babamın bana anlattığı ise, zeytin anektodudur. bunu bir bakkal çırak alırken uygulamış..işe almayı düşündüğü adamı kahvaltıya çağırmış ve irili parlak sert zeytinlerinin yanına buruşuk zeytinleri de koymuş, bir güzel karıştırmış, bayat ekmeklerle taze ekmekleri de yanyana koymuş.. iş öncesi gelen eleman güzelce oturmuş sofraya tabağına en güzel zeytinleri seçmiş ve ekmekleri elleyip tazeyi almaya çalışmış.. usta bundan hayır gelmez deyip işe almaktan vazgeçmiş..
sürekli en iyilerini yeme, diğerine bırakmama peşindeyse böyle bir insan gerçekten bencil demektir. ve insanı zarara uğratır.. ama eğer bir iri zeytinden bir ufak zeytinden alıyorsa ya da güzelini ustasına bırakmayı düşünebiliyorsa o insan gerçekten insan olma erdemine kavuşmuştur. bunun alçakgönüllülük ve gözütoklukla çok alakası var. hayat arkadasınız, ailenizden biri ya da ortağınız bencilse ve hep en iyisini kendi tabağına alıyorsa gerçek hayatta da bunu uyguluyor demekktir.
insan yattığı yerden belli olur sözü boşuna söylenmedi ya da insan giyinişiyle karşılanır hal ve hareketleriyle uğurlanır gibi..açgözlü insanlardan bende çok korkarım ve iyi tespit ederim..hep daha fazlasını isteyip aza tamah etmeyen insan tehlikelidir,halden anlamaz.
lafın özü, zeytin yemek ve yedirmek faydalıdır gerçek huyları anlamak için ufak bir yol olabilir =)))
ben zeytin değil de, çocukken erik toplandığında çevremdeki yaşıtlarımın hep en iyisini seçmeye çalıştıklarını incelerdim, ben bir tane alsam yeter derdim, göz tokluğu budur işte =)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder