1. tezimi bitireceğim... (gülüyorsunuz haliyle, benden bağımsız bir kimliğe büründü adeta, hiç bitemedi çünkü başlaması bile ne kadar zor olmuştu)
2. yabancı dil sınavına iyi bir puan almak adına gireceğim... (öncekilerin zamanı geçti ya da istediğim puanda değildi....)
3. kardeşime ve sevdiklerime daha çok zaman ayıracağım.. yaş aldıkça ihmal ettiğimi düşünüyorum...
4. şu an 71 kiloyum. üniversitedeki kiloma dönmek için elimden geleni yapacağım.. 65 ideal olur benim için... boy ile kilo arasında 15 birim fark olmalı çünkü.. 180 e 65 idealdir bilirim...
5. daha çok kitap okuyacağım. her ay bir kitap aktivitesini gene başlatacağım..
6. sokak hayvanları ile daha çok ilgileneceğim..
7. beni mutlu eden insanlarla daha çok vakit geçirmeye çalışacağım..
8.ailemle de güzel geçinmek için elimden geleni yapacağım. hedef büyük çünkü..
9. şu an 10 madde olsun diye kafadan sıkıyorum: daha çok haber okumalıyım.. haber kanallarını sevmeliyim artık... :(
10. 10. madde de ise bana özel ve yakışacak her şeyin benim olmasını diliyorum... bu verilmiş bir sözden ziyade istek gibi oldu... =)
30 Aralık 2013
ve bursa
bursa bu yaşıma kadar tanıyamadığım güzellikte insanlarla tanışmama ve arkadaş olmama vesile oldu.. işyerimde çok ama çok sevdiğim bir müdürüm oldu, halime ablam oldu, çalışma arkadaşlarım çok iyi içtenler....
....çok sevdiğim çok güzel anılarım oldu....
....çok sevdiğim çok güzel anılarım oldu....
2013 devamı...
ananemin vefatından sonra annemle birlikte umreye gittik, mayıs ayıydı.. biraz da doğum günü hediyesi olarak düşünmüştüm, çok da iyi oldu. beni kendime getirdi kendimle yakınlaştırdı. ve namazı öğrenmek için ciddi bir başlangıç olmuştu. oranın havasına uyum sağladığına oradan biri gibi oluyorsun, ne bir anlaşmazlık ne bir kötü düşünce kalmıyor insanın ruhunda... uyku böyle gereksiz geliyor. oraya gitmişken uyku ne ki diyorsun kendi kendine, mümkün olabildiğince Allah'ı zikretmek ve ona ibadet etmek, yakarmak için yaşıyorsun adeta.. adım attığın her yer kutsal, bunları hissettikçe gözyaşlarıma hakim olamıyordum.. Kabe'yi gördüğüm an herkes gibi ben de duygusallaştım, günün herhangi bir saati tenha olur lafı yok orası için, gece yarısı gecenin 2 sinde 3ünde 4ünde gündüz ortasında hiçbir zaman tenha olamayan bir yerdi... özellikle gündüzleri tavaf esnasında su ve peçete dağıtanlar oluyordu, zemzem içirenlerden mendil verenlerden Allah razı olsun... ben de mendil dağıtmıştım... o sıcak inanın ki kavurmuyor bunaltmıyor, o sıcak ne ki diyorsun psikolojikman kendini serin hissettiren bir şeyler oluyor..
medine de muazzamdı, günümüz hep camilerde ibadetle geçiyordu. peygamber efendimizin ebedi yeri olan mescidi nebevi de bulunduk
ravzai mutahharada namaz kılmaya çalıştık çok kalabalık oluyordu.. yeşil kubbeye doğru yürüyorduk orda dersler oluyordu sabaha karşı bitiyordu...
annemle de zaten o kadar güzel birbirimize arkadas olduk ki,, destek olduk.. çok güzel bir deneyim oldu benim için, çok şükür...
dönüşümüzde ise ilk mesaj türkiyede, halamdan gelmişti... işle ilgili bir gelişme olduğuna dair..
ve hayatım sonra çok ama çok değişti... gerçekten çok değişti....
medine de muazzamdı, günümüz hep camilerde ibadetle geçiyordu. peygamber efendimizin ebedi yeri olan mescidi nebevi de bulunduk
ravzai mutahharada namaz kılmaya çalıştık çok kalabalık oluyordu.. yeşil kubbeye doğru yürüyorduk orda dersler oluyordu sabaha karşı bitiyordu...
annemle de zaten o kadar güzel birbirimize arkadas olduk ki,, destek olduk.. çok güzel bir deneyim oldu benim için, çok şükür...
dönüşümüzde ise ilk mesaj türkiyede, halamdan gelmişti... işle ilgili bir gelişme olduğuna dair..
ve hayatım sonra çok ama çok değişti... gerçekten çok değişti....
29 Aralık 2013
2013 ananem
2013 yılında ananemi kaybettim. benim canım ananem, moral depom, atom karınca ananem. her işi kendi yapardı hiçbir evladına ne ev işi yaptırdı ne soba yaktırırdı ne temizlik yaptırdı.. bakkala markete bile kendi giderdi, ne güçlü kadındı benim ananem... evinden gün içinde misafir eksik olmazdı onların karınlarını doyurmadan gönüllerini hoş etmeden bırakmazdı. bilirdim o yorgunluğun sonrası dinlenmek için tam oturmuşken misafir gelirdi, hiç yorgunluğunu belli etmeden güleryüzle içtenlikle ikramını yapar halhatır sorar yeniden enerji ile dolardı..
haftasonları gittiğimizde envai çeşit yemekler hazırlamışken kendi hep bir önce yapılan yemeği yerdi. anane ben yiyim ver diyince de dişim bunları daha kolay öğütüyor derdi. dişlerini yaptıramamıştı yaptırmanın hayalini kuruyordu yazın geldiğimizde annemle biz götürcekti onu ama öncelikle kızı yani teyzem iyi olmalıydı..hiçbir zaman kendi önceliği olmadı. önceliği hep evlatlarına idi.. o dişlerinin acısı da dudağına vurmuştu hep kırmızı idi ağız kenarları zor çiğnemekten :'( güzel ananem benim seni hep ihmal ettik erteledik belki de...
bayramlarda hep arkası dönük olurdu bizlere, küslüğünden değildi elbet.. hep bulaşıkları yıkardı buz gibi suda.. bize asla yıkatmadı bir kere bile bulaşık yıkatmadı ne anneme ne bana.. siz misafirsiniz olmaz evinizde yapın burada izin vermem derdi hiç iş yaptırmazdı.. e derdim sen ne zaman misafir olcan??? hiç gelmicen mi bize... kızım bu evin güvenliği yok içinde hep olmak gerek derdi teyzen yalnız kalamam ben durayım siz geliyorsunuz ya ne güzel derdi... canım ananem benim.
