huzur veren sözler etrafı kuşatmalı

amaebe =)

en güzel şeyler gözü kapalı yapılır.. dilek dilemekten şarkı söylemeye suya atlamaktan hapşırmaya... çoğu güzel şey gözü kapalı yapılır

sakarya caddesi, konur sokak..santur...

ankarada saatler boyu dinlemeye maruz kaldığım o tiz sesleri şu an o kadar özlediğimi hissediyorum ki.. elim cebimde aklımda onlarca işi sıralarken bu müzik beni bazen beni rahatlatırdı, geçmişi değil de ileriyi olumlu düşünmeme neden olurdu, bazen de canımı yakardı hiç olmadık şeyleri düşünürken bulurdum kendimi bazen de kendi müziğim kulağımda olur hiç önemsemeden geçerdim karsısından...
bursa da kalabalıklarda, bir umut vardır diye yere eğilmiş kambur modda insan arıyorum ama maalesef daha buralarda ünü duyulmamış...

bu çalgının adı santur.., iki büklüm uzun saçlı zayıf bir abimiz çalardı.. ne bunalım gelirdi ama o vakitler.. şimdi ne kadar özledim o sesi... duymak istedim camımı aralayıp iki büklüm çalmakla uğrasan abiyi görmek istedim, kalorifere oturup onu izlemeyi çok istedim=) konurda da denk gelirdim çok fazla özlem oluştu. bazen ritm tutturamaz gibi gelirdi ama sonra yakalardı... genelde hep aynı tınıydı pek değiştirmezdi.. ama birkaç kere yaz bana yaz bana gönder diye bir türkü var ya hani =) onu çaldığını anımsıyorum..

belki  orada olan dinleyen birinin aklına geliveririm.. o zaman içime mutluluklar doluverir...

mutluyken uyku benden uzaklaşıp başkalarının  kapısını çalarken, mutsuzken kafamın içindeki her odayı darmadağın ederek uykuya yenik düşürüyor ve uykuyu çok sever hale getiriyor...

brunei- bolkiah

dünyamız amerika-orta doğu ya da avrupa'dan ibaret değil ama genellikle bu bölgelerden haberdarız.. birkaç gündür ismini belki de hiç duymadığınız bir ülke haber metinlerinde yer almakta... brunei adlı bir ülke bildiniz mi =)

tam adı brunei darussalam (barışın yurdu) olan bu ülkenin tek komşusu malezyadır. belki şimdi yer olarak ülkenin konumu hayalinizde canlanacaktır. biraz sayısal verilerden bahsedeyim ki hayalinizde ete kemiğe bürünsün.

1984'e kadar ingilizlerin himayesindeymiş, 1955 te malezya bağımsızlığına kavuşurken bu ülkenin bağımsızlığı çıkarlarından ötürü birçok engele uğramış. en azından ingilizler bu ülkeyi malezyadan ayrı bir ülke olarak tanımlamışlar. nüfus olarak türkiyedeki çoğu şehirden daha az nüfusa sahip bir ülke. 415 bin küsür* olarak kayıtlara geçmiş. muson yağmurlarının esiri olan bu ülkede, hiç görmediğiniz derinlikte genişlikte büyüklükte dev yağmur ormanları vardır.

petrol ve doğalgaza bağlı iyi işleyen bir ekonomileri var  geneline bakıldığında ekonomide dünya devleri arasında.. ancak gelir dağılımı oldukça adaletsiz. bu sonuca nereden vardınız derseniz oldukça ünlü adı çıkmış bir sultanla yönetilen bu ülke hakkında iyi irdelenmiş yazıları kolayca bulabilirsiniz, ben de onları okuyarak öğrendim. yaklaşık 600 yıldır aynı soydan gelenler ülkeyi yönetiyor. ülkenin yüzde 67si müslüman, islamcı monarşi hakim bu ülkeye..zaten seriatı benimsediğini aşağılarda anlatacağım..

ülkeden çok ülkenin sultanı meşhurdur. kendisinin dünya zenginleri listesinde 11. sırada yer aldığını bilmek bize çok bir şey kazandırmasa da ülkesi için oldukça önemli bir kaynaktır. ülkede çoğu insan shell petrol de çalışmaktadır. hatta welfare state demek yerine shellfare state diye kendilerini mecazen tanımlarlar..

bu kadar tanıtımdan sonra ülkenin sultanını yakın markaja almak istedim. kendisi  1946 doğumlu olup 3 kadınla evli. görmemişliğin sultanı olarak da bilinir kendisi. Birkaç gün önce, Hasan Bolkiah ülkesinin artık tamamen şeriatle yönetileceğini açıkladı. bu çok eşli sultan dediğim gibi ülkesinden daha çok meşhurdur. hatta fotografını da koyacağım hemen
tanıyabilirsiniz. saray klozetleri bile altındanmış, adam parayı savuruyor bildiğiniz..halkı oldukça fakir olduğu için hırsızlık oldukça modadır.. ancak hırsızlık karşısında kesilen kollar varken zina sadece kadınlar için cezaya sahip... erkeklere herhangi bir ceza yok sonuçta sultan 3 kadına sahip.. barışın yurdu olan ülke giderek şeriate boyun eğerek  dertleri özgürlük olmayan gerici islam terör örgütleri için oldukça sevindirici bir gelişme..

