(tamamen yorumsuz sadece tanım için...)
vicdani ret nedir?
insanın yaşadığı kültür, inanç, siyasi görüşleri doğrultusunda zorunlu askerliği redetmesidir. tüm kamu hizmetlerini reddediyosa bu total rettir.Savaşı, silahı, insan öldürmeyi kesinlikle kabul etmeyenler gibi farklı inançlara sahip bireylerin zorunluğu askerliği kabul etmemeleridir..Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunca bu insanın temel hakkıdır..
Osmanlıda milli mücadele döneminde birçok insan kaçak olarak nitelenirken bu kavram birinci dünya savasından sonra bazı devletlerce dile getirildi..
şiddetin hertürüne karsı olduğunu açıklayanlar, öldürmenin eğitimini almaktan rahatsız olanlar ve erkek egemen bir eğitimin savaşa sürüklediğini savunanlar zorunluğu askerliği redetmektedirler...
Militarist düşünce askeri sınırlarda kalmayıp günlük hayatın içine de sızmaktadır, militer bir dünya hayalinde kadın aşağılanır, görmezden gelinir.
30 Eylül 2011
eylül büyüdü, ekim adımını atcak
hafif sepya bir gün..
ne sıkıcı ne bomboş
ara sıcak gibi
dinginlik veriyor gün
ruhu dinlendiren yürüyüşlerin
yazda kavrulmuş yapraklara basma günü bugün
cuma öğleden sonrası için iyidir
belki de bisikletle ezmek daha zevkli gelebilir
üşüme korkusuna kalın giyinip sıcak basması bugüne özel
sıcaga sarılma hayallerinin yoğunlaştığı gün
baharatçı dükkanlarına girilip
bildik soruları sormak da yakışır bugüne
kaynar suya mı atcaz yoksa birlikte mi kaynatcaz
kuru kuru yutulur mu bu ya
gibi bildik sözler çıkcak ağızdan
ama gene bildiğini alıcaksın
kütüphaneden alınmış iade edilmesi gereken kitapların günü bugün
okunmuşların iadesi
kışlıklar konmuş vitrinlere
hiç bakasım yok
ben daha gelmeyen günleri düşünmek istemiyorum
güzel bir cuma
kahverengi gri hakim
ben bu zamanı mayısın kardeşi diye bildim
ne sıkıcı ne bomboş
ara sıcak gibi
dinginlik veriyor gün
ruhu dinlendiren yürüyüşlerin
yazda kavrulmuş yapraklara basma günü bugün
cuma öğleden sonrası için iyidir
belki de bisikletle ezmek daha zevkli gelebilir
üşüme korkusuna kalın giyinip sıcak basması bugüne özel
sıcaga sarılma hayallerinin yoğunlaştığı gün
baharatçı dükkanlarına girilip
bildik soruları sormak da yakışır bugüne
kaynar suya mı atcaz yoksa birlikte mi kaynatcaz
kuru kuru yutulur mu bu ya
gibi bildik sözler çıkcak ağızdan
ama gene bildiğini alıcaksın
kütüphaneden alınmış iade edilmesi gereken kitapların günü bugün
okunmuşların iadesi
kışlıklar konmuş vitrinlere
hiç bakasım yok
ben daha gelmeyen günleri düşünmek istemiyorum
güzel bir cuma
kahverengi gri hakim
ben bu zamanı mayısın kardeşi diye bildim
=)
And you're singing the songs
Thinking this is the life
And you wake up in the morning and you're head feels twice the size
Where you gonna go? Where you gonna go?
Where you gonna sleep tonight?
Where you gonna sleep tonight?
Thinking this is the life
And you wake up in the morning and you're head feels twice the size
Where you gonna go? Where you gonna go?
Where you gonna sleep tonight?
Where you gonna sleep tonight?
29 Eylül 2011
28 Eylül 2011
yasemin kokusu
yaseminler dökülmüş artık haberini aldım, topraga düşünce de ne güzel kokarlar kimbilir...
yasemin kokusu her yere gitmeli, ankaraya da gelmeli bir esintide burna yerleşmeli...
yerden alır yayvan kaba koyardım gelip geçerken kokusu burnuma gelir iyi hissetmemi sağlardı...dalında ayrı güzel kokar, toprakta ayrı güzel, elinde ayrı güzel kokar...
zaman geçtikçe yasemin daha eski kokar, geçmiş tadı verir, daha da anlamlanır, o kıvrımları baktıkça aklına etiketlenir, koparmak istemezsin yere düşmesini beklersin, o kadar narindir ki..hem narin hem sıcak, uslu ama yaramaz kendine bağlar anında.. yaz mevsiminin kar taneleridir toprağa düştüğünde.. kitaba daldığında, uzaklaşıp gittiğinde deryalara seni uyandırandır o...
bir kutuda hapsedilmiş durur yasemin kokusu, açar koklarım bi dahaki yaz gelmeden bitcek diye de çok korkarım..
yasemin kokusu her yere gitmeli, ankaraya da gelmeli bir esintide burna yerleşmeli...
yerden alır yayvan kaba koyardım gelip geçerken kokusu burnuma gelir iyi hissetmemi sağlardı...dalında ayrı güzel kokar, toprakta ayrı güzel, elinde ayrı güzel kokar...
zaman geçtikçe yasemin daha eski kokar, geçmiş tadı verir, daha da anlamlanır, o kıvrımları baktıkça aklına etiketlenir, koparmak istemezsin yere düşmesini beklersin, o kadar narindir ki..hem narin hem sıcak, uslu ama yaramaz kendine bağlar anında.. yaz mevsiminin kar taneleridir toprağa düştüğünde.. kitaba daldığında, uzaklaşıp gittiğinde deryalara seni uyandırandır o...
bir kutuda hapsedilmiş durur yasemin kokusu, açar koklarım bi dahaki yaz gelmeden bitcek diye de çok korkarım..
27 Eylül 2011
Renoir: '' the pain passes but the beauty remains''
Renoir, renklerin inanılmaz tonlarda ve parlak.. her eserinbirbirinden gerçek, ha canlandı ha canlancak diye bakılır eserlerine.. pastel tonları sevmezdin Renoir ben de sevmedim, çiçekleri çizdin, kadınları çiçekle süsledin, kitaplar okuttun, piyona çaldırdın, gezintiye çıkarttın, mutlu kutlamaları ölümsüzleştirdin.Renklerin çok, secemeyeğim kadar bol.. dinlendiriyor çoşkunluğun.. gerçeklerini görmek çok isterim =)
siyahı tanımayan, renk olarak kabul etmeyen bir gruptu izlenimciler Renoir dışında. Siyahı resim yaptıkça sevdiğini belirtmiştin. izlenimciler(impressionism) ortak ilkeler dahilinde çalışmazlardı, ortak olarak savundukları tek şey görselliği arı renkleri kullanarak ve nesnel bir biçimde ortaya çıkarmayı amaçlıyorlardı.Yansımayı, yansıtmayı severlerdi, aklınıza monetin resimleri gelsin, sanki suya düşmüş manzara resimleri gibidir..İzlenimciler, klasiklere her zaman bağlı kalan ve onları kesfetmek için can atan sanatcılara uzak gibiydi.. bu noktada, Renoir bazı seylerin farkına varmıştı: izlenimcilik yeni bir sayfa olsa da en baştan klasiği yok sayma gibi bir hatayı yapmıştı.Varolan, ileriye yön verecek olan bu sağlam birikimi dışlıyor olmaları Renoir'ın hoşuna gitmemişti.
Renoirın o kadar çok kadın ve kadına dair eseri vardır ki..kadını yuvarlak hatlı çizmeyi çok sevmişti ( o yıllarda kilo makbuldü şimdi zayıflık), küçük kızları, lüle saçları, masum suratları hayal dünyasından ya da cevresinden görüp çizmiş..Portre, kadın figürleri (Yıkananlar), topluluk eğlence temalı birçok eseri vardır..
eserleri oldukça canlı renklerden oluşuyor.
siyahı tanımayan, renk olarak kabul etmeyen bir gruptu izlenimciler Renoir dışında. Siyahı resim yaptıkça sevdiğini belirtmiştin. izlenimciler(impressionism) ortak ilkeler dahilinde çalışmazlardı, ortak olarak savundukları tek şey görselliği arı renkleri kullanarak ve nesnel bir biçimde ortaya çıkarmayı amaçlıyorlardı.Yansımayı, yansıtmayı severlerdi, aklınıza monetin resimleri gelsin, sanki suya düşmüş manzara resimleri gibidir..İzlenimciler, klasiklere her zaman bağlı kalan ve onları kesfetmek için can atan sanatcılara uzak gibiydi.. bu noktada, Renoir bazı seylerin farkına varmıştı: izlenimcilik yeni bir sayfa olsa da en baştan klasiği yok sayma gibi bir hatayı yapmıştı.Varolan, ileriye yön verecek olan bu sağlam birikimi dışlıyor olmaları Renoir'ın hoşuna gitmemişti.
Renoirın o kadar çok kadın ve kadına dair eseri vardır ki..kadını yuvarlak hatlı çizmeyi çok sevmişti ( o yıllarda kilo makbuldü şimdi zayıflık), küçük kızları, lüle saçları, masum suratları hayal dünyasından ya da cevresinden görüp çizmiş..Portre, kadın figürleri (Yıkananlar), topluluk eğlence temalı birçok eseri vardır..
eserleri oldukça canlı renklerden oluşuyor.
two-girls-reading-in-the-garden
26 Eylül 2011
xvbn, kitaptan bir söz..
konuşmalar bebek gibidir, gebe kalmak kolaydır ama yetiştirmek zordur..
yani,,,
aklımızdaki fikirler kağıt üzerinden agzımızdan çıkan kelimelerle nefese, sese büründü ama bu düşünceleri dinleyiciye, karşıdakine iletemediysek amacımıza ulaşmış sayılmayız..
.....
nursema ne çok somurttun bugün
yani,,,
aklımızdaki fikirler kağıt üzerinden agzımızdan çıkan kelimelerle nefese, sese büründü ama bu düşünceleri dinleyiciye, karşıdakine iletemediysek amacımıza ulaşmış sayılmayız..
.....
nursema ne çok somurttun bugün
süleyman hep başbakan
süleyman hep başbakan hep süleyman sarkısına cover yapma zamanı geldi de geçiyor kanımca =) böyle hu çeker edasıyla kendini kaptırmış bir grup herkesin gözü kapalı oltaya takılmışlar bir sürü halinde karanlık bir yolda..
eleştirel ve sosyolojik açıdan baya degerli bir sarkı çocukken boşa söylemezmişim ben bunu =)
eleştirel ve sosyolojik açıdan baya degerli bir sarkı çocukken boşa söylemezmişim ben bunu =)
soğan doğrarken göz yanmaması, yasarmaması için kesin çözüm
soğan bir çok yemeğin ana malzemesi, robot ile tamam göz yanmıyor ama soyarken yanıyor.. ve soğan su haline geliyor yemekte tat vermiyor..
en kesin ve etkili çözüm =)
deniz gözlüğü ile doğramanızdır.
şnorkel demedim, burunsuz gözlük olmalı.. sadece gözlerinizi kapatacak ve havadar olacak, cam açıkken misal... hiç yanmıyor ve yaşarmıyor, şipşak eliniz de de doğruyorsunuz hemencecik =)
en kesin ve etkili çözüm =)
deniz gözlüğü ile doğramanızdır.
şnorkel demedim, burunsuz gözlük olmalı.. sadece gözlerinizi kapatacak ve havadar olacak, cam açıkken misal... hiç yanmıyor ve yaşarmıyor, şipşak eliniz de de doğruyorsunuz hemencecik =)
tuhaf
başkalarına da oluyor mu bilemem ama benim başıma sık sık geliyor..
yabancı bir yere gittiğinizde ilk gördüğünüz, kazara gözünüze çarpan insanlar sonra bir şekilde gene karsınıza çıkıyor mu ya da bir iş için gittiniz orda bekliyorsunuz sırada insanlar var, ilk gözünüze çarpalar sonra gene karsınıza farklı yerler de çıkıyor mu? ilk hissediğiniz mi oluyor gerçekleşen??
çok tuhaf ama benim başıma hep bu geliyor.
en sonki olayı anlatayım.. enstitüde-gölünbaşındaki bina, yaz ayında bi iş için beklemedeydim, bir hocayla memur atışıyordu (gayet normal bir olay ankara üniversitesinde) sonra tatlıya bağladılar, hoca bana bişeyler dedi şikayet etti işte enstitüyü bende adama gülümsedim başımı sağladım, tanımıyordum cevap da vermedim geçt igitti, bu dönem çok merak ettiğim bir dersin hocasını tanımak amaçlı bi gideyim dedim..odasını öğrendim, binaya girdim sordum gene. kapıyı tıkladım, bi baktım enstitüdeki atışan hoca...
bu kadar olur dedim içimden... bunun gibi birsürü olay yasadım, hep bir yerde ilk gördüğüm ilk gözüme çarpan insan hayatımda bir yerde oluyor sonrasında.. ya da en basiti en iyi okul arkadaslarım hep ilk derste belli olmuştu.. ilk an, ilk saniye, ilk günler hakikaten sonrasını fazlasıyla belirliyor..
yabancı bir yere gittiğinizde ilk gördüğünüz, kazara gözünüze çarpan insanlar sonra bir şekilde gene karsınıza çıkıyor mu ya da bir iş için gittiniz orda bekliyorsunuz sırada insanlar var, ilk gözünüze çarpalar sonra gene karsınıza farklı yerler de çıkıyor mu? ilk hissediğiniz mi oluyor gerçekleşen??
çok tuhaf ama benim başıma hep bu geliyor.
en sonki olayı anlatayım.. enstitüde-gölünbaşındaki bina, yaz ayında bi iş için beklemedeydim, bir hocayla memur atışıyordu (gayet normal bir olay ankara üniversitesinde) sonra tatlıya bağladılar, hoca bana bişeyler dedi şikayet etti işte enstitüyü bende adama gülümsedim başımı sağladım, tanımıyordum cevap da vermedim geçt igitti, bu dönem çok merak ettiğim bir dersin hocasını tanımak amaçlı bi gideyim dedim..odasını öğrendim, binaya girdim sordum gene. kapıyı tıkladım, bi baktım enstitüdeki atışan hoca...
bu kadar olur dedim içimden... bunun gibi birsürü olay yasadım, hep bir yerde ilk gördüğüm ilk gözüme çarpan insan hayatımda bir yerde oluyor sonrasında.. ya da en basiti en iyi okul arkadaslarım hep ilk derste belli olmuştu.. ilk an, ilk saniye, ilk günler hakikaten sonrasını fazlasıyla belirliyor..
24 Eylül 2011
ev ve ülke
ev ne kadar sana aitse ülken de sana o kadaraittir
evdeki sorun seni ne kadar ilgilendiriyorsa ülkedeki sorunlarda o kadar ilgilendirir
evdeki yoksulluğun kaynağı neyse ülkenin yoksulluk nedeni de odur
evdeki eşitsizlik neyse ülkedeki eşitsizlikte odur..
evde kadın ve çocuk geri plandayken ülkede de öyledir
evdeki demokrasi ne ise ülkedeki demokrasi de odur
kadının evdeki konumu ne ise ülkedeki konumu da odur
size ait olan değerlere sahip çıkmaktan korkarsanız onu kaybetmeye mahkumsunuzdur..
evdeki sorun seni ne kadar ilgilendiriyorsa ülkedeki sorunlarda o kadar ilgilendirir
evdeki yoksulluğun kaynağı neyse ülkenin yoksulluk nedeni de odur
evdeki eşitsizlik neyse ülkedeki eşitsizlikte odur..
evde kadın ve çocuk geri plandayken ülkede de öyledir
evdeki demokrasi ne ise ülkedeki demokrasi de odur
kadının evdeki konumu ne ise ülkedeki konumu da odur
size ait olan değerlere sahip çıkmaktan korkarsanız onu kaybetmeye mahkumsunuzdur..
23 Eylül 2011
22 Eylül 2011
gözüme sokmaya çalıştığın işlerde oldukça güldürüyorsun.. varsa vardır yoksa yoktur..zorlamak, diretmek bana göre değil.
kötü günler.. tam agız gülememek de var her zaman hayatımda, ne zaman tam mutlu olsam doyasıya içime hava çeksem ohh be desem bir olay mutluluğumu bozuyor... derdinden anlamayanlarla dolu içim, dışarısı ise yabancı :'(
kötü günler.. tam agız gülememek de var her zaman hayatımda, ne zaman tam mutlu olsam doyasıya içime hava çeksem ohh be desem bir olay mutluluğumu bozuyor... derdinden anlamayanlarla dolu içim, dışarısı ise yabancı :'(
21 Eylül 2011
bi köseyazısından..
birinin artık övünmesi için bir millete, bir ırka, bir dine, bir mezhebe ihtiyacı bulunmuyor..shakespearein ingilizlikle övünmeye ihtiyacı yok ama ingilizler bu adamla övünür.. victor hugonun tolstoyun övünmek için bir millete, bir ırka, bir dine ihtiyacı yok...
19 Eylül 2011
erkeğin namus anlayışıyla - yaptığı çelişmekte,
namusu koruyan erkektir dersiniz ama kirleten de erkektir, sizler kirletirsiniz.. ancak, mağdur olan kadındır öldürülen de kadındır... çarpık mantığa sahip, kadının mücadelesi erkekle değil erkek egemen anlayışladır..
kendiniz için kabul etmediğinizi başkasından bekleme hakkınız yoktur...
namusu koruyan erkektir dersiniz ama kirleten de erkektir, sizler kirletirsiniz.. ancak, mağdur olan kadındır öldürülen de kadındır... çarpık mantığa sahip, kadının mücadelesi erkekle değil erkek egemen anlayışladır..
kendiniz için kabul etmediğinizi başkasından bekleme hakkınız yoktur...
17 Eylül 2011
durum vahim
dünyanın sonu gelcek deseler
herkes gerçek sevdiğinin yanına gitsin deseler...
kimse şuan ki sevgilisiyle ya da eşiyle durmaz herkes sevdiğinin izini bulmaya bakar.. eminim öyle, herkes gösteri peşinde kimse gerçek sevdiğiyle birlikte değil, vakit öldürme uğruna dolanıp hava atmaktan başka bildikleri yok...
herkes gerçek sevdiğinin yanına gitsin deseler...
kimse şuan ki sevgilisiyle ya da eşiyle durmaz herkes sevdiğinin izini bulmaya bakar.. eminim öyle, herkes gösteri peşinde kimse gerçek sevdiğiyle birlikte değil, vakit öldürme uğruna dolanıp hava atmaktan başka bildikleri yok...
13 Eylül 2011
ah ayartan yar...
gerilim müziği derdim bu sarkıya ma demlendikçe güzelleşen çay gibi kulağıma daha güzel geliyor,dediğim gibi arada bir karıştırmakta fayda var..bugün dilime düştün..
elle tutulmaz,
gözle görülmez,
batıyor her an,
şeffaf hançer sanki,
göstersem yok sanki
elle tutulmaz,
gözle görülmez,
batıyor her an,
şeffaf hançer sanki,
göstersem yok sanki
makarna cipsi =)
cıbız istiyorum diyen bir kız çocuğu vardı eltiler dizisinde dilime takılmıştı çocuktum o yaşlarda ben de derdim cıbız :)))
100 Gr. Kelebek makarna
20 Gr. Mısır unu
Tuz
baharat isteğinize göre= nane, kekik, fesleğen, toz aci biber, kırmızı pul biber, kimyon vs...
makarnaları, tuzlu su tencerede kaynadığında tencereye boşaltın, haşlayın, süzün
Süzülü beklerken, yayvan bi tabakta ya da tepside mısır ununu,tuzu ve istediğiniz baharatları karıştırın, makarnaları bu karışıma atıp bir güzel harmanlayın
tavaya yağı döküp, kızınca makarnaları atın.. altın rengine dönüşene kadark ızartın, sonra kağıt peçeteye dökün..
hardal,ketçap, barbekü sos, mayonez size kalmış onlarla birlikte tüketin.. yoğurt ta çok yakışıyor... afiyet olsun..
100 Gr. Kelebek makarna
20 Gr. Mısır unu
Tuz
baharat isteğinize göre= nane, kekik, fesleğen, toz aci biber, kırmızı pul biber, kimyon vs...
makarnaları, tuzlu su tencerede kaynadığında tencereye boşaltın, haşlayın, süzün
Süzülü beklerken, yayvan bi tabakta ya da tepside mısır ununu,tuzu ve istediğiniz baharatları karıştırın, makarnaları bu karışıma atıp bir güzel harmanlayın
tavaya yağı döküp, kızınca makarnaları atın.. altın rengine dönüşene kadark ızartın, sonra kağıt peçeteye dökün..
hardal,ketçap, barbekü sos, mayonez size kalmış onlarla birlikte tüketin.. yoğurt ta çok yakışıyor... afiyet olsun..
12 Eylül 2011
bordo kaplı toz kokan saman sayfalı kitabım..
hikaye çok derinlerde, derinlerde, kökleri sarmış birçok yeri .. kuleden kaçmak için çarşafları birbirine ekleyen çaresiz prensesinki gibi uzuyor uzuyor.. rapunzelin saclarını uzatmasından bile çok uzun ve derinlerde bir hikaye..doğu masallarından kaçmış bu sefer, sırtında güneş elinde toprak dolanıp duruyor..
11 Eylül 2011
tepkim, eşek sudan gelince gelicek
bugün gene gördüm, ankamallde giriş katında bir kuyumcuda kenara iliştirilmiş bir afiş: iki kadın yüzleri örtük, kaşları çatık, sinsi bakışlı, hırsız tiplemesinde: altındaki yazı ise:
çete kurup soygun mu yapsınlar, kadınlara pırlantalarını verin...
bu öğüt erkeklere..iyice taş manyağı yaptınız kadınları..
ama bu kadarda olmaz...
çete kurup soygun mu yapsınlar, kadınlara pırlantalarını verin...
bu öğüt erkeklere..iyice taş manyağı yaptınız kadınları..
ama bu kadarda olmaz...
jane eyre' de öteki kadın
jane eyre i çok okudum, her seferinde çok zevk aldım, şu yaşta gene sorguluyorum.. çalıştığı evdeki adamın eski eşi, çatı katında kalmakta ve ona özel bakılmaktadır, bay rochesterin eski eşidir. ama kitapta onun neden delirdiğini anlatan en ufak bir şey yoktur, onu deli kabul ediyoruz başından ama neden bunu yazmamış yazar...
farklı duygular bırakmıştı bende, ortaokulun kütüphanesinden almıştım sonra beğenince babama aldırmıştım ve sonra bir doğumgünümde bu kitap biri tarafından hediye edilmişti :)) bingo =))
olay 1800 l iyılların k. ingilteresinde geçer, mutsuz ve iftiralarla dolu bir çocukluk yaşarken bir yetimhaneye gönderilir, iy ibir eğitim alır fakat hayatın zorluklarına fazlasıyla tanık olur, sevdiği arkadasını kaybeder, fazla sevilmez... dadı olarak iş basvurusunda bulunur, zengin bir ailenin yanında işe girer, tatlı bir kıza dadılık yapmaya başlar.. güzel günler onu beklemektedir...