çok ısrarcıydı ama sürekli yemek yedirmek isterdi, bazen kızardım prensiplerim vardı akşam 7 den sonra yemek yemediğim için ananem her saat başı acıkmadınız mı siz, ben şimdi kendime şunu ısıtcam kescem size de koyayım diye ısrar ederdi yok yemem deyince de kırılırdı.. yaz tatilinde gittiğim de gene bir akşam tıka basa yesek de akşam belli aralıklarla ben acıktım ama siz acıkmadınız mı gel nursema azcık yiyelim.. niye sen diyette misin yemiyon ama diye diye zorla yemek yedirirdi birgün sinirimden akşamın 9unda pırasa yemeği yemiş arkasından ananemim ısrarı ile gene ılık şekerli süt içmiştim.. =))) pırasa ve sütten solayı tuvalate çadır kuracaktım o derece ishal olmuştum.. ne çok üzülmüştü o gece ama.. bir daha öyle çok ısrar etmicem dese de kendini alamazdı..
depremden öncede çok merkezi bir caddede idi evleri, karsıdaki markete gider otobüste canı çekerse diye bisküviler alırdı, portakallı gofret alırdı o tadı en güzel biskuvide bile bulamazdım canım ananem...
sen her adaletsizliği her yalanı her gizliyi bilir de anlatmazdın sadece ah ah ıhhhh diye derin iç çekerdin, o iç çekişlerinde benim çok içim acırdı.. sen evlatlarının acısından öldün belki de, sen çok insaflı ve iyiydin. ben seni göre göre senden öğrenerek belki de böyle iyi bir insan oldum...
bir gün ankaraya dönüşümüzde karın baya bastırdığı bir gün otobüs gecikmişti..evin önünden bineceğimiz için otobüse erkenden yola çıkardık ki kaçırmayalım.. o vakit otobüs 2 saate yakın geç gelmişti kardan ötürü.. o sıra üşümüştük çok.. o kadar çok seveni vardı ki, yan komşusu bizim öyle beklediğimizi görüp caddenin karsı tarafına araba ile gelip bizi öyle bekletmişti.. o sırada ananem bana bir dua öğretmişti... çok anlamlı ve güzeldir her dua gibi tabiki.. buraya da not etmiştim ama gene yazacağım.. bismillahi birsin bismillahi nursun 70 bin melek etrafında ayetelkürsi okusun diye ezberletmişti... hep bunu söylerdi içinden canım ananem..
bir keresinde de subat tatilinde gene sobalı odada kalıyorduk, soba birden poflamış yüzüne kıvılcımları gelmişti saç telleri yemenisi ve kaşları yanmıştı.. kaşları baya yanmıştı hatta :(( pamuk kalpli ananem
2013 yılında teyzemde seker hastalığı tespit edildi.. teyzem fazla kilolu biri olduğu için hiç iş yapamıyordu her iş ananeme kadığı gibi böyle bir şeyi de öğrenilince moralman olarak iyice çökmüştü teyzem..ananem bu süreçte çok yoruluyordu.. teyzem günden güne zayıflarken çok koşturan gene ananem olmuştu.. sonra teyzemin şekerini düşürmek için soktor kontrolünde olsun diye hastaneye yatırmışlardı.. başında bekleyen gene ananemden.. o ortam o koşuşturmaca, sandalyede uyumalar.. onun yaşı için hiç de uygu ndeğildi.. ki kaldı ki kendi için hiç bir şikayeti için daha doktora gitmeye vakit bulamamış hep ertelemiş bir kadındı... bitap düşüyordu günden güne... ve bir gün annemin de orda olduğu bir akşam akşam yemeğini hazır etmiş gönül rahatlığı ile yemeğe beklerlerken babamı, sohbet ederlerken vefat etti benim ananem...
o haberi duyunca haliyle çok yıkıldım, geride kalanların ona çok ihtiyacı vardı.. onsuz çok zor olcaktı hayat o bir düzen sağlayıcı idi...otorite idi :( bir de şu çok üzdü beni son zamanlarda onu hiç görmeye gidememiştim gene ertelemiştim... yaza giderim derken.. mayıs olmadan vefat etti ananem.. onu yakın zamanda göremeden gitti... keşke göreydim onu..hakkını helal et ananem.. çok emeğin var ben de.. çok hem de.. seni hep örnek alıyorum.. seni çok seviyorum.. hep dualarımdasın.. Allahım sen onun bu hayattaki iyiliklerini hep gördün ona da güzellikler nasip et Allahım.. herkese tanıdğı herkese bir iyiliği faydası olmuştur..
25 Aralık 2013
bir ilkbahar sabahı, ne olursun..
küçüklüğümün şarkılarıydı ama her zamanın sarkısıdır benim için.....çok sevdiğim şarkılar dinleyesim geldi..ses ne kadar kaliteli dinlendirici huzur verici
24 Aralık 2013
20 Aralık 2013
19 Aralık 2013
18 Aralık 2013
bir gün nefes alıp vermekte mi ağır gelecek bu bedenlere
kimbilir göz kırpmak bile
hiçbir keyif almadan
her şeyi tüketirken
ne beklersin ki kendi ruhu altında ezilmişlerden
yürürken bu düşünceler ağır ağır, kafamda
rüzgar ittirir neşemi
ve derki
sen gene de çok çek içine
kokla güzelce havayı
anımsa mutluluklarını
ankara esintisini bulma umuduyla
aradım ferahlığı her rüzgarda ve fırtınada
çok sonra anladım
o rüzgar o güzel hava
benim çok seveceğim bir yarda..
kimbilir göz kırpmak bile
hiçbir keyif almadan
her şeyi tüketirken
ne beklersin ki kendi ruhu altında ezilmişlerden
yürürken bu düşünceler ağır ağır, kafamda
rüzgar ittirir neşemi
ve derki
sen gene de çok çek içine
kokla güzelce havayı
anımsa mutluluklarını
ankara esintisini bulma umuduyla
aradım ferahlığı her rüzgarda ve fırtınada
çok sonra anladım
o rüzgar o güzel hava
benim çok seveceğim bir yarda..
