zorla güldürüyorlar.. engelliler gününüz kutlu olsun ne demek ki, iyi niyetle yazıyorlar ama hakikaten güldüm.
engel çıkaranlar günü desek daha doğru, çok nadir küfür çıkar ağzımdan özenle kullanırım ve çoğunu da engelli rampasının önüne park eden arabalara sarf etmişimdir... bu olayı ankarada çok yaşadım, birkaç kerede üzerine not yapıştırmıştım, siz de engelli olup bu yoldan çıkamayabilirdiniz bir araba yüzünden diye... maalesef gerekli hassasiyeti hiçbir zaman göstermeyi düşünmedik, empati kurmadık...
insanın içinde olucak, ilkokulda özürlüler sınıfımız vardı ve okuduğum sınıfta da 2 tane zihinsel engelli arkadasımız vardı. çocukken de ben onlarla konuşurdum oynamak isterdim, çok da eğlenceli zamanlarım olurdu.. ortaokulda iken de ilkokul 3. sınıfta olan tarih öğretmenimizin kızı vardı o da zihinsel engelliydi, onun yanına inerdim teneffüsleri ona müzik dinletirdim, defterine yazılar yazardım.. çok mutlu olurduk... paylaşımımız bol olurdu yıllarca bu ziyaretleri sürdürdüm.. köyümüzde de benden 3-4 yaş kadar büyük bir kız vardı, onun da konuşma güçlüğü vardı, yutkunma güçlüğü vardı, o kadar mutlu olurduk ki birbirimizi görünce hemen oyuna dalardık, sohbet derdim onla, aklıma bir sürü evet hayır la cevap verebileceği soru getirirdim ki, benle sohbet etmeyi sevsin diye, başını sallardı.. sohbetimiz bundan ibaret olsa da çok zevk alırdık.. hala her bayram onlara giderim oturur gülüşür oynarız konuşuruz...
bedensel engelli bir arkadasım olmadı.. ama evimizin konumu bakımından altı nokta körler derneğine çok yakındık, onlarla tanışmışlığım paylaşmışlığım vardı bir şeyleri.. oldukça aktiflerdi sevil sabancı altı nokta körler derneği toplantılar düzenlerdi katılırdık.. iki evli körün evli olduğunu ve gören çocukları olduğuna sahit olmuştum, ne kadar güzel bir zenginlikti onlar için... gerçekten engelli bir dünyayı aslında biz yaratıyoruz onlara, onlar gibi düşünebilsek onlara çok kolaylık sağlıyabiliriz... sırt dönmemek aman banane dememek gerek...
çok etkilendiğim bir olayı daha anlatacağım, körler derneğinin gene bir toplantısı muhtemelen. bizim ev kurtuluş metrosuna da çok yakındır ve iki tatlı rampası vardır biri inmek biri çıkmak adına, ordan genelde hep koşarak inerim ve çıkarım, çok keyifli olurdu, gene öyle koştuğum bir gün arkamdan koşan bir çocuk daha olmuştu, albino idi ve renkli çerceveli bir gözlüğü vardı o da bana yetişmişti, ama onun ardından ona seslenen cılız sesli bir çocuk vardı, dur çok koşma ben önümü göremiyorum!!!!!!!! arkadasının gözleri ise hiç görmüyordu ve koşamıyordu, çocuk her yerde çocuktu ve koşmak istese de engeli yüzünden çocukluk duygularını frenliyordu...kalbim çok acımıştı. ama biliyordum Allah onları çok güzel şeylerle onurlandıracaktı... çocukluk işte o istemez miydi koşabilmeyi, göre göre düşmeyi... :(
daha geçtiğimiz pazartesi engelli şube müdürlüğüne gitmiştik, sorumlu birimle bir görüşme yaptık, bilgi alışverişi yaparak çalışmamızda ilerleriz diye düşünürken, sorumlu insan engelliler hakkında herhangi net bir tanım veya bir sayı veremedi. sonra da, bursa nın nüfusu kaç diye bize soru yöneltti, içimizden biri 2 buçuk milyon diyelim diye cevap verdi, beyefendi aldı eline hesap makinesini bu nüfusun yüzde 12 si engelli ise diye hesap yapmaya başladı. o an içim acıdı... net bir veri, veritabanı yok. oluşturuluyormuş, personelleri azmış... halbuki ihtisas yapmış nice mezun psikolog, sosyolog, sosyal hizmetler mezunu iş bekliyor.. gönüllerini adamışlar bu işe, neden onları almıyorlar ki...
engelleri çıkaran, artıran insanlar düşünsünler isterim, onların da çocuklarının, aile büyüklerinin doğumdan ya da sonradan bir engeli olabileceğini, bir organını kaybedebileceğini.... o yüzden elimizden geldiğince yardım edelim, hatırlarını soralım, çevremize dahil edelim, onlara eksikliklerini hissettirmeyelim, onları güçlendirelim
bir de paylaşmak istedim: