26 Şubat’ta gerçekleşen yürüyüşün özü Hocalı Katliamı’nda ölenleri anmak ya da onların acısını paylaşmak değildi. Özü, insanları Ermenilere karşı kışkırtmaktı. Bunu en kolay şekilde her yere asılmış afişlerden idrak edebiliriz: Afişler Ermeni Yalanına Sessiz Kalma, 63 masum çocuk katledildi tarzı insanları kolayca kışkırtan sloganlara sahipti. Çocuklar suçlu olsa öldürülebilir demek ki diye çevremde yorum yapanlar bile oldu. Uzun süredir, Türkiye’deki ve Fransa’daki Türkiyeliler, Fransa tarafından Ermeni Soykırımı iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören tasarının nasıl şekilleneceği üzerinden negatif bir hassasiyet geliştirmişti. Fransız ürünlerini boykot etme gibi davranışlar sergilenmekteydi. İnsanlar bu konular üzerinde tartışıyor ve görüşlerini rahatça belirtiyordu. Fakat Taksim’deki bu olaylar sonrasında farklı alanlara da (üniversiteler) yansımıştır.
Taksim’deki Hocalı mitinglerindeki nefret söylemleri ile insanların birbirine nefreti daha da artmıştır. Dövizlerde bir milleti kötüleyen ve kendi özünü yücelten söylemler yazılmış olup kendi haklılıklarını ortaya çıkarmak amacı güderken daha büyük bir kaosa yol açmışlardır. Hocalı’da yirmi yıl önce Ermeni askeri güçlerce sivil halka yönelik saldırılarda can verenlerin anısına gerçekleşmesi beklenen yürüyüşte, bir nefret başka bir nefret ile dindirilmek istenmiştir. Fakat bu yol insanları kışkırtmadan başka bir yöne götüremez. Hepimiz biliriz ki, hiçbir acı bir başka acı ile son bulmaz. Yürüyüştekilerin sahip olduğu intikam duygusu, nefreti bir çıkmaza sürüklemiştir.
İki farklı kesimin yükselen nefreti üniversitelerdeki protestolarla ayyuka çıkışmıştır. Ankara’daki iki üniversite de farklı görüşe sahip öğrenciler kendi nefretlerini Hocalı Katliamı’nın gölgesinde göstermişlerdir. Nefret söylemleri Taksim’de yankılanırken, sosyal medya aracılığıyla insanlar örgütlenmiş, okulların girişinde gergin bir hava hâkim olup her yerde siyasi görüşlerin pankartları asılmıştır. Cebeci kampüsünde Hocalı Katliamı’na karşılık gelişen tartışmalar sağ- sol kavgasına dönmüştür. Hocalı olayını protesto edenler, kampüse girip öğrencilerle çatışmıştır. Polislerin müdahalesi sonucu çatışma daha da büyümüştür. Yaralananlar olmuştur. Sonuç gene hüsrandır. Maalesef, hüsranla huzur yaratılmadığı gibi eğitimli gençlerin bu yolu bir çözüm, kurtuluş olarak görmesi de son derece acıdır. Şunu unutmamak gerekir, bir insana yalan gelen başka bir grubun doğrusu, bu uğurda yaşadığı ve mücadele ettiği bir olay olabilir. Bu noktalar insanlığın hassasiyetinde olması gerekir. Unutmamız gereken bir şey daha var: Doğuştan aldığımız özellikleri hiçbir tartışmaya sokmamamız gerekir. Bu yüzden bu tür anma etkinliklerinde karşı tarafa yönelik nefret söylemleri ile bir acı dindirilemez. Bu tür davranışlar, olayları daha büyük bir çıkmaza götürür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder