluma kendini kanıtlama (genelde kameraya çekiyorlar), acıyı zevk haline dönüştürdüklerini gösterme çabasıdır. Bunlar öğrenilmiş davranıştan öte, anormal seksüel aktivitelerdir. işkence de vardır..

Türkiye'de gençler arasında azda olsa biliniyor. Kayıtlarda olanı aktarmam gerekirse, türkiye'de 19 yaşında bir erkek yatakta sırt üstü çıplak yatmakta olduğu, basında boyun kısmını örten kenarlarına ip geçirilmiş siyah plastik torba bulunduğu, ayaklarında yüksek topuklu, parkal gri fantazi bayan ayakkabısı giyili olduğu ve yatagın yanında ölümüne orgazm başlıklı bir dergi olduğu bildirilmiştir.*** Diğer bir vaka ise, ailesinin intihar amaçlı olduğu düşünüldüğü belirtilerek otopsiye alınan 16 yaşındaki bir erkek, evindeki banyosunda sırtını duvara yaslamış ve ayaklarını öne doğru uzatıp oturu pozisyonda duran bir erkek cesedinin kadın iç çamaşırları giyip, boynuna altın kolye taktığı, asma aracı olarakta beyaz bir ipin kullanıldığı,  anüse bir kalem sokulduğu, penisten geçirilen ipin kalça derisine iğne ile geçirildiği, testisleri ikiye ayırarak vajinaya benzettiği belirlenmiştir***. fotografları koymanın uygun olmadığı kanaatindeyim. en riskli grup adolesanlar.dikkat edilmesi gerekiyor.


4 Ocak 2012

la fille sur le pont

Bazı insanlar mutlu olmak için doğar.
Ömrümün her günü kandırıldım. Duyduğum her söze inanırım. Hiçbir başarı elde edemedim. Hiç kimseye faydalı ya da kıymetli ya da mutlu, ya da gerçekten mutsuz bile olamadım.

Sanırım bir şeyleri kaybettiğinde mutsuz oluyorsun ama kötü şans dışında hiçbir şeyim olmadı.
 -Geleceğini nasıl görüyorsun, Adele?
Bilmiyorum. Geleceğimi, büyük bir tren istasyonun bekleme salonunda görüyorum. Dışarıdaki kalabalık insan topluluğu, beni görmeksizin geçip gidiyor. Hepsinin acelesi var trenlere ve taksilere biniyorlar. Onların gidecek bir yerleri buluşacakları birileri var Ben öylece orada oturuyorum...

kötü yollar yoktur, kötü rastlantılar vardır

pa negre

"Kanatlarımı hareket ettiriyorum.
 Canın sıkkın ve yorgun olduğun zaman sen de her şeyi ateşe atmış gibi hissetmez misin?
Bana oluyor ve olduğu zaman kanatlarımı sırtımdan çıkarıyorum kendiliğinden çırpıyorlar ve uçmaya başlıyorum.
 Sanki ateşim yükseliyormuş gibi, sanki her şeyi silebilirmişim gibi daha da yükseğe çıkıyorum.
Ne düşünüyorum biliyor musun?
O an, eğer istersem eğer evet dersem sağlam bir kanat çırpışla başka bir dünyaya gidebileceğimi düşünüyorum

leperuj

=) en bilindik oyunlardan biri düzce'de

lazca bir türkü


şimdi hep sevinelim anne!
şimdi de gel anne
oturalım tek başımıza =)

star tv için bir öneri

emeğinize ve enerjinize sağlık, izleyebildiğim kadar bugün beğendim sadece bir şey çok basit geldi gözüme
 logonuz...
sağ üst kösedeki star tv logosu çok cılız ve basit geldi nedense, basit derken ekranda renkli ya da koyu bir seyler yayınlanırken logonun görünmesi, seçilmesi imkansız bir hal alıyor.. biraz daha kalın olsa iyi olabilir..
julide ateş ekranda olmadığı için değişir sanmıştım ama bilakis sanki dondurucuya konmuş ve çıkmış gibi yıllara meydan okumuş, bilmiyorum burnu dışında bir estetik operasyon geçirmiş midir ama yakıştırmış kendine, sınırlarında güzel olmuş =) şimdi de yemek programı var, zaten sunucu çok şirin bir kadın, ama bilmiyorum gerçek türkiye standartlarını yansıtıyormu o evler, ağzım açık kalıyor bazen, dün boludaydı galiba, evde asansör vardı, daha önceden de ısparta da bir evde olduğunu görmüştüm gene bu programda.. evler özellikle çok lüks ve bakımlı ev kadınları seciliyor. gerçi her sey izleyici için, evler kötü olsa kadınlar bakımsız olsa reyting alamazlar, bizim de ilgimizi çekmez diye.. ama bu seferde ben tüplü televizyonumdan bakarken böyle hayıflanmıyor değilim. hele bugünkü istanbul beykozdaki ev sahibesi ev kadınıymış nasıl öyle lüks yapılıyor o evler, bu paranın kaynagı nerden geliyor çok merak ediyorum, yani buk adar kolaysa ev hanımı olurken böyle seyler, ya biz neden didiniyoruz böyle? ve alamıyoruz böyle lüks şeyler aklım almıyor vallahi, yoksa ev hanımı mı olmak gerekti boşuna mı okudum anlam veremiyorum.. biraz da kader kısmet işleri, ama bu tür evler izleyenleri etkiliyor işte, ben de sinirlenip kapatıyorum =) bloga geçip yazıyorum işte, gerçi leyla ile mecnuna da bakablirim azcık =)) evet bu iyi fikir kaçtım ben =))
yalan birinin doğrusu olabilir..

roboski katliamı deniyor
ben bir şey diyemiyorum
35 can bile diyemiyorum
insanları sayılara dökmek çok acımasız
 tıpkı numaralarla adlandırmak gibi
sayı 1 olsa da aynıydı 100 olsa da

ne türk ölsün ne kürt ölsün
bir amaç uğruna
nefret büyüyor bilinçsizce
ben de nefret eder oldum
bu amaçlardan, insanlıktan ve medeniyetten

yorgunluğa, güneşli bir sabah iyi gelir

şarkıları yaşadıkça daha güzel söylendiğine şahit oldum..
..................
kısa yazmak geliyor içimden, pervasızlığım hat safhadayken
.................

alakasız yazdığımı düşünmüyorum
hepsinde bir bağ var kafamda kurulu
ama siz anlamıoyrsunuz
bu da işime geliyor
=)

3 Ocak 2012

=) okadar hızlı yürümüşümki sabah arkamdan bir kadının tebrikler dediğini duydum

ömrün özü

şikayet ettiğiniz hayat belki de başkasının hayalidir..


kendimden bile uzaklaşmak isterken üzmüşüm birini :(

2 Ocak 2012

nörsma-ca

 02.01.2012:
dilimin yetmediği yerde gözüm, gözümün yetmediği yerlerde sevdiğim şarkılar olmalı ki ben yaşıyayım..

 01.01.2012
kar kokusu içime işlerken bulunmak istediğim yerde olduğumu bilmek ne harika

 =)

akıl var fikir de kapıda ayakkabılarını içeri almakla meşgulken komşu tutmuşbırakmıyor iş güç nasıl diye soruyor =))

blogu boşlamaya başladığımı farkedip onca şeyi telafi etmek için yazayım dedim ama aklıma bir fikir geldi her gün bir cümle kurcam kendime dair tek bir başlık altında bir yıl bittiğinde 365 adet olcak onları birleştiririm sonrasında bakalım güzel bir hatıra olabilir ilerisi için =))

diğer yazımda başlamış olcam
nörsma

yekta kopan: hayran olmayalım da taşa mı dönelim =)))

sesi ne zaman etkilemedi ki beni
hayranlıkla izlediğim birisi
yazdıkları da ayrı bir öneme sahip benim için.
sesi üzüntümü mutluluğa çeviren, oh be başlamış programı dedirten, yüzümü güldüren bir adam kendisi, yazın öğleden sonralarımı uykuya götüren

gene buldum güzel bir sözünü buraya not etmek istedim:

Ben bir yemek tarifiyim; artık malzemesi bulunmayan.
=)
kafka nın da sözü vardı bu yola çıkan
sen ödevsin ama görünürde öğrenci yok

günün gidişatı

az zamanda çok işler halledebilme özelliğimi çok ama çok seviyorum, kendimce dünyanın işini bitirdim bugünde..
sabah bilgesamda vali beyle birlikte işkence ile ilgili istatistikleri çıkarıp tablo hazırladık.. öğlen ablamız olmadığı için dışardan söyledik. sonra yemek biter bitmez setaya geçtim orda da işimi hallettim. sonra bi koşu kızılaya geçtim annemle buluştum  bi bebek için hediye baktık sonra yürüyerek babaneme geçtik babanemin de gönlünü aldık =)
akşam olmak üzere, akşamı bugün anayasa ödevine ayırcam artık bu ödevin de son günleri güzel çeki düzen verilmesi gerek =)
çok soğuk ama bugünler yanaklarım burnum kıpkırmızı dolanıyorum etrafta =))
çok mutluyum gecen seneden daha iyiyim ruh hali olaraktan ama kilo olarak sanırım ve maaalesef kiloluyum :(( kilo alma sebebi de işte mutluluktan.. yürümeye tempolu olaraktan alıştığım için o da kar etmiyor daha yorucu bir seyler yapmam gerek, eğilip kalksam misal iyi gelebilir, interneeten egzersizlere baktım da çok üşenirim ben onları yapmaya ya da en azından düzenli yapcak biri değilim =)) ılık su içmek güzel bir fikir ama =)) bugün akşama sadece meyve ve ılık su tüketicem bakalım yarın nasıl olcak göbiş =)))))
ya bide ben kilo alınca göbeğime ve yüzüme yansır bu hiç hoşuma gitmiyo, bazıları kilo alınca asenlerine poposuna ya da sadece göbeğine vuruyor ama benim yüzümde tombişleşiyor =))))
aman neyse dikkat edicem olduğu kadar sağlıklı olalım da

bilgesamdaki arkadaşı çok sevdim iyi bir kız umarım hep böyle devam eder =)

kar yağdığında yüksek kesimlerde oturanlar özellikle arabalarını temizlemiyorlar kızılaya geldiklerinde misal yüksek yerden geldikleri anlaşılsın diye ama sehrin her yerine kar yağdığında temizliyorlar bunu. tamamıyla hava ve psikolojik =)))
filistin askısını denemem lazım sen de

1 Ocak 2012

ışık yandıkça tavuk gibi yemek yiyorum ya
kimseyi kıramıyorum da
:( pişman oluyorum sonra da

valla not ediyorum mart ayına kadar 62-63 kiloya düşmeliyim.