17 Aralık 2013
say goodnight not goodbye
Say goodnight, not goodbye
You will never leave my heart behind
Like the path, of a star
I'll be anywhere you are
You will never leave my heart behind
Like the path, of a star
I'll be anywhere you are
In the sparke that lies beneath the coals
In the secret place inside your soul
Keep my life, in your eyes
Say goodnight , not goodbye
In the secret place inside your soul
Keep my life, in your eyes
Say goodnight , not goodbye
Don't you fear, when you dream
Waking up is never what it seem
Like a jewel buried deep
Like a promise meant to keep
Waking up is never what it seem
Like a jewel buried deep
Like a promise meant to keep
You are everything you ought to be
So just let your heart reach out to me
I'll be right, by your side
Say goodnight, not goodbye
So just let your heart reach out to me
I'll be right, by your side
Say goodnight, not goodbye
13 Aralık 2013
hadi desenize hepimiz eşeğiz
dilimizde, kültürümüzde eşek hiç hak ettiği bir yerde değil açıkcası. küfürlerde, dalga geçerken kullanılan sözlerde eşek hiç bu kadar aşağılanmayı hak etmiyor. bana mağrur, acısını içine atmış, anlatacak çok hikayesi varmış, utangaç bir hayvan gibi gelirdi hep. gözleri misal gerçekten çok güzeldir
çekik sürmeli ve iridir.
ağır yükler bindirdik sırtlarına, çekip işkence ettik...
**********
bu bana başka şeyleri de düşündürttü..evlerimize hevesler paralar bayılarak aldığımız beslediğimiz sonra sokağa attığımız hayvanlara karsı da görevlerimiz olduğunu hatırlattı. Dün uludağ üniversitesi mimarlık bölümünün önünde merdivenlerde acı çekerek bakan bir köpek vardı, hususi arabam olsa yemin ediyorum alırdım götürürdüm veterinere. tüyleri kırpılmamış pislik içinde, uyuz olmuş bacakları incecik kalmış bilekleri, yüzü tüyden ve pislikten görünmüyordu. o ev köpeğiymiş çok belli sonra atılmış diğerleri gibi.. özellikle evde bakımı yapılan hayvanlar o yumuşaklığa hassasiyete zamanında beslenmeye alışıyorlar, sokağa bırakıldığında diğer sokak hayvanlarıyla mücadele etmekten yenik düşüp, hastalıklara yakalanıyor.. insanlar olarak kendi aklımızla hünerlerimizle övünüyorsak çok daha duyarlı olmamız gerek..
Şanlıurfa siverek ilçesinin bir köyünde birkaç gecedir etkisini gösteren soğuk ve kar yağışı
nedeniyle tarlalardaki başıboş eşekler buz tumuş halde bulunmuş.. Birbirlerine sokularak yaşam mücadelesi veren donmuş inekler Allahın bir mucizesi gibi geldi o donmaya karsı yaşıyor olmaları...Korunma içgüdüsüyle birbirlerine sokulup hareketsiz kalışları yüreğimi çok acıttı, Allah köylülerden razı olsun ne çok sevaba girdiler onları ahırlara götürmekle...
Bu eşekleri yazları kullanan kışında böyle basıboş bırakanlara da yazıklar olsun. şimdi düşünürsünüz o ailenin ya parası yoksa kendilerine yeticek yemek bulmakta zorlanıyorlarsa, Allah onların da rızklarını verirdi eminim.garibanların rızkları bizim elimizde, onlar ne yalan söyler ne arkadan konuşur, yemeklerini yerler işlerini yaparlar. ne acımasızlıktan anlarlar ne isyandan... donmuşlar işte ölümü bekliyorlarmış adeta. görüntülerini de gördüm ortaçağın bile
çok gerisinde geldi bana, insanlığımdan utandım.. üzerine kar yağabilir ama kaç gündür kimbilir kaç gece geçirdiler öyle aç susuz donup kalarak... Allah bizlerimerhamet duygusundan yoksun yaratmadı
soğuk busoğuk aşk değil ihanet değil tutku değil.. soğuğu aynı şekilde onlar da hissediyorlar, onlar da üşür. sen onlar hayvan yemek bulur üşümez diyorsan sana yazıklar olsun derim ben. öyle düşünmemek lazım eğer verebilme yardım etme imkanın varsa bu günahsızlara yardım etmek ne kadar sevaptır bilemeyiz hiç... ama eminim günahı bol bir insana günahlarını artırmak içni yardım etmektense bu daha basiit ve makuldür.
millet güzel romantik kar fotografları koyar milletin işine gelmezki bu canım eşekleri yayınlamak..
sabırla okuyanlar için bir not daha:
Allah hepimizi affetsin ve bizlere merhamet duygusu versin.başka ne diyim bilemedim. ekmek süt koyun kaplara bu soğuktan nebulursa yiyorlar emin olun yerler... ben eymir gölünün orada açlıktan kendi pisliğini yiyen köpekler görmüştüm, bir ekmeği ne hızla yemişlerdi, lütfen ekmek ıslatın margarinle tat verin koyun kapılarınızın önüne...
çekik sürmeli ve iridir.
ağır yükler bindirdik sırtlarına, çekip işkence ettik...
