13 Aralık 2012

Yeni Irkçılık Tartışmalarında Yeri Olan Eklektiklik Melezlik Saptamaları ve Gerekçeleri


Giriş:
Avrupa son dönemlerde aşırı sağ partilerin yükselişi, milliyetçilik söylemlerinin artması ve yabancılara yönelik ayrımcı politikaların uygulanmasına sahne olmaktadır. Irkçılığın yeni yüzü olarak görülen bazı olaylardan örnekler vererek başlamak yeni ırkçılık kavramı hakkında da düşüncelerin oluşmasına faydalı olacaktır. 2011 Temmuz ayında Norveç’te düzenlenen saldırıda 77 kişinin öldürülmesi, Almanya’da ve Fransa’da sürekli çıkan kundaklama olayları, banliyö ayaklanmaları, camilere ve okullara yapılan saldırılar, terminal, havaalanı ve metrolarda uygulanan kontrol aramaları ayrılıkçı uygulamaların sadece bizlere haberlerden yansıyan birkaç örneğidir.
Arada kalmış insan grupları için bir bahçıvan metodu metoforu kullanılmaktadır. Bu metot içinde toplumun tasarımı kodladığı varsayılarak bahçedeki güzel çiçeklerin kalması gerektiğini, ayrıksı otların ise bir an önce kesilmesi gerektiği vurgulanır. Toplumsal bir tahayyül oluşturulup, kategorileştirme yapılır. Buradan varılacak sonuç, içselleştirilmiş bir ötekilik duygusunun oluşturulmasıdır. Toplum tasarıyı kodlar, bunu insanlara empoze eder, nasıl ki bahçıvan bir bahçeyi tanzim ederken, bu gül dursun, şu ayrıksı otunu koparayım, diğer menekşe dursun onu güle benzetebiliriz tarzında kategorileştirme yapıyorsa yeni ırkçılığı benimseyen yönetimlerde insanları parçalara bölme isteğindedir. Burada, ayrıksı ot, bir gül olamadığı ve gül olmayı beceremediği için kendini mutsuz hissetmeye başlar. Geleneksel yapıdan kopmaya çalışıp yeni kültürlere-bölümlere eklemlenememiş, arada kalmış insan grupları için bu metafor kullanılmaktadır. Bahçıvanın ayrıksı otuna azcık gül gibi olki seni yolmayayım türünden bir tahakkümü, şimdilerde Avrupa ülkesindeki yönetim etnik, dinsel, kültürel azınlıklara uygulanmaktadır.

Yeni ırkçılığın oluşmasına sebep olan en önemli etken küreselleşme ile birlikte benimsenen yapısal uyum politikalarıdır. Uyum ve küreselleşme süreçlerinin önemli sosyo-politik sonuçlar ortaya çıkardığı oldukça açıktır. En başta, yapısal uyum ve küreselleşme süreci, devletlerin ve devletlerarasındaki eşitsizliğin yoğunlaşmasına neden olmuştur.[1]   Küreselleşmenin getirdiği her şey olumlu gibi gözüküyor olsa da bu yeniliklerin arka planını unutmamak gerekir. Benimsenen büyüme modeli dâhilinde alınan ekonomik kararlar, ülkedeki ve ülkeler arası eşitsizliği ve yoksulluğu güçlendirmiştir.[2] Benimsenen bu büyüme modeli sonrasında, ülkelerde artan yoksulluğun göç furyasına dönüşmesi, hoşgörülü ve liberal olarak nitelenen ülkelere kaçış, yeni umutlarla başlatılan hayatlar artık zorluklara, bir takım ayrımcı davranışlara tanık olmaktadır.

Balibar ve Wallerstein’ın Irk Ulus Sınıf adlı kitapta Balibar’a ait olan‘’ Bir Yeni Irkçılık Var mı’’ adlı çalışmadan faydalanarak yeni ırkçılık kavramı örneklerle açıklanmaya çalışılmış ve buna neden olan sebepler ortaya konmuştur.


Irkçılık Tanımları:
Klasik ırkçılık ve yeni ırkçılık kavramlarını kısaca açıklayarak başlamak gerekirse, klasik ırkçılık biyolojik ırkçılık anlamındadır. Fiziksel özellikleriyle birbirinden farklılaştığı görülen toplulukların ayrı tutulmasıdır ve kıyaslanmasıdır. Bu gruplar arasında kıyaslanmadan dolayı belli bir hiyerarşi meydana gelir. Ancak günümüzde, farklı bölgelere göç, farklı bölgelerden oluşan evlilikler sonucu insanların saf bir ırkı neredeyse hiç yoktur. Bu yüzden de, insanları belli fiziksel ve biyolojik özelliklerine göre sınıflandırmanın mümkün olmadığı bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Fakat ırkçılık olgusu farklı alanlarda yeniden canlanmıştır. Irksal kategoriler terkedilse de, Balibar’ın deyimi ile ırksız ırkçılar oluşmuştur. Yani, ırksal işaretlere dayanarak hayali bir gerçeklik yeniden üretilmektedir. Bu bilimsel hayali gerçeklik ise dolaylı sebeplere dayandırılarak, ırkçılığı meşru kılmaktadır. Örneğin, bir Fransız çalışanın Cezayirli göçmenlerden ötürü iş bulamadığını şikâyet etmesi gibidir. Balibar için, gerçek farklılık; işaretlerinin yani ad-soy ad, deri rengi, dinsel tercih etrafında zincirlenen ve korunma hayalinin zihinsel ürünleri olan söylemlerde, temsillerde ve pratiklerde kayıtlıdır. Yani, yeni ırkçılığın var olmasının temelinde, toplumsal yapıyı kendimiz-biz diye görülen kimliklerini her türlü melezleşme, karışma, devşirme ve çatışmalardan koruma zorunluluğu hissidir. Zihinsel ürün olan söylemler ise, kendinden farklı olanı küçük görme, şiddetle aşağılama, sömürme, kendi yapmak istemediği işi ona yaptırma gibi eylemlerdir. Yeni ırkçılık bu davranışlarda gizlidir.
Kristina Boreus’a ait olan Söylemsel Ayrımcılık ve Dışavurumları[3] adlı makalesinde anlatıldığı gibi, bir insanı tanımlarken başkasının özellikleri ile kıyaslayarak anlatma da bir çeşit ırkçılıktır. Bunu günlük hayatımızda aslında sıkça yapmaktayız. İnsanlar artık ötekini dışlamadan kendini olduğu gibi anlatma yetisinden yoksunlaşmıştır. Ötekinin özellikleri değersizleştirildikçe kendini anlatan kişinin değeri göreceli olarak artmaktadır.

Yeni Irkçılık Tartışmalarının Nedenleri ve Kuramsal Çerçeve Etrafında Örnekler:
Yeni ırkçılıkta odak noktası kültürel farklılıklardır. Irkçılık artık beslenme kaynağını kültürel farklılıklarda bulmakta ve giderek bu ırkçılığı yaymaktadır. Balibar’ın sözlerinden yararlanmak gerekirse ‘’yeni-ırkçı öğretilerde hiyerarşi temasının ancak görünüşte ortadan kalktığını anlamak zor değildir.’’  Balibar yeni ırkçılığı, sömürgelikten kurtuluş çağına, eski sömürgelerle eski metropoller arasındaki nüfus hareketlerinin tersine çevrilişi ve insanlığın tek bir siyasal alan içinde parçalanışı çağına ait bir ırkçılıktır diye tanımlar. Burada bir diğer husus ise, biyolojik özelliklerin değil kültürel özelliklerin aşılamadığı bir ırkçılık yani ilk bakışta bazı grup ya da halkların birbirine üstünlüğü değil, sadece sınırların kaldırılmasının sakıncasını, hayat tarzlarının ve geleneksel bağdaşmazlığını savunan bir ırkçılık olarak düşünülebilir. Farklı kültürel özellikler dendiğinde akla, göçmenler-mülteciler-yerli olmayanlar-yerinden edilenler- dinsel-cinsel-etnik azınlıklar, kısaca o ülkeye ait olarak görünmeyenler işte yeni ırkçılığın nesnesi olmuşlardır. Günlük hayatta gazetelerde okurken farkında olmadığımız birçok yeni ırkçılık söylemleri vardır. Örneğin, Rus mafyası, Türk oto hırsızı, Afrikalı uyuşturucu satıcısı, Doğu Avrupalı kadın tüccarları gibi medya ifadeleri ile sınıflandırma ve etiketlemelere neden olmaktadırlar. Burada sorun, bu kişilerin yabancı uyruklu olmasından ziyade içinde yaşadıkları entegre olmaya çalıştıkları toplumun geleceğini tehlikeye düşürdükleri algısında yatmaktadır.
 Avrupa’ya doğru artan göç dalgası, 11 Eylül saldırısı sonrası artan İslamofobi gibi olaylar yeni ırkçılık kavramının içini doldurmuştur. Bu gibi temel olayların sonrasında, Avrupa ülkelerinde artan gelecek korkusu, sosyal güvensizlik, bireysel çıkarımlar, ulusal kimlik vurgusu, geleneksel inanış ve önyargılar, toplumsal yapıda dönüşümlere sebep olan göç ve ekonomik faktörler yeni ırkçılığın artışında etkili olmuştur. Göçmenlere ve mültecilere yönelik ayrımcı davranışların nedenlerinin başında ulusal güvenliklerine bir tehdit olarak görülmesidir. Bu gibi tehdit algıları da, ırkçı düşünceleri beslemektedir, kendilerine benzemeyenlere fazladan bir kontrol dayatılması, sorguya çekilmesi gibi örnekler verilebilir.
Yeni ırkçılık, kendini ötekilerden farklı görenlerin çizdiği, oluşturduğu coğrafi ve yabancıların zihinsel ve coğrafi sınırların dışında yaşaması gerektiğini düşünen bir anlayışı da ifade etmektedir. Kültürel olarak kendinden farklı olanlar potansiyel bir tehdit olarak görülmekte ve her an onlara karşı teyakkuzda olunması gerektiği düşünülmektedir. Farklı kültürleri seviyoruz ve saygılıyız ama siz de bizim gibi davranmalısınız imasının altında bu yeni ırkçılık yatmaktadır. Görünmeyen kültürler arası eşitsizlik inancı birbirine benzemeyen kültürlerin bir arada yaşayamayacağı kanısındadır. Irkçı söylemlerde, ayrı yaşaması gereken farklı grupların olduğu inancı vardır. Toplumları böylelikle ayrıştırmak makul yol olarak düşünülür. Balibar’a göre ırkçılığın önenmesi isteniyorsa, soyut ırkçılık karşıtlığının yani insanların hareketlerinin sosyolojik ve psikolojik kurallarının bilmezlikten gelinmesi önlenecekti. Yani, ‘’hoşgörü eşiklerine saygı göstermek, kültürel mesafeleri korumak yani bireylerin bir tek kültürün mirasçıları ve taşıyıcıları olduğunu ileri süren varsayım gereğince toplulukları ayırmak gerekecekti. Kentsel yenileştirme-dönüşüm projeleri, okullarda ırkçılığa karşı mücadele günleri gibi hareketler de asıl ırkçılığa dâhildir. Basit düşünmek gerekirse, her reddediş bir kabul ediş anlamına gelmektedir. Nasıl ki kitle psikolojisi ile toplu şiddet ve saldırganlık artıyorsa gerçek ırkçılık karşıtlığında da kitle psikolojisi ile birlikte ortaya ırkçı söylemler çıkabilir. Örneğin, biz ırkçı değiliz biz hoşgörülüyüz derken arkada yatan anlamda biz ve kendi kelimelerinin dışındakiler nerede sorusu akla gelmektedir. Irkçı söylemler, Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde farklı ülkelerde farklı biçimlerde yer almaktadır. Balibar, bir Fransız ideolojisinden bahsetmektedir. Fransa’nın, insanları evrensel olarak eğitme misyonunu üstlenmiş oluşu da bir tür ırkçılık olarak görülmektedir. Bir gizli asimilasyon kurulmuştur ve bunu evrensel değerleri reddedip kendi kültürüne göre yaşamak istemekte direnenleri dışlamak şeklinde sonlanmaktadır.
Bu manada, klasik ırkçılık sembolik diye tabir edilen bir ırkçılıkla değişime uğramıştır. Yeni ırkçılık söylemi, Balibar’ın da ifade ettiği şekilde, kültürel bir hiyerarşi üzerinden kendini var etmektedir. Kültür, insanları ve toplulukları bir soy kütüğüne, dokunulmaz ve değişmez bir soy belirlemesine hapsetme yolu olarak görülebilir. Burada, yeni ırkçılık, aynı coğrafyada yaşayan insanların tarihsel süreçte kazandıkları kültürel alışkanlıkların farklı olduğunu savunmaktadır. Farklı kültürel gruplar içinde, dinsel, etnik gruplar vardır. Kültürel özellikler de bir soya- bir gene özel olarak atfedilmektedir aslında yeni ırkçılık gene biyolojik ırkçılığın devamı gibidir. Irkçılık söylemi günümüzde de belli bir geçmişe, soya ait olma fikriyle özdeşleştirilmektedir. Alenen bu ifade edilmese de, aynı kökten olan insanların bir arada yaşaması gerektiği inancı, ulus devlet inşa süreçleri ve sonrasında da milliyetçilik ve ırkçılık söylemlerini artırmıştır.
Balibar’ın bir diğer ifadesine göre, eğer değiştirilemez kültürel farklılık insanın gerçek doğal ortamı için vazgeçilmez atmosferi ise o zaman bu farklılıkların ortadan kaldırılması sonucunda zorunlu olarak savunma tepkileri, etnik gruplar arası tartışmaların artışına yol açacaktır.
Biraz daha belli bir kavram üzerinden yeni ırkçılığı irdelemek gerekirse, göç kategorisi ele alınabilir. Göç Balibar’a göre ırk kavramını ikame edici ve sınıf bilincini parçalayıcı bir etken olarak yeni ırkçılığa dair ipuçları vermektedir.Hollanda örneğinden gidersek, oldukça liberal, hoşgörülü olarak bilinen ülkede göçmenler için belli başlı standartlar getirilmiştir. Hollanda’ya gelmeden önce bu ülke hakkında güncel bilgilere sahip olması, eğitimli olması, Hollanda kültürü ve tarihi hakkında donanımlı olmak gerekmektedir ki yapılan sınavı geçenler ülkede yaşama hakkına sahip olsun. Son zamanlarda çokça kullanılan entegrasyon(uyum) kavramından da anlaşılacağı üzere, kollektif zihinlerde mevcut bir yabancı düşmanlığı vardır. Hollanda veya Almanya kültürüne-yaşamına entegre olmada zorluk çekebilirler düşüncesi, onlara eğitimsiz gözüyle bakma, ucuz işçi olarak görmeleri göçmenlere baştan ötekileştirmiş kalıpları dayatmaktadır. Almanya’ da ise çok iyi eğitim almış ikinci ve üçüncü nesil göçmenlere karşı da hala bir önyargı vardır, ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Her ne kadar, üçüncü nesil olup, o kültürle doğmuş büyümüş, melezleşmiş, tüm kültürleri özümsemiş olsalar da iş hayatında bile ayrımcılığı yaşamaktadırlar. Neo nazi cinayetlerinin artışındaki sebep yeni ırkçılığın hâkim olduğu düşüncelerdir.
Yabancılar ve göçmenlere karşı oluşturulan yasalar ve göçmen fobisi işlenerek yeni ırkçılığa katkıda bulunan devletlerin genel olarak demek istediği, senin yaşam tarzına saygılıyım, kültürüne de ama bize fazla yakın durma eğer aradaki mesafeyi azaltmaya çalışırsan sana tepki gösteririm, yasalar koyarım şeklindedir. Balibar’ın deyişiyle “meta ırkçılık” da denilebilir. Fransa’da ki evrensel eğitim anlayışında olduğu gibi liberal kanatta görünen, aradaki duvarları yıkmış gibi hissettiren, kültürlere karşı düşünceleri hep hoşgörülü gibi olan toplulukların aslında sınırlarını çok kalın hatlarla çizdiği aşikârdır. İnsanları kendi anlayışlarına uygun bir sınıra hapsederek onlara özgürsünüz eşitiz diyerek aslında farklı bir ırkçılık uygulanmaktadır. Dinsel, etnik ve kültürel açıdan farklı grupları hedef alan söylemleri de içinde barındırmaktadır.
Yeni ırkçılığın giderek artmasının nedenleri arasında göçmenlerin devlet borçlanmasında büyük rol oynadığını düşünen siyasetçilerin artışıdır. İngiltere başta olmak üzere derinleşen ekonomik bunalımlar karşısında tek çözüm adresinin farklı uluslardan gelen insanlar arasında bölünmeyi yaratmak olduğu düşünen egemen sınıfın giderek büyümesidir.
Yukarıda anlatılanlardan ve açıklananlardan ötürü Avrupa kültürünün Avrupa’nın melezleşmesine karşı büyük bir korkusu ve tepkisi olmaktadır. Fransa’nın eğitim sistemine Fransa’nın Kuzey Afrika’da kültürlerin gelişmesine ekonomik ve sosyal açıdan yardımda bulunduğunu anlatan hikâyeler, yazılar konulması istenmiştir, burada amaç göçmenlere kendilerinin sömürgeci değil, medeniyeti yayan bir kültür olduklarını ve Fransa kültürü altında yetiştiklerini bir kez daha anımsatmaktır. Burada açıkça, meta ırkçılık mevcuttur. Bu olayda, beyaz insanların ve sömürenin tarihi okutulması olarak düşünülürse de yeni ırkçılıktan bahsedilir. Bu yüzden, Yeni ırkçılık, farklı kültürlerin bir arada barınmasını, alışveriş halinde olmasını kabul etmeyen bir ırkçılık türüdür.


Sonuç:
Kısaca, yeni ırkçılık gerekçeleri olarak, kültürlerinin bozulacağından korkmaları, istihdam alanlarındaki boşlukları dolduracakları, çocuklarının farklı kültürlerden çocuklarla kaynaşıp kendi kültürlerinden uzaklaşacağı, melezleşme sonucu saf olarak korunmuş geleneksel düşüncelerinin bozulacağı gibi fikirler mevcuttur. Bu fikirler başta siyasetçilerin gündeminde kökleşmiş bir halde söylem halini almışken, topluluklar arasında da farklı olana karşı bir sırt çevirme, ötekileştirme, hangi ülkeden geldiğini her şeyden daha çok merak etme ve sorma gibi eylemlerle cisimleştirilmiştir. Biyolojik olarak farklı olan ötekinin yerini artık sosyolojik olarak farklı olan öteki almıştır. Bu yüzden, yeni ırkçılık doğu batı ayrımını daha çok belirginleştirmektedir. Olması gereken, kendi özelliklerimizi özcü bir biçimde ele almayıp, kendi özelliklerimizle özgürce yaşamaktır.



[1] Şerife Türcan Özşuca,  ‘’Yapısal Uyum, Küresel Bütünleşme ve Refah Devleti’’,http://www.kamu-is.org.tr/pdf/7217.pdf, (02.06.2012)
[2] Guy Standing, “Global Feminization Through Flexible Labour”, World Development, 17(7), 1989, s. 1077-1095.
[3] Ders için okunacak makaleler arasında olduğu için, bu makaleden faydalanıldı. Kristina Boreus, ‘’Söylemsel Ayrımcılık ve Dışavurumları’’, www.nefretsoylemi.org/resimler/200911194556238055.doc, (19.05.2012)

Hiç yorum yok:

Etiketler

göbek eritme (3) candan erçetin (2) kanarya (2) temizliği (2) tubun faydaları (2) 19 (1) 1970 (1) 200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var (1) 35 ölü (1) A1 (1) AGİT (1) Affrican Commission (1) Afrika Şartı (1) Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma (1) Mahkeme (1) Mariami Abduselişi (1) O beni “Herhalde” sevmiş. (1) Women's Rights (1) acıtıyor (1) adım google'da çıkmasın (1) algı gerçektir (1) altın (1) altınları (1) amniyo sentez (1) amniyosentez (1) ankara (1) arama motoru (1) asma (1) auto erotic asphixication (1) ayak (1) ayak temizliği (1) azınlık hakları (1) ağlamak (1) ağız kokusunu önlemek (1) babet yara yaptı (1) bahar (1) baklava (1) bakım (1) balböceği (1) barış manço (1) batı trakya türkleri (1) bel kemeri (1) brokoli salatası (1) brugge porselen (1) brütüs (1) bulantı (1) buzdan müze. (1) böğürtlenimsi (1) can dündar (1) caught in the middle (1) cemal süreya.. (1) depeche mode (1) deprem (1) dirsek bakımı (1) diş eti (1) diş ipi (1) diş sağlığı (1) dondurma (1) dondurucu soğuk (1) downsendromu (1) düğün davetleri (1) el ayak bakımı (1) el kuruluğu (1) el nemlendiricisi (1) elma (1) elmalı cevizli puding (1) fahri (1) forum (1) foça (1) free love (1) funda arar (1) geceler. (1) genetik hastalıklar (1) genç (1) godotyu beklerken (1) google (1) gögüs (1) gökçe (1) güney afrika (1) güneşli bir sabah (1) hakikat komisyonu (1) havilland krem (1) hepatit b (1) hitler (1) hocam (1) hz.muhammet (1) iktisat (1) ileri yaştaki kadınlar (1) ipuçları (1) ishal (1) istanbul (1) isviçre (1) italy (1) jane eyre (1) jinekoloji (1) jooble (1) jooble-tr.com/ (1) joseph (1) julide ateş (1) kadınlar için şınav (1) kafes temizliği (1) kanser riski (1) karartma günleri (1) karpuz çekirdeği (1) karsı dağların heybetinden mi gireyim?? (1) karın düzleştirme (1) kavun (1) kazaklı tüy =) (1) kilo almak (1) kissing you goodbye (1) konular (1) kpss (1) kuklagiller... (1) kusma (1) kuyumcu (1) külah (1) külah pasta (1) kırmızı turp (1) kızgın güneş (1) lavanta (1) lavanta çayı (1) leperuj (1) leyla ile mecnun (1) mekik (1) mengele (1) muhabbet kuşu (1) muhabbet kuşu bakımı (1) muhabbet kuşu banyo (1) muz sesleri (1) nara (1) nedensiz (1) nelson mandela (1) oldies (1) pamela anderson (1) patatesli börek (1) patatesli peynirli börek (1) patos (1) pervasız (1) peygamber efendimiz (1) peynir (1) phokaia (1) plastik su şişeleri (1) porselen bebek (1) poselen bebek (1) push up (1) rafet el roman nerdesin (1) roboski (1) sarı lira (1) sayesinde (1) sende mi brütüs (1) senede bir gün (1) sivrisinek (1) sivrisinek kovar (1) soframız (1) sor dağılımı (1) sosyal (1) soğan (1) star tv (1) storia di un tale (1) su (1) suluk (1) sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün (1) süt (1) sınav nasıl çekilir (1) sırt yağı eritme (1) tam buğday ekmeği ve faydaları (1) ters mekik (1) the gummy bear (1) the pierces (1) tooner dolls (1) torba (1) trt haber (1) tuttu fırlattı (1) tüylenmiş kazak (1) uludere (1) under the tuscan sun (1) uygun ayakkabı seçmek (1) vasiyet (1) yalnızlık 2013 (1) yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi (1) yaz salatası (1) yağ yakan besinler (1) yağ yakma (1) yeni logo star tv (1) yeşillik (1) yorgun (1) yorulmadan zayıflama (1) yumurta (1) yüzünden.. (1) zayıflamak (1) zeybek vs yunanistan davası (1) çanta (1) çat pat deil sular seller gibi (1) çıtır börek (1) çığlık (1) ölüm orgazmı (1) öteki kadın (1) özel geceler çin (1) üniversite (1) şınav (1)