*https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/fields/2119.html#bx

düzceliyim. düzcede birçok yersiz komik cahilane olaya tanık oldum ama hiç bu kadarına tanık olmamıştım. işin aslını ve detayını merak eden arastırsın ben sadece karikatür buldum, yazmaya da vaktim yok =)

leblebi tozu

iş arkadaslarımdan biri kendi işini de kurmuş durumda, beyaz mutfak adıyla butik pastalar ve hobi eşyaları satmakta.. bugün de bizlere çocukluğumuzu hatırlayalım diye leblebi tozu ve patlatmalık kolonya getirmiş.. kolonyayı hatırlamaya yaşım tutsa da leblebi tozunu ben bilmiyordum.. leblebi tozu da toz şekerle yenirmiş, içine de toz şeker koyduk öyle tükettik, tadı güzel.. leblebinin tozu işte =))) ancak bunun nasıl keşfedildiği, leblebi satıcıları kırıklanış leblebilerden zarar etmemek amaçlı mı yaptı diye sormaktan kendimi alamadım haliyle =)
velhasıl kelam kolonyanın o güzel kokusu ve leblebi tozu ile güzel bir sabah yaşadık =))

göm gitsin...

=) her gördüğünü istemeyeceksin

blogu biran evvel kışlık moda sokmalıyım.. böyle yazdan kalma sanki fazla cıbıldak geldi.... =))) koyu renklere büründreyim örteyim üzerini blogumun )(

ah ne iyi geldi sad violin-moonlight dinledim. işyerinde her yer engelli, hiçbir şey açamıyoruz napıyım ben de arkadasımdan istedim, videosunu bile açamadım sonra başka bir şekilde gönderdi açtım dinliyorum, ilaç gibi geldi.. karnımı doyurdum,ruhumu besledim şimdi kalbimi besliyorum çok güzel bir parça..

dün iş arkadaşlarından birinin evine hayırlı olsun demeye gittik, ben eşini tanımıyorum diye çekindim baştan ama iyiki gitmişim dedim. baya kalabalık gittik. çok sıcak bir aile, bebekleri yeni olmuş, melek boncuklu gözlü bir melekti, sevdim uzaktan. bebeklere mikrop kaparlar diye hiç dokunamam yaşlarına girene kadar =) abisi de en az bebek kadar sevimliydi. maşallah..

evlerini de yeni almışlar hayırlı uğurlu olsun dedik, pide ayran ikram ettiler, bol bol konuşuldu güldük hal hatır soruldu, eski adetler alışkanlıklar tartışıldı, gün muhabbetler derken bizim öğle arası bitmek üzereydi, yola çıktık acayip soğuktu ve yağmur vardı.. daireye döndük.

öğleden sonra rahat geçti, ben birkaç makale okudum..sonra sube müdürü ile toplantı oldu...

eve gidince hemen tavuk ızgara yaptım..

yemeğimi yedikten sonra ertesi günün yemeğini hazırlamaya koyuldum... 

lahanaları ufak ufak uzun uzun kestim, mercimekleri ısladım hasladım ve mercimekli lahana yemeği yaptım enfes ötesi bir sey oldu ve çok faydalı =)))

ve kaldık iki kişi odada.. diğer arkadaslar ve daire başkanımız izmire toplantıya gittiler, pazartesiye kadar iki kişiyiz kocaman odada. haftaya çarsamba önemli bir dönem noktası benim için, umarım hayırlı olur..
şube müdürümüzde bugün geldi canım tugba hanımım benim, ona ufak hediyelik eşya almıştım anıtkabirden bugün onu vereceğim ona unutmadan.. yukarı çıktığımda veriririm...

sıkıntılı günler geçirdik, ek olarak müfettiş çok ince detaylı inceledi her şeyi. şimdilik bir sorun yok.

güzel günler göreceğiz inşallah, hava yağışlı ve soğuk. kaloriferler kendiliğinden yanıyormuş, ve yandı da bugün çok sıcaklıyorum aslında =))

KLAVYRYE BAKMADAN UAZIYORIM

 başlıktan da anlayamadığınız üzere bakmadan yazacağım bu yazıyı. ama metni anlayalım diye hata yapınca gene bakmadan silip düzeltebileceğim bakalım içim neler yazdıracak bana???

merhaba sana
karanlığı seçerek zarifçe oturmuş gibisin
ellerinde bir hareketlilik
yüzünden düşen binlerce parçayı topluyor gibi
kafandaki dumanlardan belliydi
bir güne daha yenik başladığın
toplayamadın ki kırdığın kalpleri aynı hızda
bir ses çıkardı düşerken yalvarırcasına
bu son değil miydi hani....