en canalıcı nokta belki de: rochester ve jane evlenmek üzereyken olandır. düğün günü her şey yolundayken, kilisede papazın önünde evlilik gerçekleşmekteyken bir yabancı bu evlililğin olmayacağını, bay rochesterin evli olduğunu söyler..yabancı her şeyi anlatır.. jane eyre hayattan bir darbe daha yer..eşi hala o konakta yaşamaktadır, o kahkahaların kime ait olduğu öğrenilir..en üst kata çıkılr, kapı kilitlidir açılır ve hayvanı andıran bir halde bağlanmış, insana benzer bir yanı kalmamış, saldırgan bir kadın vardır
vardır varolmasına ama bu kadının neden böyleo lduğu açıklanmaz ve biz de merak etmemişizdir...ama şimdi merak ettim hakkaten neden öyle oldu acaba o kadın??? sonra jane kaçar gider, konakta yangın gene çıkar bıu sefer konağın sahibi bay rochester yangından ötürü gözlerini kaybeder..yangını eşinin çıkardığını, onun da bu yangında öldüğünü fln öğrenir jane.. sonra kadın ölünce evlenirler... ilk bi iki yıl kör kalan adamın sonra gözleri açılır..
farklı duygular bırakmıştı bende, ortaokulun kütüphanesinden almıştım sonra beğenince babama aldırmıştım ve sonra bir doğumgünümde bu kitap biri tarafından hediye edilmişti :)) bingo =))
olay 1800 l iyılların k. ingilteresinde geçer, mutsuz ve iftiralarla dolu bir çocukluk yaşarken bir yetimhaneye gönderilir, iy ibir eğitim alır fakat hayatın zorluklarına fazlasıyla tanık olur, sevdiği arkadasını kaybeder, fazla sevilmez... dadı olarak iş basvurusunda bulunur, zengin bir ailenin yanında işe girer, tatlı bir kıza dadılık yapmaya başlar.. güzel günler onu beklemektedir...
en canalıcı nokta belki de: rochester ve jane evlenmek üzereyken olandır. düğün günü her şey yolundayken, kilisede papazın önünde evlilik gerçekleşmekteyken bir yabancı bu evlililğin olmayacağını, bay rochesterin evli olduğunu söyler..yabancı her şeyi anlatır.. jane eyre hayattan bir darbe daha yer..eşi hala o konakta yaşamaktadır, o kahkahaların kime ait olduğu öğrenilir..en üst kata çıkılr, kapı kilitlidir açılır ve hayvanı andıran bir halde bağlanmış, insana benzer bir yanı kalmamış, saldırgan bir kadın vardır
vardır varolmasına ama bu kadının neden böyleo lduğu açıklanmaz ve biz de merak etmemişizdir...ama şimdi merak ettim hakkaten neden öyle oldu acaba o kadın??? sonra jane kaçar gider, konakta yangın gene çıkar bıu sefer konağın sahibi bay rochester yangından ötürü gözlerini kaybeder..yangını eşinin çıkardığını, onun da bu yangında öldüğünü fln öğrenir jane.. sonra kadın ölünce evlenirler... ilk bi iki yıl kör kalan adamın sonra gözleri açılır..
10 Eylül 2011
bu fişekler kimin için atılıyor :-)
misafirimiz varken hava fişekler patlayınca her zaman ah sizin için atılıyor buyrun yukardan bakalım diyordum =)) tabanca sesleri duyulunca da aynı tatlı yalana başvuruyordum.. ama artık bıktım duymamazlığa geliyorum fakat bilenler a nursema bu bizim şerefimize atılmıyor mu diyolar :)) izmirde de her roro geçişinde derdim :))
senede bir gün
yol boyunca söylediğimiz bikaç sarkı vardır çocukluktan beri klasiktir biri türkü söyler bir itürk sanat müziği biri çocuk sarkısı biri pop öyle geçer sıkınıtlı anlar...birini teyzem söylerdi senede bir gün diye, çocukken gülerdim ne saçma derdim o kadar zaman içinde senede bir gün çok az değil mi ya da abartılmış, kimseye yetmez çok az derdim....
şimdi ise senede bir gün benim içinde geçerli =) değip geçen sarkılardan biri vesselam, geldi aklıma kim dinlerse ruhu gider uzağa insanlardan kaçırır gözlerini, ne gözlerinin dolduğunu göstermek ister ne de kalp kırgınlığını... şarkı biter bir iç çekiş dünyaya geri dönüş =)
nursema uzaklardasın bugünn..
şimdi ise senede bir gün benim içinde geçerli =) değip geçen sarkılardan biri vesselam, geldi aklıma kim dinlerse ruhu gider uzağa insanlardan kaçırır gözlerini, ne gözlerinin dolduğunu göstermek ister ne de kalp kırgınlığını... şarkı biter bir iç çekiş dünyaya geri dönüş =)
nursema uzaklardasın bugünn..
8 Eylül 2011
algı gerçektir...
bugün sabahım bal gibi tatlıyken akşamım tuzsuz et gibi tatsız sası oldu, attım köpeklere gitti...
moral depomu açıp neler olduğuna bakmanın zamanı geldi :)
moral depomu açıp neler olduğuna bakmanın zamanı geldi :)
7 Eylül 2011
6 Eylül 2011
sivsineksavar
bu yazı sıfır sivrisinek ısırığıyla atlattım benim için bir zafer bu :)
o kadar mazota değdi sivrisinekler sevmiyor mazot kokusunu, sivrisinek bilekliklerini de tavsiye ediyorum ayakbileğine takılınca oldukça koruyucu...o takılan denge bilekliklerinden daha çok faydalı bence.. o balanca bilmemneleri de kandırmaca sanırım, plastik bileklikten medet umanlara acırım.. ama bu sivrisineksavar gercekten işeyarıyor.. sivrisinek raketi de vardı elektrik şokuyla karasinekleri öldürüyordu aa o kadar eziyete gerek yokk, ölsünler istemem bana uzak olsunlar yeter...
o kadar mazota değdi sivrisinekler sevmiyor mazot kokusunu, sivrisinek bilekliklerini de tavsiye ediyorum ayakbileğine takılınca oldukça koruyucu...o takılan denge bilekliklerinden daha çok faydalı bence.. o balanca bilmemneleri de kandırmaca sanırım, plastik bileklikten medet umanlara acırım.. ama bu sivrisineksavar gercekten işeyarıyor.. sivrisinek raketi de vardı elektrik şokuyla karasinekleri öldürüyordu aa o kadar eziyete gerek yokk, ölsünler istemem bana uzak olsunlar yeter...
yasemin
yasemin kokusuna doyduğumu sanmıştım ama koklama isteği gene belirdi :(
Ankarada neden yetişmezki bu bitki :'(
Ankarada neden yetişmezki bu bitki :'(
nereye kaçayım?
alışverişte bi anne kız gördüm sıyırmışlar grubuna ekledim hemen aklımda:
mağazada anne 140 tl olmuş, inmiş fiyatı alalım mı diyen bir kız çocuğunun büyüdüğünde neleri talep etceğini düşünelim...akabinde de 20 tlye saç tokası aldılar, onrda ben gözlerimi faltaşı gibi açtım, ya ben çok geri kaldım sanırım pazarda 5 liralık tokaya pahalı diyen biriyim. böylelerini bünyem kaldırmıyor, nerede yaşıyor bunlar ya da nasıl kazanıyorlar parayı??
mağazada anne 140 tl olmuş, inmiş fiyatı alalım mı diyen bir kız çocuğunun büyüdüğünde neleri talep etceğini düşünelim...akabinde de 20 tlye saç tokası aldılar, onrda ben gözlerimi faltaşı gibi açtım, ya ben çok geri kaldım sanırım pazarda 5 liralık tokaya pahalı diyen biriyim. böylelerini bünyem kaldırmıyor, nerede yaşıyor bunlar ya da nasıl kazanıyorlar parayı??
tavsiye..
golden rose marka ojeleri kesinlikle tavsiye etmiyorum, ne sürerken kolaylık sağlıyor ne de pürüzsüz duruyor, ilk katını sürerken bile adiliğini belli ediyor....
zaten kumaşıyla kendini belli eder enir ya öyle bir imajı da var benim için.. çocukken dudak parlatıcılarını alırdık onlar da kötü gelirdi :sss
zaten kumaşıyla kendini belli eder enir ya öyle bir imajı da var benim için.. çocukken dudak parlatıcılarını alırdık onlar da kötü gelirdi :sss
foça- karataş
karataşa basanlar çoğalmış ama ben gene de basışımı güncelliyorum ve sonki tarihten bir öncesi yapıyorum:
20.08.2004, cuma, 18.00
20.08.2004, cuma, 18.00
zamanla geçer dedi
tutti frutti kalbimi diye başlıcak bir furya var önümüzde =)) annem bile böyle söyledikten sonra =))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Etiketler
göbek eritme
(3)
candan erçetin
(2)
kanarya
(2)
temizliği
(2)
tubun faydaları
(2)
19
(1)
1970
(1)
200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var
(1)
35 ölü
(1)
A1
(1)
AGİT
(1)
Affrican Commission
(1)
Afrika Şartı
(1)
Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma
(1)
Mahkeme
(1)
Mariami Abduselişi
(1)
O beni “Herhalde” sevmiş.
