31 Temmuz 2013

yapamadığım bir işi yapıyorum şu an.. içime pek sinmiyor, ingilizce taslağı, küçük oynamalarla düzenlemek istiyorum ilgim başka yerlere kayıp gidiyor.. bugün orucum, hiçbir şey engel olmadı Allahtan...

***************
onun aramasını şu an çok istiyorum ama bakalım kursu bitince bir sürü işi olduğunu söylüyor, yalansa da artık yapacak bir şey yok. havale ettiğim yer belli... =)))
***************
daire başkanımızın şöförünün oğlu, dumlupınar üni. makine mühendsliğini derece ile bitirdikten sonra tam gaz hızla tübitak bursu ile almanyaya master eğitimine hak kazanmış, ne kadar güzel değil mi, babası o kadar mutlu ki.. imrendim ben de keşke babamı öyle mutlu edebilsem....

30 Temmuz 2013

seviyorum seni yasemin kozanoğlu.... mutluluk veriyor güzel yüzün banaaaa
kaç zamandır yazmak istediğim olaylar, paylaşmak istediğim şarkılar oluyordu. iş yerinde unutuluyor gidiyor her an yazılmıyorki.... evde hala internetim yok.. maksimum 6 kanalı çeken-gösteren çok sevimli bir televizyonumuz var çok şükür... babanem genelde dizilerden sıkılıyor haber veya haber kanallarının çektiği kısa programları izliyoruz... akşamları bazen dolanıyorum, kendi işlerimi yapıyorum. birkaç arkadas da edindim ramazan bitsin onlarla da buluşcaz inşallah...

biraz kilo veriyorum gibi ama tartılmadım.. iyi olcak çünkü eski yazlık fotolarıma baktığımda kendimi çok zayıf gördüm. dedim bu yeni bende kim =) o yüzden biraz dikkat ediyorum..

hava çok güzel bursada.. sıcağı seviyorum özellikle arabistana gidip geldikten sonra sıcak havalar ısever oldum =)


ramazanın son günleri güpgüzel geçsin inşallah...

29 Temmuz 2013

bazı şeylerin niteliğinden öte onların sıfatına değer veriyoruz maalesef. bunu çok iyi bir şekilde anlatacak olan bir kısa anlatı buldum, paylaşıyorum:


Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca 6 farklı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
   Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
   Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında, işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
   En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin pesinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
   Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
   Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı…
   Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır.
Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi…
   Dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir üç dakikamız dahi yoksa, hayatta başka neleri kaçırıyoruz acaba?

sabahın şu saatinde, kaçamak yapıp yemek tariflerine bakıyorum.... aklımda hala un kurabiyesi yapmak var ama sonrada onları yiyip pişman olma kvar.. ama acayip canım çekiyor öyle böyle değil =)))

26 Temmuz 2013

ne zaman oruç tutmaya niyetlensem hep bir engel çıkıyor

=)

25 Temmuz 2013

hal ve gidiş

o kadar çok değişik veri tabanı ve makale buldum ki.. kimseye söylemem çok gizli.. bulmak kadar okuması da eğlenceli olsa keşke.. kendimi burada kitaplara okumalara veremedim gitti bir türlü..

acaba neden diye soruyorum?

birkaç sebep dökülüyor parmaklarımdan:

1. ev iki oda bir salon, odamda çalışma masamın üzeri dolu... salonda da babanem oluyor genelde, salondaki yemek masasında çalışmak cazip geliyor ama televizyonun sesi fln..

2. evde hala internetim yok, modemi çalıştıramadım, bilgisayarım onu pek sevmedi galiba. diğer denemeleri bayramdan sonra yapacağım..

3. bildik ev işleri bildiğiniz yoruyor beni.. yemek yapma işi de üzerimde...


ama artık toparlanıp mekanik nörsma dan akademik nörsmaya geçmeliyim... 
=)

özlediğim bir kalp var.. annem

okurdum hani bloglarda aile özlemine dair şeyler, amanın ne sıkıcı bulurdum sormayın.. aile özlenir mi her an yanyana olduğum için onları anlayamamışım.. o düşüncelerimden şu an hicap duyuyorum. alışkanlıklar da özlenir ama karşılıklı sevginin özlemi bir başka oluyor...

Hiç özlemem dediğim şeyleri özlediğim günlerdeyim..
annemin yemek hazırlamasından tutayım balkondaki çiçeklerimizi sulamaya kadar, odamdaki esintinin kokusuna ve trenin gürültüsüne kadar her şeyi çok özledim.

özlemek mi aşka kavuşturur derlerdi... anneme bir sarılsam tüm dertlerim gececek gibi...

çıkamadım bu ömercik halinden....



24 Temmuz 2013

peygamber efendimizin vasiyetleri

Ebu Zerr (ra) diyor ki; "Peygamber efendimiz bana yedi şeyi vasiyet etti. Fakirleri sevmemi, fakirlere yaklaşmamı, dünyalıkta kendimden daha aşağıda olanlara bakmamı, kendimden daha yukarıda olanlara bakmamı, benden uzaklaşsalar bile akrabalarımla bağımı kesmememi, 'La havle vela kuvvete illa billah' sözünü bol bol söylememi, gerçeği acı da olsa söylememi, Allah'a çağırma konusunda hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmememi, insanlardan hiçbir şey istememeyi bana vasiyet etti" (Taberani)
Bir adam Resulullah'a geldi ve "kalbim son derece katı" dedi.
Peygamberimiz ona şöyle cevap verdi: "Kalbinin yumuşamasını itiyorsan yetimin başını okşa ve fakiri doyur."
Haris El Eş'ari anlatıyor. Resulullah bize şöyle anlattı.
"Allah Yahya Peygamber'e beş şey emretti. Bunları yapmayı ve İsrailoğulları'na da emretmeyi istedi. Hz Yahya İsrailoğuları'nı Beytül Makdis de topladı ve şöyle dedi. ' Allah bana beş kelimeyi emretti. Hem uygulayacağım, hem de size emredeceğim. Siz de yapacaksınız.' Birincisi şudur; Allah'a kulluk ediniz ve hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Allah'a ortak koşan insan şuna benzer. Bir insan öz malıyla bir kişiyi satın alır ve ona der ki: Bu benim işim bu da evim. Benim için sen işi yapacak, kazancını da bana vereceksin. Adam çalışır, kazanır ama iş sahibine değil, başkasına kazancını verir. Hanginiz işçisinin bunu yapmasını kabul eder! İkincisi, Allah size namaz kılmayı emretti. Namaz kıldığınızda sağa sola dönmeyin. Zira namazda yüce Allah yüzünü kulunun yüzüne çevirir, kul yüzünü çevirmedikçe. Üçüncüsü, Allah size oruç tutmayı emretti. Oruç tutan kişinin hali şuna benzer. Bir adam yanında bulunduğu topluluğun içinde güzel koku olan bir torbayla dolaşmaktadır. Oruçlunun ağzının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Dördüncüsü, Allah size sadakayı emretti. Sadaka veren insanın hali şuna benzer. Bir adamı düşmanları esir alırlar ve ellerini boynuna bağlarlar. Başını kesmek için götürülürken adam şöyle der 'Ben elimdekini size vereyim beni bağışlayın.' Onlar da bunu kabul ederler. Adam da canını kurtarır. Beşincisi, Allah size kendisini zikretmenizi emretti. Allah'ı zikredenin durumu şuna benzer. Bir adamı düşmanları kovalar, o da onlardan kaçar. Nihayet sağlam bir kale bulur ve içine sığınır. Böylece düşmanlarından kendini korur. İşte Allah'ı zikreden, şeytandan kendisini böyle korur."

elfida

günü yaşa der ya kimileri, bunu uyguluyorum...
ne geçmişimi düşünmeyi istiyorum ne de hayalleri..
şu an sadece anımı düşünüyorum...
kendini kaptırma da derdi o meşhur kimileri, bunu da uyguluyorum
ve zaten bu yüzden bir parça mutluyum..
sadece bekleme hevesi var
o da kırıldı kırılacak
uçtu uçacak


not: gamsızlık kötüymüş.

