Kendi küçük dünyamda minik bir tanrıça gibi hissederim kendimi.

benden tavsiye

birini ne çok uzun süre sımartcan ne çok uzun süre ihmal etcen, tam şımartıp mutlu ettiğin anda hemen ihmal etmeye başlıcan, ihmal ettikten sonra gene şımartcan... arada  korkutcan..., hem sevicek hem korkıcak..
 ne cennetini gösterceksin ne cehennemini, arafta bırakıcaksın  arafta...hatta iki ileri bir geri yapıcaksın mehteran takımı gibi, bir gün çok iyiyken ertesi gün frenleyip,hiç bir şey olmamış gibi davrancan, işte ozaman onun kraliçesi-kralı sen olursun



..Duyardım gök yüzünü sana yorardım rüzgarı
sahilde kırık bir sandelye yüzümde tuzdan bir maske

these perfect days like a  pleasure fest :)

without my wings
I feel so small

kaç binali kaç
git kaddafi git

tek ben mi böyleyim

birleşmiş milletlerin dağıttığı broşürleri biriktirirdim çocukken...
uluslararası ilişkileri tv5i izlemeyi sevdiğim için, atlası önüme koyup ülke başkentleri ezberleme oynadığım için severek okumak istedim..
fransızcayı afrika'nın bir ülkesine gittiğimde anlaşabilmek için öğrenmeye çalıştım..
ama şimdi ne istediğiim bir işe girebiliyorum ne de okulda gördüğüm dersleri alıyorum
kpss için iktisat, maliye, muhasebe...
o kadar sıkıcı ve iğrençler ki, kendi okuduğum bölüme ilahmış gibi bakıyorum
bakıyorum bakmasına da, okuduğum bölümle direk bir işe de giremicem biliyorum
ya torpil gerekli ya da çok  çok zeki olmak
ikisi de bende bulunmuyor
yüksek lisansta o kadar isabetli bir bölümü kazanmışımki, gerçek yüzü gösterip istediğimiz dünyayı kurguluyoruz, orada olmasa bu yıl bana ölüm gibi gelirdi..
iş bulma umudum giderek azalıyor,
torpiller dönerken insanlardan nefret ediyorum
haktan adaletten bahsederler, işleri olsun diye milletin ayagını, onurunu çiğnerler..
keşke çocuk kalsam, haritalarda oyun oynayıp, anlamadığım bir dilde siyahi çocuklara isimler taksam
 :(

faltaşı gibi gözleri var, tatlı mı tatlı uykusu var...

Uykunun en tatlı anında kulağımda çınlayan alarmı umursamadan 13 saat uyudum :))
var mı be rahatlık gibisi...

uykum yegane kaçış yolum

:)

Haşhaşlı tatlı yaptım bugün

benim tabağım

Klasik tatlardan sıkılıp, hep aynı menüleri hazırlayanlar için alternatif bir şey,
ne avrupai ne uzaylı, oldukça baasit malzemelerde harika bir tat... haşhaş
sevip sevmeyen herkes yiyebilir çünkü çok anlaşılmıyor,

Hadi yapalım:

• 1 su bardağı haşhaş
• 1 su bardağı süt
• 3 yumurta
• 1 su bardağı şeker
• 1 su bardağı sıvıyağ
• 1 pk kabartma tozu
• 1 su bardağı irmik
• 1,5 su bardağı un

Şerbeti:

• 1,5 su bardağı su
• 1 su bardağı şeker

Şeker ile suyu kaynatarak ılık hale getirerek tatlının şerbetini hazırlayın.
Kreması için:

• 2 su bardağı süt
• 2 yemek kaşığı mısır nişastası
• 2 yemek kaşığı şeker
• 1 pk krem şanti

Krem şanti hariç tüm malzemeleri karıştırarak muhallebiyi pişirin. Ilındırdıktan sonra krem şantiyi içerisine ekleyip, mikserle pürüzsüzleşene kadar çırpın. Soğusun..


Hazırlanışı:
Çırpma kabında şeker ile yumurtayı beyazlaşana kadar çırp.
Kalan diğer malzemeleri de içerisine koyup karıştırarak yağlanmış kare borcama dök
Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 40 dk. kadar pişir
. (Fırınına göre değişebilir, piştiğini anlamak için ortasına kürdan batır ve hamurda bırak(:P)

Kürdan temiz çıkıyorsa tatlı pişmiş demektir

 Tatlı ılıdıktan sonra ılık şerbeti üzerine döküp çekmesini bekle
Son olarak hazırladığın kremayı da döküp, eşit şekilde yaydıktan sonra tatlıyı haşhaşla veya arzu ettiğin malzeme ile süsleyin.
En çok muz ve kivi yakışıyor bana göre


Dilimleyin ya da ortaya koyun ayı gibi yiyin, size kalmış...

bilmediğim bir tat

yalan sağanağı başladı,

koş git gizli mahzene

ol olabilirsen sarhoş

yaz kağıtlara nefretini

tutuştur ucunu yalanlarla

şengenler ailesi

Şengen için bekleyin romanya,bulgaristan...

Tutsaklığa  sayılı günleriniz kaldı..

Şükretmeyi hiçbir zaman unutmamam lazım.

damla sakızının kokusu
 Foça'nın yaseminleri
bir de senin ten kokun
ateşimi çıkarmaya birebir.

mutlu olmadı mı, sinirlendi mi
lafı söyler ve gider
sen de laflarıyla o ana takılır kalırsın
pili bitmiş saat gibi geriye de gitmezsin, ileriye de düşmezsin
senle ilgilenmedikçe, sana enerji vermedikçe aynı yerde durursun.

düşünür taşınır, bulamam ne olacağım..

Yoluna halı sersem, üstüne para versem
Kulunum, kölenim dersem
Yinede olmaz mı yar?
Hacıya, hocaya gitsem
Okutup, üfletsem
Altına araba çeksem
Bir ümit doğmaz mı yar?

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

ah sezen aksu ahh

sen de söyledin ya bunu emel vah vahh

çocukken  severdik

şimdi söylerken sinir basıyor

bu ne yerine koymuş kadını gibisinden..

aç ağzını kocaman, çiğne hızlı hızlı, konuşmadan...

çene prostatı olmuş  insanların ağızlarına sakız verdim..
dedikodu versem daha mutlu olcaklardı..

zor olan hakkaten daha çok zevk veriyor..

kanlı canlı sanardım kendimi

baktım ben de nabız beş, atasım geldi kendimi buzlu sulara....

sıkıntılı vakitlerde üretkenlik artarmış

yapacak bir şey yok
çatlayana kadar yazıcam, yazıcam
notlarımı bilmeden sürekli ödev yapmak
bilinmeyene sürüklenme :)

kötü düşüncenin en saf hali

seni üzenlerin topu patlasın
şekeri çamura düşsün
babaları anneleri onlara hep kızsın
misketleri kaybolsun
çay bardağını ellesin cıss olsun
şokomelleri erisin
dişleri çürüsün
bayramda kimse para vermesin
yere düşsün uff olsun.

(Ayşe'den..05.01.2011,saat:21.45)

ilk dönem ne çabuk geçti her şey tam gaz koştur koştur günler

yılın ilk kargosu

3 günü biten bir yeni yıl...

Sendikalarda Kadın ve Cinsiyet Ayrımcılığı

Kadınların sendikalarda örgütlenmesini ve katılımlarını inceleyen iki temel makale üzerinden, kadın sorunun Türkiye’deki işçi sendikalarda nasıl algılandığı ve kadınların sendikalardaki durumu sendikaların amaçlarına göre anlatılacaktır. Gülay Toksöz’ün, Sayımız Çok Az: Sendikalarda Kadınlar makalesine bakalım. Kadınların sendikalara üyeliği, sendika faaliyetlerine katılımı ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Ülkenin gelişmişlik düzeyi, sosyal ve kültürel değerleri, sendikal örgütleriyle ilgili yasal kısıtlamaların mevcudiyetine bağlı olarak her ülkede farklılık göstermektedir. Bu farklılıklara rağmen bazı eğilimler tespit edilmiştir. Örneğin, Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na göre kamu çalışanlarını ve beyaz yakalı işçileri örgütleyen federasyonlarda kadın katılımı yüksektir[1]. Hizmet sektöründeki firmalarda çalışan çok kadın halen örgütsüzdür.

    Diğer saptanan eğilim ise kadınların üyelik oranları artsa bile aktif katılımları, karar mekanizmalarında yer almaları oldukça azdır. Egemen olan zihniyet burada da etkilidir. Kadınların bağımlı çalışan konumu, erkeklerinse yönetici konumu sendikal örgütlenme hiyerarşisinde de değişmemiştir. Kadınların aktif olarak katılamaması, ekonomik, sosyal, sendikal kökenli sebeplerden olabilir. Bunlara ek olarak, kadının aktif olarak katılamamasına cinsiyetçi işbölümü de engeldir. En basiti, kadın fabrikadan çıkınca eve gidip ev işlerini halletmek zorunda olduğunun farkındadır. Çocuk, yaşlı ve ev bakımı, iş harici tüm zamanını almaktadır. Sendikal faaliyetlere neden katılamadığı sorulduğunda zaman yok diye cevap verenler çoğunluktadır. Cinsiye dayalı işbölümü bunun dışında, kadınların hala ücretsiz aile işçisi olarak çalıştırılmasıyla yakından ilgilidir. Kadının ücretin işgücüne kısıtlıdır. Göçle birlikte kentlere gelen kadın, genellikle enformel sektörde çalışmaktadır, ve böyle bir durumda kadınlar kendi çalışma haklarının bilincinde değillerdir ve sendika üyesi olma şansları çok azdır. Kamu sektöründe çalışan kadınların ise sendikal örgütlere katılımı kısıtlamalarla doludur.

Kadın yeri evidir düşüncesi hâkim oldukça, kadın bir işte çalışsa bile ev işlerinin aksatılmaması beklenir. Hanedekiler, kadının sendikal faaliyetlere katılmasını da hoş karşılamayabilir. Bu tip durumlarda, kadının sendikalara yabancılaşması görülür. Hâkim olan engellerin başı, kalıplaşmış cinsiyet rolleri ve ataerkilliğin kadını eve uygun görmesidir.

olmadı değil

-sen feminist misin?
-ben bilmem bey(n)im bilir

:)

vur patlasın
kaç ağlasın
bil bakalım bu ne

eskiden güneşin altında avare avare

patikalardaki dikenlerle oynarmış

şimdi ise akşamsefasını görmek için

yollara düşüp mevsimleri sorar olmuş