(1)
Women's Rights
(1)
acıtıyor
(1)
adım google'da çıkmasın
(1)
algı gerçektir
(1)
altın
(1)
altınları
(1)
amniyo sentez
(1)
amniyosentez
(1)
ankara
(1)
arama motoru
(1)
asma
(1)
auto erotic asphixication
(1)
ayak
(1)
ayak temizliği
(1)
azınlık hakları
(1)
ağlamak
(1)
ağız kokusunu önlemek
(1)
babet yara yaptı
(1)
bahar
(1)
baklava
(1)
bakım
(1)
balböceği
(1)
barış manço
(1)
batı trakya türkleri
(1)
bel kemeri
(1)
brokoli salatası
(1)
brugge porselen
(1)
brütüs
(1)
bulantı
(1)
buzdan müze.
(1)
böğürtlenimsi
(1)
can dündar
(1)
caught in the middle
(1)
cemal süreya..
(1)
depeche mode
(1)
deprem
(1)
dirsek bakımı
(1)
diş eti
(1)
diş ipi
(1)
diş sağlığı
(1)
dondurma
(1)
dondurucu soğuk
(1)
downsendromu
(1)
düğün davetleri
(1)
el ayak bakımı
(1)
el kuruluğu
(1)
el nemlendiricisi
(1)
elma
(1)
elmalı cevizli puding
(1)
fahri
(1)
forum
(1)
foça
(1)
free love
(1)
funda arar
(1)
geceler.
(1)
genetik hastalıklar
(1)
genç
(1)
godotyu beklerken
(1)
google
(1)
gögüs
(1)
gökçe
(1)
güney afrika
(1)
güneşli bir sabah
(1)
hakikat komisyonu
(1)
havilland krem
(1)
hepatit b
(1)
hitler
(1)
hocam
(1)
hz.muhammet
(1)
iktisat
(1)
ileri yaştaki kadınlar
(1)
ipuçları
(1)
ishal
(1)
istanbul
(1)
isviçre
(1)
italy
(1)
jane eyre
(1)
jinekoloji
(1)
jooble
(1)
jooble-tr.com/
(1)
joseph
(1)
julide ateş
(1)
kadınlar için şınav
(1)
kafes temizliği
(1)
kanser riski
(1)
karartma günleri
(1)
karpuz çekirdeği
(1)
karsı dağların heybetinden mi gireyim??
(1)
karın düzleştirme
(1)
kavun
(1)
kazaklı tüy =)
(1)
kilo almak
(1)
kissing you goodbye
(1)
konular
(1)
kpss
(1)
kuklagiller...
(1)
kusma
(1)
kuyumcu
(1)
külah
(1)
külah pasta
(1)
kırmızı turp
(1)
kızgın güneş
(1)
lavanta
(1)
lavanta çayı
(1)
leperuj
(1)
leyla ile mecnun
(1)
mekik
(1)
mengele
(1)
muhabbet kuşu
(1)
muhabbet kuşu bakımı
(1)
muhabbet kuşu banyo
(1)
muz sesleri
(1)
nara
(1)
nedensiz
(1)
nelson mandela
(1)
oldies
(1)
pamela anderson
(1)
patatesli börek
(1)
patatesli peynirli börek
(1)
patos
(1)
pervasız
(1)
peygamber efendimiz
(1)
peynir
(1)
phokaia
(1)
plastik su şişeleri
(1)
porselen bebek
(1)
poselen bebek
(1)
push up
(1)
rafet el roman nerdesin
(1)
roboski
(1)
sarı lira
(1)
sayesinde
(1)
sende mi brütüs
(1)
senede bir gün
(1)
sivrisinek
(1)
sivrisinek kovar
(1)
soframız
(1)
sor dağılımı
(1)
sosyal
(1)
soğan
(1)
star tv
(1)
storia di un tale
(1)
su
(1)
suluk
(1)
sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün
(1)
süt
(1)
sınav nasıl çekilir
(1)
sırt yağı eritme
(1)
tam buğday ekmeği ve faydaları
(1)
ters mekik
(1)
the gummy bear
(1)
the pierces
(1)
tooner dolls
(1)
torba
(1)
trt haber
(1)
tuttu fırlattı
(1)
tüylenmiş kazak
(1)
uludere
(1)
under the tuscan sun
(1)
uygun ayakkabı seçmek
(1)
vasiyet
(1)
yalnızlık 2013
(1)
yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi
(1)
yaz salatası
(1)
yağ yakan besinler
(1)
yağ yakma
(1)
yeni logo star tv
(1)
yeşillik
(1)
yorgun
(1)
yorulmadan zayıflama
(1)
yumurta
(1)
yüzünden..
(1)
zayıflamak
(1)
zeybek vs yunanistan davası
(1)
çanta
(1)
çat pat deil sular seller gibi
(1)
çıtır börek
(1)
çığlık
(1)
ölüm orgazmı
(1)
öteki kadın
(1)
özel geceler çin
(1)
üniversite
(1)
şınav
(1)