..elfida beni farketme sakın...



aklım başka duygularım başka yerlerde

=)))
sunkissed

;)

23 Temmuz 2013

nice 1004 lere

1003 kayıtlı yazım var.
bu da 1004.sü

=)

ne yazayım bilemedim ama ne dinleyeyim onu bildim....


22 Temmuz 2013

myriad challenges i've met before makes me so sceptic....
i do not want to trust anyone..


nobody deserve me.

buscık

otobüsle gidip geliyorum... ve artık tutma yerlerinden iğrenir oldum, o kadar yağlı ve nem yüzünden sıcak pis oluyor ki... ilkin peçete tutsam da o kadar başarılı olmadım... bugün ise, ameliyat eldiveni giyip tutmaya karar verdim.  rezilliğin tavan yaptığı anlardan biri olacak ama, içim rahat olcak benim bu da en güzeli =)))

18 Temmuz 2013

candan ercetin yalnızlık

candan ercetin benim için söylüyor. sahipleniyorum şarkıyı kaç haftadır.. içimi yakıyor adeta :(

çok seviyorum.



Geldiğim günden beri hiç bırakmadı peşimi
Köşe bucak kaçsam da sabırla sürdü izimi
Önce anne kucağından
Sonra aşk mutluluğundan
Eninde sonunda ayırdı beni
Yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi
Hiç terketmez beni o en sadık sevgili
Ben kurtulsam bile o gelir bulur beni
Kimsesiz akşamlarda
Karanlık kollarında
Öldürür beni
Çıktığım her aşk yolunda hemen girdi koluma
Mutluluktan uçarken ben pusu kurdu yoluma
Bazen kendi kararımla
Bazen kader oyunuyla
Eninde sonunda sarıldı bana


evet en sadık sevgilimsin sen yalnızlık, kaçsam da gelir bulursun beni, cellat gibisin. yalnızlık, birini sevince hissedilir bence. sevince, özleyince yalnızlık en sadık sevgili oluyor.kara gün dostu :P
bana sen lazımsın yet


16 Temmuz 2013

şikayet...

insan hasta olunca tüm zorluklarda beraberinde mi gelir nedir anlamadım, neyse çok şükür işimin yüzde 50sini hallettim.

işte ama her yerde bir gıcık buluyor beni... diğer binaya gittiğimde, faks yollamak istedim işbankasına, çalışan kadın biz yollayamayız numaramız çıkar dedi, beyinsiz ablacım tabiki numaran çıkacak, o öyle diyince ben de faksı kurumsal bir yere yollayacağım yaparsanız çok sevinirim dedi, hık pık etti, ha dedim bundan iş çıkmaz. üst kata çıkıp belgeyi imzalattım, oradaki adama sordum, faksı buradan yollayabilir miyim, tabiki alt insan kaynakları birimi derhal yollasın efendim dedi, ben de alt kattaki x hanımın yollayamacağını işi yokuşa sürdüğünü anlattım. adam sağ olsun, tamam hemen ben faksla yollayayım, nedir numarası yazayım dedi, gitti yaptı geldi...

çok teşekkür ettim ve aşağı indim, malum o kadın gene biz yapamıyoruz siz çalıştığınız kurumdan faks yollayın dedi, ben de bir gıcık edayla gerek kalmadı, üst kattan hallettiler dedim, cevap bile veremedi... sonra diğer personelle görüştüm, çıkarken de o kadına yüzümü bile dönmedim...

kibir budalası insanlar... pekala her gün yaptığınız iş, bana neden gıcıklık edersin ki.....


ama çalışma arkadaslarım okadar iyiki, sube müdürümüz de. işe başladığım günden beri çok yardımcı oldular, yol gösterdiler, hep ılımlı-olumlu konuştular benimle. onları gerçekten çok seviyorum.. Allah onlardan bin kere razı olsun.

12 Temmuz 2013

güzel bir anlatı

“Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.