Etiketler

göbek eritme (3) candan erçetin (2) kanarya (2) temizliği (2) tubun faydaları (2) 19 (1) 1970 (1) 200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var (1) 35 ölü (1) A1 (1) AGİT (1) Affrican Commission (1) Afrika Şartı (1) Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma (1) Mahkeme (1) Mariami Abduselişi (1) O beni “Herhalde” sevmiş. (1) Women's Rights (1) acıtıyor (1) adım google'da çıkmasın (1) algı gerçektir (1) altın (1) altınları (1) amniyo sentez (1) amniyosentez (1) ankara (1) arama motoru (1) asma (1) auto erotic asphixication (1) ayak (1) ayak temizliği (1) azınlık hakları (1) ağlamak (1) ağız kokusunu önlemek (1) babet yara yaptı (1) bahar (1) baklava (1) bakım (1) balböceği (1) barış manço (1) batı trakya türkleri (1) bel kemeri (1) brokoli salatası (1) brugge porselen (1) brütüs (1) bulantı (1) buzdan müze. (1) böğürtlenimsi (1) can dündar (1) caught in the middle (1) cemal süreya.. (1) depeche mode (1) deprem (1) dirsek bakımı (1) diş eti (1) diş ipi (1) diş sağlığı (1) dondurma (1) dondurucu soğuk (1) downsendromu (1) düğün davetleri (1) el ayak bakımı (1) el kuruluğu (1) el nemlendiricisi (1) elma (1) elmalı cevizli puding (1) fahri (1) forum (1) foça (1) free love (1) funda arar (1) geceler. (1) genetik hastalıklar (1) genç (1) godotyu beklerken (1) google (1) gögüs (1) gökçe (1) güney afrika (1) güneşli bir sabah (1) hakikat komisyonu (1) havilland krem (1) hepatit b (1) hitler (1) hocam (1) hz.muhammet (1) iktisat (1) ileri yaştaki kadınlar (1) ipuçları (1) ishal (1) istanbul (1) isviçre (1) italy (1) jane eyre (1) jinekoloji (1) jooble (1) jooble-tr.com/ (1) joseph (1) julide ateş (1) kadınlar için şınav (1) kafes temizliği (1) kanser riski (1) karartma günleri (1) karpuz çekirdeği (1) karsı dağların heybetinden mi gireyim?? (1) karın düzleştirme (1) kavun (1) kazaklı tüy =) (1) kilo almak (1) kissing you goodbye (1) konular (1) kpss (1) kuklagiller... (1) kusma (1) kuyumcu (1) külah (1) külah pasta (1) kırmızı turp (1) kızgın güneş (1) lavanta (1) lavanta çayı (1) leperuj (1) leyla ile mecnun (1) mekik (1) mengele (1) muhabbet kuşu (1) muhabbet kuşu bakımı (1) muhabbet kuşu banyo (1) muz sesleri (1) nara (1) nedensiz (1) nelson mandela (1) oldies (1) pamela anderson (1) patatesli börek (1) patatesli peynirli börek (1) patos (1) pervasız (1) peygamber efendimiz (1) peynir (1) phokaia (1) plastik su şişeleri (1) porselen bebek (1) poselen bebek (1) push up (1) rafet el roman nerdesin (1) roboski (1) sarı lira (1) sayesinde (1) sende mi brütüs (1) senede bir gün (1) sivrisinek (1) sivrisinek kovar (1) soframız (1) sor dağılımı (1) sosyal (1) soğan (1) star tv (1) storia di un tale (1) su (1) suluk (1) sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün (1) süt (1) sınav nasıl çekilir (1) sırt yağı eritme (1) tam buğday ekmeği ve faydaları (1) ters mekik (1) the gummy bear (1) the pierces (1) tooner dolls (1) torba (1) trt haber (1) tuttu fırlattı (1) tüylenmiş kazak (1) uludere (1) under the tuscan sun (1) uygun ayakkabı seçmek (1) vasiyet (1) yalnızlık 2013 (1) yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi (1) yaz salatası (1) yağ yakan besinler (1) yağ yakma (1) yeni logo star tv (1) yeşillik (1) yorgun (1) yorulmadan zayıflama (1) yumurta (1) yüzünden.. (1) zayıflamak (1) zeybek vs yunanistan davası (1) çanta (1) çat pat deil sular seller gibi (1) çıtır börek (1) çığlık (1) ölüm orgazmı (1) öteki kadın (1) özel geceler çin (1) üniversite (1) şınav (1)