**********
bu bana başka şeyleri de düşündürttü..evlerimize hevesler paralar bayılarak aldığımız beslediğimiz sonra sokağa attığımız hayvanlara karsı da görevlerimiz olduğunu hatırlattı. Dün uludağ üniversitesi mimarlık bölümünün önünde merdivenlerde acı çekerek bakan bir köpek vardı, hususi arabam olsa yemin ediyorum alırdım götürürdüm veterinere. tüyleri kırpılmamış pislik içinde, uyuz olmuş bacakları incecik kalmış bilekleri, yüzü tüyden ve pislikten görünmüyordu. o ev köpeğiymiş çok belli sonra atılmış diğerleri gibi.. özellikle evde bakımı yapılan hayvanlar o yumuşaklığa hassasiyete zamanında beslenmeye alışıyorlar, sokağa bırakıldığında diğer sokak hayvanlarıyla mücadele etmekten yenik düşüp, hastalıklara yakalanıyor.. insanlar olarak kendi aklımızla hünerlerimizle övünüyorsak çok daha duyarlı olmamız gerek..
Şanlıurfa siverek ilçesinin bir köyünde birkaç gecedir etkisini gösteren soğuk ve kar yağışı
nedeniyle tarlalardaki başıboş eşekler buz tumuş halde bulunmuş.. Birbirlerine sokularak yaşam mücadelesi veren donmuş inekler Allahın bir mucizesi gibi geldi o donmaya karsı yaşıyor olmaları...Korunma içgüdüsüyle birbirlerine sokulup hareketsiz kalışları yüreğimi çok acıttı, Allah köylülerden razı olsun ne çok sevaba girdiler onları ahırlara götürmekle...
Bu eşekleri yazları kullanan kışında böyle basıboş bırakanlara da yazıklar olsun. şimdi düşünürsünüz o ailenin ya parası yoksa kendilerine yeticek yemek bulmakta zorlanıyorlarsa, Allah onların da rızklarını verirdi eminim.garibanların rızkları bizim elimizde, onlar ne yalan söyler ne arkadan konuşur, yemeklerini yerler işlerini yaparlar. ne acımasızlıktan anlarlar ne isyandan... donmuşlar işte ölümü bekliyorlarmış adeta. görüntülerini de gördüm ortaçağın bile
çok gerisinde geldi bana, insanlığımdan utandım.. üzerine kar yağabilir ama kaç gündür kimbilir kaç gece geçirdiler öyle aç susuz donup kalarak... Allah bizlerimerhamet duygusundan yoksun yaratmadı
soğuk busoğuk aşk değil ihanet değil tutku değil.. soğuğu aynı şekilde onlar da hissediyorlar, onlar da üşür. sen onlar hayvan yemek bulur üşümez diyorsan sana yazıklar olsun derim ben. öyle düşünmemek lazım eğer verebilme yardım etme imkanın varsa bu günahsızlara yardım etmek ne kadar sevaptır bilemeyiz hiç... ama eminim günahı bol bir insana günahlarını artırmak içni yardım etmektense bu daha basiit ve makuldür.
millet güzel romantik kar fotografları koyar milletin işine gelmezki bu canım eşekleri yayınlamak..
sabırla okuyanlar için bir not daha:
Allah hepimizi affetsin ve bizlere merhamet duygusu versin.başka ne diyim bilemedim. ekmek süt koyun kaplara bu soğuktan nebulursa yiyorlar emin olun yerler... ben eymir gölünün orada açlıktan kendi pisliğini yiyen köpekler görmüştüm, bir ekmeği ne hızla yemişlerdi, lütfen ekmek ıslatın margarinle tat verin koyun kapılarınızın önüne...
12 Aralık 2013
:'(
sözlerimi geri alamam
yazdığımı yeniden yazamam,
çaldığımı baştan çalamam,
bir daha geri dönemem.
akıyorsa gözyaşım kurumasın,
coşup seven gönlümse durmasın,
dost bildik anılarım çağırmasın,
bir daha geri dönemem.
hiç bi kere hayat bayram olmadı ya da
her nefes alışımız bayramdı.
bir umuttu yaşatan insanı.
aldım elime sazımı.
yine aşınca çayın suyu boyunu
belki yeniden karşıma çıkacaksın.
göz göze durup bakınca
göreceğiz,
neyiz ve nerelerdeyiz,
bilemiyoruz
şimdi.
yazdığımı yeniden yazamam,
çaldığımı baştan çalamam,
bir daha geri dönemem.
akıyorsa gözyaşım kurumasın,
coşup seven gönlümse durmasın,
dost bildik anılarım çağırmasın,
bir daha geri dönemem.
hiç bi kere hayat bayram olmadı ya da
her nefes alışımız bayramdı.
bir umuttu yaşatan insanı.
aldım elime sazımı.
yine aşınca çayın suyu boyunu
belki yeniden karşıma çıkacaksın.
göz göze durup bakınca
göreceğiz,
neyiz ve nerelerdeyiz,
bilemiyoruz
şimdi.
11 Aralık 2013
çok güzeller =)
mantıken biraz zor ama olsun, sıcak iklimde bir penguen nasıl mutlu olurdu ki =))) babamın penguenleri diye bir film vardı ne de güzeldi... =)
10 Aralık 2013
10 aralık insan hakları günü
Bir şeylerin yokluğunda, bir şeylerden mahrum bırakıldığımızda, ihlaller karşısında devletin tutumu keyfileştiğinde, Keyfi gözaltına almalar önlenemedikçe ve tutuklamalar hoşgörünün sadece sözlere yapıştırıldığına tanık olduğumuzda, kendimizi karşıtlarımız üzerinden tanımladığımızda, faili meçhuller arttığında, zorla kaybedilmeler artık gözümüzde sıradanlaştıysa, aile içi şiddet haberleri erkekler tarafından dalga konusu oluyorsa, çocuk pornografisi ve pedofili karşısında tepkisiz kaldığımızda, cinsel tercihler başkalarının küfürlerine konu oluyorsa, yanı başımızdaki topraklarda her an korkuyla nefes alan insanlar için yaşamak-temel ihtiyaçlar bir lüks haline geldiğinde, din-ırk- etnik-cinsiyet-her türlü farklılık üzerinden uzlaşmadan uzaklaşmalar gelenek haline geldiyse, beyazlığın ve zayıflığın bir üstünlük olduğuna inanılıyorsa, düşüncelerimizi eyleme dökmeden gerginliğin bir parçasını oluşturduğumuzda, inandıklarımız uğruna öldürüldüğümüzde, sığıntı gibi yaşamadan insan onuruna yakışır bir yaşam çok görülüyorsa, beyinlerde tüketimin oranı üzerinden bir insan inşa edildikçe, insan özellikle çocuk ticaretinin artışı ülkeler için bir kaygı oluşturmuyorsa, köle ve kulluk ticaretinin seks turizmi gibi cazip bir ticari rant haline geldiğini hazmettiğimizde, kadının öncelikle insan haklarına sahip olduğunu unuttuğumuzda, kişi güvenliğinin yaşamak kadar doğal olduğunu düşünemediğimizde, işkence ve insanlık dışı davranışlara gün geçtikçe daha çok seyirci olduğumuzda,düşünce-vicdan ve din özgürlüğünü daha yeni keşfeden yamyamlara yem olmasına izin verdikçe, herkesin kendi doğrusunun aslında başkasının yaşamını gaspettiğini reddettikçe, birinin doğrusunun diğerinin yalanı olabileceğini düşünmediğimizde, adaletli koşullarda çalışma haklarının işverenler tarafından iyileştirilmediğinde, eğitimin insan kişiliğini yönlendiren-geliştiren yegane araç olduğunu ve bunun istikrarlı bir şekilde yönetilmesi gerektiğini birilerine hatırlatmamız gerektiğinde, ana ve babaların çocuklarına karşı özverili ve insan oonuruna yakışır sekilde yetiştirmesine ortam ve imkan tanımakta zorlanıldığında, insanların hak ve ödevlerini rahat bir şekilde gerçekleştiremediğinde
...,....,....,....,..,..,...,...,....,...,...,..,,...
bu insan hakları günü ne kadar da önem ve yücelik kazanmakta değil mi?????
bir güne, özel günler hiçbir zaman sığamaz, umarım her yönde ve her türlü iyileştirme ülkemiz için biran önce gerçekleşir....
hak ve davamızdan hiçbir zaman vazgeçmemek sözüyle insan onuruna yakışır bir yaşam standartıyla refah ve huzur içinde barışı ve demokrasiyi yaşatmak dileğiyle
...,....,....,....,..,..,...,...,....,...,...,..,,...
bu insan hakları günü ne kadar da önem ve yücelik kazanmakta değil mi?????
bir güne, özel günler hiçbir zaman sığamaz, umarım her yönde ve her türlü iyileştirme ülkemiz için biran önce gerçekleşir....
hak ve davamızdan hiçbir zaman vazgeçmemek sözüyle insan onuruna yakışır bir yaşam standartıyla refah ve huzur içinde barışı ve demokrasiyi yaşatmak dileğiyle
9 Aralık 2013
infinity ocean
bir şarkı dinliyorum çok dinlendirici hakikaten ;)
not: aşağıdaki başlıkta bilerek anlatım bozukluğu yaptım..
tam da bu demek istediğim belki de
"Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarim. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artik sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağini bilemez. İnsanin belli alişkanliklari olmali.'' (tilki, küçük prens)
8 Aralık 2013
6 Aralık 2013
5 Aralık 2013
4 Aralık 2013
poker face
insanlara anlattıklarının, o insan tarafından başkalarına aktarılması ve katmerli anlatışlarına ahtapotvari yalanlar eklenmesi ne kadar acı bir şey..
bu yüzden insanlarla konuşmayı sevmiyorum...
bu yüzden insanlarla konuşmayı sevmiyorum...
3 Aralık 2013
3 aralık engelliler günü
zorla güldürüyorlar.. engelliler gününüz kutlu olsun ne demek ki, iyi niyetle yazıyorlar ama hakikaten güldüm.
engel çıkaranlar günü desek daha doğru, çok nadir küfür çıkar ağzımdan özenle kullanırım ve çoğunu da engelli rampasının önüne park eden arabalara sarf etmişimdir... bu olayı ankarada çok yaşadım, birkaç kerede üzerine not yapıştırmıştım, siz de engelli olup bu yoldan çıkamayabilirdiniz bir araba yüzünden diye... maalesef gerekli hassasiyeti hiçbir zaman göstermeyi düşünmedik, empati kurmadık...
insanın içinde olucak, ilkokulda özürlüler sınıfımız vardı ve okuduğum sınıfta da 2 tane zihinsel engelli arkadasımız vardı. çocukken de ben onlarla konuşurdum oynamak isterdim, çok da eğlenceli zamanlarım olurdu.. ortaokulda iken de ilkokul 3. sınıfta olan tarih öğretmenimizin kızı vardı o da zihinsel engelliydi, onun yanına inerdim teneffüsleri ona müzik dinletirdim, defterine yazılar yazardım.. çok mutlu olurduk... paylaşımımız bol olurdu yıllarca bu ziyaretleri sürdürdüm.. köyümüzde de benden 3-4 yaş kadar büyük bir kız vardı, onun da konuşma güçlüğü vardı, yutkunma güçlüğü vardı, o kadar mutlu olurduk ki birbirimizi görünce hemen oyuna dalardık, sohbet derdim onla, aklıma bir sürü evet hayır la cevap verebileceği soru getirirdim ki, benle sohbet etmeyi sevsin diye, başını sallardı.. sohbetimiz bundan ibaret olsa da çok zevk alırdık.. hala her bayram onlara giderim oturur gülüşür oynarız konuşuruz...
bedensel engelli bir arkadasım olmadı.. ama evimizin konumu bakımından altı nokta körler derneğine çok yakındık, onlarla tanışmışlığım paylaşmışlığım vardı bir şeyleri.. oldukça aktiflerdi sevil sabancı altı nokta körler derneği toplantılar düzenlerdi katılırdık.. iki evli körün evli olduğunu ve gören çocukları olduğuna sahit olmuştum, ne kadar güzel bir zenginlikti onlar için... gerçekten engelli bir dünyayı aslında biz yaratıyoruz onlara, onlar gibi düşünebilsek onlara çok kolaylık sağlıyabiliriz... sırt dönmemek aman banane dememek gerek...