- Üstü kalsın kardeşim” dedim.
Döndü bana doğru:
- Vaktin var mı ağabey ?” dedi.
- Evet” dedim (tek ayağım hala dışarıda)
Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.
- Birader” dedim,”9.75 değil,10.50 yazsa ister miydin 50 kuruş benden?”
- “Ne alacağım ağabey 50 kuruşu!”
- Peki, niye gittin 25 kuruş için o kadar uğraştın. Üstü kalsın demiştim.”
Döndü bana, attı kolunu arkaya:
- “Vaktin var mı ağabey?”
- “Var.”
- Çek kapıyı o zaman.”

5 dakika konuştuk. İngiltere’de Profesöründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dakikada öğrettiklerini, İngiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler:
- “Ağabey biz Keçiören’de 5 kardeşiz. Babam rençberdi, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık.”
“Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize” Durun kalkmayın” derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.”
“Aha” dedim, “Bizim meslekten”, seminerci.
- “Ne anlatırdı baban ?”
- “Hayatta nasıl başarılı olunur ?”
” O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.”

- Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp “Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın” diye anlatırken, biz de gülerdik. Annem kızardı,”Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır” derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü. Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?”
- “Ne bıraktı?”
- “Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : “Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın.” Falan filan…
“Ağabey, aradan 15 yıl geçti…”
“Diğer babanın 2 oğlu şu anda cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.”
“Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var. Hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var.”

“Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :
- “Asıl mirası bizim baba bırakmış.”
“Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 kuruşu evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah’a şükür.”
Çok duygulandım, veda ettim. Tam ineceğim:
- “Dur ağabey, asıl bomba şimdi!”
- Nedir bomban ?”
- Nerede oturuyoruz biliyor musun ? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.”

Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.
Bir Babanın En Güzel Mirası AHLAK’tır…

11 Temmuz 2013

=)


itiraf ediyorum bugün...

bir oturuşta yarım kilo yoğurt yedim..


10 Temmuz 2013

şenlenmek için (sen)lenmek lazım

=)
yet.

hele nolur nolur nolur



dilini bilmediğin yerde ağlamak fenadır. çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur. Böyle ağlayınca da kendisininkinden başka bir dilde susturulamaz insan.

muz sesleri-ece temel kuran






















sayesinde ve yüzünden kelimeleri

hala ''sayesinde'' kelimesini olumsuz bir şeyleri anlatırken kullananlar var...

onun sayesinde kaza yaptılar...

ahaaa kargalar mı gülüyor ne =)))

dünde atv de yayınlanan bir yarışmada, sesini başka yerden çıkaran bir anaokul öğretmeni 3. veya 4. soruda bir edebiyat sorusunda eleniverdi.. iki şehrin hikayesinin yazarını sordu, agatha christie dedi kadın, bu yazarın korku gerilim romanlarını yazdığını bile bilmiyordu.. charles dickens olduğu aklına bile gelmedi... sinir olmuştum..

nasılım kendim?

mayalanmış yoğurt gibi, uzun süre gölgede kalmak ve uykuya yatırılmak isteyen bir ruh halindeyim...

ramazanla da çok ilgisi yok, biraz yorgunluk var biraz da çaresizlik...


9 Temmuz 2013

zirve üniversitesi reklamındaki cübbeli kız

bence artık o bir fenomen =)

özellikle o tipte birini koymuş olmalılar ki daha çok sözü edilsin diye, yoksa alışkın olduğumuz tipteki model kadınlardan olsa eminim hiç dikkatimizi çekip tıklamazdık.

ama kendine güveni ne kadar güzel takdir ediyorum doğrusu =)

3 Temmuz 2013

rüyalar gerçek olsa =)

emel sayın hanımın sevdiğim şarkısı bugün hep dilimde =)
çok karışık ama sonu güzel olan ama tam da sonuna varamamış bir rüya gördüm. hoşlandığım insanla telefonda konuşuyormuşum ama o kadar telaş içindeydim ki, sürekli bir bina içinde odalara, sınıflara bakıyordum, telefondaki insansa bana öyle sihirli bir kelime söylüyormuş ki, ben acele ile koşuştururken telefonu kulağımda tutamadığım için söylediği lafları işitememiştim, sadece seni seviyorum cümlesinin seviyorum kısmında telefonu kulağıma götürmüştüm... aa ne dedin bir daha söyler misin dediğimde, seni seviyorum, ddaha öncesini de mi duymadın falan diyordu, ben orada heyecandan olsa gere, uyanıverdim hemen. daha ilk kez rüyama girdi bu insan.. ve çok güzel bir rüyada...



=) çok hoş bir parça zaten...

1 Temmuz 2013

incirli tatlı

Haliyle yemek işi başa düşünce, ne yapcağımı düşünür oluyorum, yemek sitelerinde dolanırken, gündemimde olmamasına rağmen aklım bu tarife takıldı.. yapmak istiyorum bakalım uygun bir anımda, şuraya not düşeyim:
Kek için:
6-7 adet kuru incir, suda şişirilmiş, ufak ufak doğranmış
1 su bardağı iç ceviz
1 su bardağı toz şeker
1 su br. un
3 yumurta
1 paket kabartmatozu-vanilin
Şerbet için:
1,5 su br. su
1 yemek kaşığı neskafe
yarım su bardağı toz şeker
Muhallebi:
2 yemek nişasta
2 yemek kaşığı un
1 lt süt
50 gr tereyağı
istenirse krem şantii

nasıl yapcaz ayol?
kek: yumurtalar ve şeker çırpılır, ceviz, incir, un, kabartma tozu, vanilya eklenir, 160 derece pişirilir.. incir olduğu için daha düşük ısıda..
kek pişerken, muhallebiyi yapın ilkin nişasta ve unu koyun tencereye üstüne karıştırarak sütü ekleyin, piştikten 5 dakika sonra poşet toz krem santiyi de ekleyip mikserle çırpın.
kek piştikten sonra 3-4 dakika havalandırın.
şerbet için gerekenleri de pişirmeden kekin üzerine dökün, emdikten sonra da muhallebiyi üzerine yayın, buzdolabında 2-3 saat bekletin.. dinlensin...


=) bakalım buraya yazarken aklıma da yazdım, sanırım bunu yapmak ramazanda bir güne nasip olur, babanemle afiyetle yerim inşallah..

günün akışı..


şimdi ise gizli gizli anayasa hukuku ile ilgili birkaç şey okuyordum, senle de paylaşayım, istedim. buranın mescitine yılan girmiş, ilaçlama yapılmış.. cam kapı açık bırakılmasın diye not düşülmüş, ben de hava soğuk klimayı açmıyım  dedim pencereyi açtım ve sanırım açık unuttum, içimde bu kuşku ile yaşıyorum su an =) umarım biri gidip görüp kapamıştır =)))

yarım ssatten az kaldı iş çıkışına.. haftasonu kendi kendime iyi işler hallettim ama bu iş çıkısı halamlarla birlikte olurum sanırım...

şimdilik benden bu kadar...

beklentilerle yüzleşince =)

Günaydın kendim. Nasılım? İyiyim inşallah? Sıkı giyiniyim bak, hava çook soğuk. Öpüyorum canım gözlerimden. Akşama geç kalma, yemeğe bekliyoruz =)))

pazartesi yağmurlu başladı..

bugün kendim geldim işyerine.. işyerine gidebilmek mesele değil aslında ama bugünü zor yapan, yağan yağmurdu. sıcağı kadar yağmuru da çok ihtiraslı bursanın.. işyerine gelene kadar pantolonumun ıslanınca yapışan diz yerleri, yağmurluğumdan içe geçen ıslaklık baya gıcık etti beni. şimdi de o havadan soğuktan eser kalmadı, günlük güneşlik.. hafta sonu kafamı dinledim, biraz semti keşfetmeye çalıştım.. yemeklerimi ayarladım, ders çalıştım. bugün şube müdürümüz yok, haftalık toplantı yapılmıcak gibi.. belki daire müdürü bir ara yoklar bizi.. ama şimdilik herkes sakin.. ben de eurocities i inceliyorum..


Etiketler

göbek eritme (3) candan erçetin (2) kanarya (2) temizliği (2) tubun faydaları (2) 19 (1) 1970 (1) 200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var (1) 35 ölü (1) A1 (1) AGİT (1) Affrican Commission (1) Afrika Şartı (1) Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma (1) Mahkeme (1) Mariami Abduselişi (1) O beni “Herhalde” sevmiş. (1) Women's Rights (1) acıtıyor (1) adım google'da çıkmasın (1) algı gerçektir (1) altın (1) altınları (1) amniyo sentez (1) amniyosentez (1) ankara (1) arama motoru (1) asma (1) auto erotic asphixication (1) ayak (1) ayak temizliği (1) azınlık hakları (1) ağlamak (1) ağız kokusunu önlemek (1) babet yara yaptı (1) bahar (1) baklava (1) bakım (1) balböceği (1) barış manço (1) batı trakya türkleri (1) bel kemeri (1) brokoli salatası (1) brugge porselen (1) brütüs (1) bulantı (1) buzdan müze. (1) böğürtlenimsi (1) can dündar (1) caught in the middle (1) cemal süreya.. (1) depeche mode (1) deprem (1) dirsek bakımı (1) diş eti (1) diş ipi (1) diş sağlığı (1) dondurma (1) dondurucu soğuk (1) downsendromu (1) düğün davetleri (1) el ayak bakımı (1) el kuruluğu (1) el nemlendiricisi (1) elma (1) elmalı cevizli puding (1) fahri (1) forum (1) foça (1) free love (1) funda arar (1) geceler. (1) genetik hastalıklar (1) genç (1) godotyu beklerken (1) google (1) gögüs (1) gökçe (1) güney afrika (1) güneşli bir sabah (1) hakikat komisyonu (1) havilland krem (1) hepatit b (1) hitler (1) hocam (1) hz.muhammet (1) iktisat (1) ileri yaştaki kadınlar (1) ipuçları (1) ishal (1) istanbul (1) isviçre (1) italy (1) jane eyre (1) jinekoloji (1) jooble (1) jooble-tr.com/ (1) joseph (1) julide ateş (1) kadınlar için şınav (1) kafes temizliği (1) kanser riski (1) karartma günleri (1) karpuz çekirdeği (1) karsı dağların heybetinden mi gireyim?? (1) karın düzleştirme (1) kavun (1) kazaklı tüy =) (1) kilo almak (1) kissing you goodbye (1) konular (1) kpss (1) kuklagiller... (1) kusma (1) kuyumcu (1) külah (1) külah pasta (1) kırmızı turp (1) kızgın güneş (1) lavanta (1) lavanta çayı (1) leperuj (1) leyla ile mecnun (1) mekik (1) mengele (1) muhabbet kuşu (1) muhabbet kuşu bakımı (1) muhabbet kuşu banyo (1) muz sesleri (1) nara (1) nedensiz (1) nelson mandela (1) oldies (1) pamela anderson (1) patatesli börek (1) patatesli peynirli börek (1) patos (1) pervasız (1) peygamber efendimiz (1) peynir (1) phokaia (1) plastik su şişeleri (1) porselen bebek (1) poselen bebek (1) push up (1) rafet el roman nerdesin (1) roboski (1) sarı lira (1) sayesinde (1) sende mi brütüs (1) senede bir gün (1) sivrisinek (1) sivrisinek kovar (1) soframız (1) sor dağılımı (1) sosyal (1) soğan (1) star tv (1) storia di un tale (1) su (1) suluk (1) sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün (1) süt (1) sınav nasıl çekilir (1) sırt yağı eritme (1) tam buğday ekmeği ve faydaları (1) ters mekik (1) the gummy bear (1) the pierces (1) tooner dolls (1) torba (1) trt haber (1) tuttu fırlattı (1) tüylenmiş kazak (1) uludere (1) under the tuscan sun (1) uygun ayakkabı seçmek (1) vasiyet (1) yalnızlık 2013 (1) yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi (1) yaz salatası (1) yağ yakan besinler (1) yağ yakma (1) yeni logo star tv (1) yeşillik (1) yorgun (1) yorulmadan zayıflama (1) yumurta (1) yüzünden.. (1) zayıflamak (1) zeybek vs yunanistan davası (1) çanta (1) çat pat deil sular seller gibi (1) çıtır börek (1) çığlık (1) ölüm orgazmı (1) öteki kadın (1) özel geceler çin (1) üniversite (1) şınav (1)