çok etkilendiğim bir olayı daha anlatacağım, körler derneğinin gene bir toplantısı muhtemelen. bizim ev kurtuluş metrosuna da çok yakındır ve iki tatlı rampası vardır biri inmek biri çıkmak adına, ordan genelde hep koşarak inerim ve çıkarım, çok keyifli olurdu, gene öyle koştuğum bir gün arkamdan koşan bir çocuk daha olmuştu, albino idi ve renkli çerceveli bir gözlüğü vardı o da bana yetişmişti, ama onun ardından ona seslenen cılız sesli bir çocuk vardı, dur çok koşma ben önümü göremiyorum!!!!!!!! arkadasının gözleri ise hiç görmüyordu ve koşamıyordu, çocuk her yerde çocuktu ve koşmak istese de engeli yüzünden çocukluk duygularını frenliyordu...kalbim çok acımıştı. ama biliyordum Allah onları çok güzel şeylerle onurlandıracaktı... çocukluk işte o istemez miydi koşabilmeyi, göre göre düşmeyi... :(
daha geçtiğimiz pazartesi engelli şube müdürlüğüne gitmiştik, sorumlu birimle bir görüşme yaptık, bilgi alışverişi yaparak çalışmamızda ilerleriz diye düşünürken, sorumlu insan engelliler hakkında herhangi net bir tanım veya bir sayı veremedi. sonra da, bursa nın nüfusu kaç diye bize soru yöneltti, içimizden biri 2 buçuk milyon diyelim diye cevap verdi, beyefendi aldı eline hesap makinesini bu nüfusun yüzde 12 si engelli ise diye hesap yapmaya başladı. o an içim acıdı... net bir veri, veritabanı yok. oluşturuluyormuş, personelleri azmış... halbuki ihtisas yapmış nice mezun psikolog, sosyolog, sosyal hizmetler mezunu iş bekliyor.. gönüllerini adamışlar bu işe, neden onları almıyorlar ki...
engelleri çıkaran, artıran insanlar düşünsünler isterim, onların da çocuklarının, aile büyüklerinin doğumdan ya da sonradan bir engeli olabileceğini, bir organını kaybedebileceğini.... o yüzden elimizden geldiğince yardım edelim, hatırlarını soralım, çevremize dahil edelim, onlara eksikliklerini hissettirmeyelim, onları güçlendirelim
bir de paylaşmak istedim:
engel çıkaranlar günü desek daha doğru, çok nadir küfür çıkar ağzımdan özenle kullanırım ve çoğunu da engelli rampasının önüne park eden arabalara sarf etmişimdir... bu olayı ankarada çok yaşadım, birkaç kerede üzerine not yapıştırmıştım, siz de engelli olup bu yoldan çıkamayabilirdiniz bir araba yüzünden diye... maalesef gerekli hassasiyeti hiçbir zaman göstermeyi düşünmedik, empati kurmadık...
insanın içinde olucak, ilkokulda özürlüler sınıfımız vardı ve okuduğum sınıfta da 2 tane zihinsel engelli arkadasımız vardı. çocukken de ben onlarla konuşurdum oynamak isterdim, çok da eğlenceli zamanlarım olurdu.. ortaokulda iken de ilkokul 3. sınıfta olan tarih öğretmenimizin kızı vardı o da zihinsel engelliydi, onun yanına inerdim teneffüsleri ona müzik dinletirdim, defterine yazılar yazardım.. çok mutlu olurduk... paylaşımımız bol olurdu yıllarca bu ziyaretleri sürdürdüm.. köyümüzde de benden 3-4 yaş kadar büyük bir kız vardı, onun da konuşma güçlüğü vardı, yutkunma güçlüğü vardı, o kadar mutlu olurduk ki birbirimizi görünce hemen oyuna dalardık, sohbet derdim onla, aklıma bir sürü evet hayır la cevap verebileceği soru getirirdim ki, benle sohbet etmeyi sevsin diye, başını sallardı.. sohbetimiz bundan ibaret olsa da çok zevk alırdık.. hala her bayram onlara giderim oturur gülüşür oynarız konuşuruz...
bedensel engelli bir arkadasım olmadı.. ama evimizin konumu bakımından altı nokta körler derneğine çok yakındık, onlarla tanışmışlığım paylaşmışlığım vardı bir şeyleri.. oldukça aktiflerdi sevil sabancı altı nokta körler derneği toplantılar düzenlerdi katılırdık.. iki evli körün evli olduğunu ve gören çocukları olduğuna sahit olmuştum, ne kadar güzel bir zenginlikti onlar için... gerçekten engelli bir dünyayı aslında biz yaratıyoruz onlara, onlar gibi düşünebilsek onlara çok kolaylık sağlıyabiliriz... sırt dönmemek aman banane dememek gerek...
çok etkilendiğim bir olayı daha anlatacağım, körler derneğinin gene bir toplantısı muhtemelen. bizim ev kurtuluş metrosuna da çok yakındır ve iki tatlı rampası vardır biri inmek biri çıkmak adına, ordan genelde hep koşarak inerim ve çıkarım, çok keyifli olurdu, gene öyle koştuğum bir gün arkamdan koşan bir çocuk daha olmuştu, albino idi ve renkli çerceveli bir gözlüğü vardı o da bana yetişmişti, ama onun ardından ona seslenen cılız sesli bir çocuk vardı, dur çok koşma ben önümü göremiyorum!!!!!!!! arkadasının gözleri ise hiç görmüyordu ve koşamıyordu, çocuk her yerde çocuktu ve koşmak istese de engeli yüzünden çocukluk duygularını frenliyordu...kalbim çok acımıştı. ama biliyordum Allah onları çok güzel şeylerle onurlandıracaktı... çocukluk işte o istemez miydi koşabilmeyi, göre göre düşmeyi... :(
daha geçtiğimiz pazartesi engelli şube müdürlüğüne gitmiştik, sorumlu birimle bir görüşme yaptık, bilgi alışverişi yaparak çalışmamızda ilerleriz diye düşünürken, sorumlu insan engelliler hakkında herhangi net bir tanım veya bir sayı veremedi. sonra da, bursa nın nüfusu kaç diye bize soru yöneltti, içimizden biri 2 buçuk milyon diyelim diye cevap verdi, beyefendi aldı eline hesap makinesini bu nüfusun yüzde 12 si engelli ise diye hesap yapmaya başladı. o an içim acıdı... net bir veri, veritabanı yok. oluşturuluyormuş, personelleri azmış... halbuki ihtisas yapmış nice mezun psikolog, sosyolog, sosyal hizmetler mezunu iş bekliyor.. gönüllerini adamışlar bu işe, neden onları almıyorlar ki...
engelleri çıkaran, artıran insanlar düşünsünler isterim, onların da çocuklarının, aile büyüklerinin doğumdan ya da sonradan bir engeli olabileceğini, bir organını kaybedebileceğini.... o yüzden elimizden geldiğince yardım edelim, hatırlarını soralım, çevremize dahil edelim, onlara eksikliklerini hissettirmeyelim, onları güçlendirelim
bir de paylaşmak istedim:
dr. oetker hayal kırıklığı =)
nedense dr oetker denilince erkek canlanırdı kafamda ama bugün onun bir kadın olduğuna kanaat getirdim,
not: aşuresi iyi oluyor,avunmak için birebir..
dipnot: hiç de güzel olmadı :) kendim aşureyi hayata döndürdüm, iyileştirdim.. almayın sakın.
not: aşuresi iyi oluyor,avunmak için birebir..
dipnot: hiç de güzel olmadı :) kendim aşureyi hayata döndürdüm, iyileştirdim.. almayın sakın.
biutiful....
2011 ekiminde izlemiştim bu filmi, geçen sene de bir tazeleyim diyip izlemiştim...
biutiful un havası var bugün...
rüzgarın ıslığı ve tokat gibi hissedilesi acısı..
özlenmişlikler ve alışkanlıkların kayboluşu arasında yapılan kaçamaklar..
***
ne kahredici bir filmdi, ne bağlayıcı, ne hazin.. ne kadar da dokunaklı....
çok güzeldi her şeye rağmen.
çirkinlik yığınından oluşan film, hep bir umutlu bekleyişlere gebeydi. sarsılan aile ilişkileri, diplere vurmuş bir hayat, elden gelse devam etmese dedirtecek cinstendi...
acıyı insandan insana hissettiren rüzgar,
ve
avuçlarımıza hapsedemediğimiz bir rüzgardı
zaman..
denizin sesi de rüzgarın sesi de insanlara o pişmanlık dolu kaçışlarını hatırlatır, yalnız olmadığını hissettirir bu dünyada..
ah kahredici gerçekler belki de çok güzeldirler...
biutiful un havası var bugün...
rüzgarın ıslığı ve tokat gibi hissedilesi acısı..
özlenmişlikler ve alışkanlıkların kayboluşu arasında yapılan kaçamaklar..
***
ne kahredici bir filmdi, ne bağlayıcı, ne hazin.. ne kadar da dokunaklı....
çok güzeldi her şeye rağmen.
çirkinlik yığınından oluşan film, hep bir umutlu bekleyişlere gebeydi. sarsılan aile ilişkileri, diplere vurmuş bir hayat, elden gelse devam etmese dedirtecek cinstendi...
acıyı insandan insana hissettiren rüzgar,
ve
avuçlarımıza hapsedemediğimiz bir rüzgardı
zaman..
denizin sesi de rüzgarın sesi de insanlara o pişmanlık dolu kaçışlarını hatırlatır, yalnız olmadığını hissettirir bu dünyada..
ah kahredici gerçekler belki de çok güzeldirler...
çok hoşuma gden bir fotograf
kuş ötmeyi unutalı,kanatlarını çırpmayalı, yuvadan uçalı çok olmuş... bir tek insanlara sadık kalan bu anılar oluyor...
2 Aralık 2013
1 Aralık 2013
30 Kasım 2013
29 Kasım 2013
heves bu ne zaman gelir ne zaman gider belli değil...
Açılmayan antep fıstığı, giderilemeyen Windows sorunu, biten tuvalet kağıdı, can kalmayan Candy Crush, süte ya da çaya bandığında paramparça olan püskevitler ve birbirine dolanan kolyeler.
Onlar heves kaçıranlar, onlar hayattan bezdirenler, onlar sürekli başımıza gelenler.
Hiç açılmasa daha iyi olan antep fıstığı
8 saatlik yolculuğun çileye döneceğinin işareti olan, manzara düşmanı perde
Asla çözülemeyecek ve gerdana yar olmayacak olan kolye
Neredeyse bağımsızlığını ilan eden rafadan yumurta
Sıkıntısının ne olduğunu kimsenin anlamadığı “internete bağlanamama sorunu”
Ve o sorunun bir türlü giderilememesi
İlk bandırılışında ikiye bölünen BİM püskeviti
Ve onu bile yapamayan, çaya bandırılamayan püskevit
Soft paketin kaderi: Son bir tane daha var zannedilen
Bir güzel hikayenin daha sonuna gelindiğine işaret eden boş Nutella kavanozu
Belki yeni bir şeyler vardır diye tekrar tekrar kontrol edilen öğrenci evi buzdolabı
Ha yükledi ha yüklenecek “loading” sembolü
Ve onun amcaoğlu
Candy Crush heves kaçıranı no.1: “Can kalmadı”
Candy Crush heves kaçıranı no.2: “Jelatinleri yok edemedin”
Yılmaz Morgül’ün Twitter’dan engellemesi
Görmezden gelinemeyen tamirci çatalı
“-den başlayan fiyatlarla” samimiyetsizliği
Ve almaya karar verdiğin kazağın “indirime dahil değildir” uyarısıyla yüzleşmek
Dışarıya kapalı Etiler kızı Instagram profili (aslında olmasa da olur)
Erkekler için adeta bir cesaret testi, adeta bir turnusol kağıdı
Gönül gözü kapanan ton balığı konservesi
Her satırı fosforlu kalemle çizilen ECON101 notlarındaki devlet sırları
Açılamayan ve bir milletin protein eksikliğinden muzdarip olmasına neden olan Dost süt
Nice hevesli gencin almaya çalışırken telef olduğu, maç bitiren
Kendi başına eve çıkabilecek güvenlik kontrolü
Ve kendine hayrı olmayan tuvalet kağıdı kutusu
Kırık taşla kapalı kapıların ardından yaşananlar
Langırtta arada kalan topun bünyelerde yarattığı kepek sorunu
Unuttuk sandınız değil mi? Tabi ki metrobüs, dünyanın en büyük heves kaçıranı
Köklerini reddeden damacana borusu
Hasetinden ortadan ikiye ayrılan şarap mantarı
Pantolonun ayak parmaklarına ihaneti
Prematüre doğan diş macunu
Yanlış zaman yanlış yerdeki küp şekerler
Tetriste bile mutsuz olmanın yolu
Kaderinde bitmek olan tuvalet kağıdı
Ve kamuoyunun takdirini kazanan oyuncu değişikliği
Ve hazin son
Yukarıdaki görsellerin kaynağı Twitter’daki Heveskıran hesabına fotoğraf gönderen kullanıcılar. Bu listeye bayılanlar Heveskıran‘ı da takibe almalı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Etiketler
göbek eritme
(3)
candan erçetin
(2)
kanarya
(2)
temizliği
(2)
tubun faydaları
(2)
19
(1)
1970
(1)
200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var
(1)
35 ölü
(1)
A1
(1)
AGİT
(1)
Affrican Commission
(1)
Afrika Şartı
(1)
Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma
(1)
Mahkeme
(1)
Mariami Abduselişi
(1)
O beni “Herhalde” sevmiş.
(1)
Women's Rights
(1)
acıtıyor
(1)
adım google'da çıkmasın
(1)
algı gerçektir
(1)
altın
(1)
altınları
(1)
amniyo sentez
(1)
amniyosentez
(1)
ankara
(1)
arama motoru
(1)
asma
(1)
auto erotic asphixication
(1)
ayak
(1)
ayak temizliği
(1)
azınlık hakları
(1)
ağlamak
(1)
ağız kokusunu önlemek
(1)
babet yara yaptı
(1)
bahar
(1)
baklava
(1)
bakım
(1)
balböceği
(1)
barış manço
(1)
batı trakya türkleri
(1)
bel kemeri
(1)
brokoli salatası
(1)
brugge porselen
(1)
brütüs
(1)
bulantı
(1)
buzdan müze.
(1)
böğürtlenimsi
(1)
can dündar
(1)
caught in the middle
(1)
cemal süreya..
(1)
depeche mode
(1)
deprem
(1)
dirsek bakımı
(1)
diş eti
(1)
diş ipi
(1)
diş sağlığı
(1)
dondurma
(1)
dondurucu soğuk
(1)
downsendromu
(1)
düğün davetleri
(1)
el ayak bakımı
(1)
el kuruluğu
(1)
el nemlendiricisi
(1)
elma
(1)
elmalı cevizli puding
(1)
fahri
(1)
forum
(1)
foça
(1)
free love
(1)
funda arar
(1)
geceler.
(1)
genetik hastalıklar
(1)
genç
(1)
godotyu beklerken
(1)
google
(1)
gögüs
(1)
gökçe
(1)
güney afrika
(1)
güneşli bir sabah
(1)
hakikat komisyonu
(1)
havilland krem
(1)
hepatit b
(1)
hitler
(1)
hocam
(1)
hz.muhammet
(1)
iktisat
(1)
ileri yaştaki kadınlar
(1)
ipuçları
(1)
ishal
(1)
istanbul
(1)
isviçre
(1)
italy
(1)
jane eyre
(1)
jinekoloji
(1)
jooble
(1)
jooble-tr.com/
(1)
joseph
(1)
julide ateş
(1)
kadınlar için şınav
(1)
kafes temizliği
(1)
kanser riski
(1)
karartma günleri
(1)
karpuz çekirdeği
(1)
karsı dağların heybetinden mi gireyim??
(1)
karın düzleştirme
(1)
kavun
(1)
kazaklı tüy =)
(1)
kilo almak
(1)
kissing you goodbye
(1)
konular
(1)
kpss
(1)
kuklagiller...
(1)
kusma
(1)
kuyumcu
(1)
külah
(1)
külah pasta
(1)
kırmızı turp
(1)
kızgın güneş
(1)
lavanta
(1)
lavanta çayı
(1)
leperuj
(1)
leyla ile mecnun
(1)
mekik
(1)
mengele
(1)
muhabbet kuşu
(1)
muhabbet kuşu bakımı
(1)
muhabbet kuşu banyo
(1)
muz sesleri
(1)
nara
(1)
nedensiz
(1)
nelson mandela
(1)
oldies
(1)
pamela anderson
(1)
patatesli börek
(1)
patatesli peynirli börek
(1)
patos
(1)
pervasız
(1)
peygamber efendimiz
(1)
peynir
(1)
phokaia
(1)
plastik su şişeleri
(1)
porselen bebek
(1)
poselen bebek
(1)
push up
(1)
rafet el roman nerdesin
(1)
roboski
(1)
sarı lira
(1)
sayesinde
(1)
sende mi brütüs
(1)
senede bir gün
(1)
sivrisinek
(1)
sivrisinek kovar
(1)
soframız
(1)
sor dağılımı
(1)
sosyal
(1)
soğan
(1)
star tv
(1)
storia di un tale
(1)
su
(1)
suluk
(1)
sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün
(1)
süt
(1)
sınav nasıl çekilir
(1)
sırt yağı eritme
(1)
tam buğday ekmeği ve faydaları
(1)
ters mekik
(1)
the gummy bear
(1)
the pierces
(1)
tooner dolls
(1)
torba
(1)
trt haber
(1)
tuttu fırlattı
(1)
tüylenmiş kazak
(1)
uludere
(1)
under the tuscan sun
(1)
uygun ayakkabı seçmek
(1)
vasiyet
(1)
yalnızlık 2013
(1)
yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi
(1)
yaz salatası
(1)
yağ yakan besinler
(1)
yağ yakma
(1)
yeni logo star tv
(1)
yeşillik
(1)
yorgun
(1)
yorulmadan zayıflama
(1)
yumurta
(1)
yüzünden..
(1)
zayıflamak
(1)
zeybek vs yunanistan davası
(1)
çanta
(1)
çat pat deil sular seller gibi
(1)
çıtır börek
(1)
çığlık
(1)
ölüm orgazmı
(1)
öteki kadın
(1)
özel geceler çin
(1)
üniversite
(1)
şınav
(1)