3 Ocak 2011

Sendikalarda Kadın ve Cinsiyet Ayrımcılığı




Kadınların sendikalarda örgütlenmesini ve katılımlarını inceleyen iki temel makale üzerinden, kadın sorunun Türkiye’deki işçi sendikalarda nasıl algılandığı ve kadınların sendikalardaki durumu sendikaların amaçlarına göre anlatılacaktır. Gülay Toksöz’ün, Sayımız Çok Az: Sendikalarda Kadınlar makalesine bakalım. Kadınların sendikalara üyeliği, sendika faaliyetlerine katılımı ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Ülkenin gelişmişlik düzeyi, sosyal ve kültürel değerleri, sendikal örgütleriyle ilgili yasal kısıtlamaların mevcudiyetine bağlı olarak her ülkede farklılık göstermektedir. Bu farklılıklara rağmen bazı eğilimler tespit edilmiştir. Örneğin, Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na göre kamu çalışanlarını ve beyaz yakalı işçileri örgütleyen federasyonlarda kadın katılımı yüksektir[1]. Hizmet sektöründeki firmalarda çalışan çok kadın halen örgütsüzdür.
    Diğer saptanan eğilim ise kadınların üyelik oranları artsa bile aktif katılımları, karar mekanizmalarında yer almaları oldukça azdır. Egemen olan zihniyet burada da etkilidir. Kadınların bağımlı çalışan konumu, erkeklerinse yönetici konumu sendikal örgütlenme hiyerarşisinde de değişmemiştir. Kadınların aktif olarak katılamaması, ekonomik, sosyal, sendikal kökenli sebeplerden olabilir. Bunlara ek olarak, kadının aktif olarak katılamamasına cinsiyetçi işbölümü de engeldir. En basiti, kadın fabrikadan çıkınca eve gidip ev işlerini halletmek zorunda olduğunun farkındadır. Çocuk, yaşlı ve ev bakımı, iş harici tüm zamanını almaktadır. Sendikal faaliyetlere neden katılamadığı sorulduğunda zaman yok diye cevap verenler çoğunluktadır. Cinsiye dayalı işbölümü bunun dışında, kadınların hala ücretsiz aile işçisi olarak çalıştırılmasıyla yakından ilgilidir. Kadının ücretin işgücüne kısıtlıdır. Göçle birlikte kentlere gelen kadın, genellikle enformel sektörde çalışmaktadır, ve böyle bir durumda kadınlar kendi çalışma haklarının bilincinde değillerdir ve sendika üyesi olma şansları çok azdır. Kamu sektöründe çalışan kadınların ise sendikal örgütlere katılımı kısıtlamalarla doludur.
Kadın yeri evidir düşüncesi hâkim oldukça, kadın bir işte çalışsa bile ev işlerinin aksatılmaması beklenir. Hanedekiler, kadının sendikal faaliyetlere katılmasını da hoş karşılamayabilir. Bu tip durumlarda, kadının sendikalara yabancılaşması görülür. Hâkim olan engellerin başı, kalıplaşmış cinsiyet rolleri ve ataerkilliğin kadını eve uygun görmesidir.
Başka engelleri söylemek gerekirse, kadınların çalıştığı iş, mesleki rolleri ya da sahip olduğu iş tecrübeleri de sendikal faaliyetlere katılımı etkilemektedir. Düşük maaşlı işler ve yoğun çalışma saatleri kadınların bulundukları işten ayrılıp başka bir işe girmelerine yol açar, sık sık değiştirilen işlerden dolayı kadınlar işlerinde ilerleyemezler bu da sendikal faaliyetlerle uğraşmada olumsuz etki yaratmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde katılımı artırmak için bazı kampanyalar, kadın sorunları için özel birimler kurulmaktadır.[2] Ancak, kadınların sendikal faaliyetleri ya da bunlara dair herhangi bir politika izlemedikleri gözlemlenmiştir.
Türkiye’de ise kadının işgücüne katılımının az oluşu, kamusal ve özel alanda egemen olan ataerkil zihniyet kadınların sendikal katılımını olumsuz etkilemektedir. Kadınların ekonomik faaliyetleri çok sınırlıdır çünkü işgücüne katılımları azdır. Tarım sektöründe görünen kadın ücretsiz aile işçisi olarak sayılır, kentlere yaşanan yoğun göçle birlikte de kadın enformel sektöre atılmaktadır. Veyahut evine ve eşine bağlı bir hayatı kabullenmektedir. Burada hâkim olan zihniyet, kadınların eğitim düzeylerinin düşük oluşuyla birlikte ataerkilliğin kadını tahakküm altına almak istemesidir. İkinci kuşak göçen kadınların ise ücretli çalışmalarına genellikle aile tarafından razı gelinmektedir. Halen, ücret dışı çalışan kadın oldukça fazladır. 2002 yılı DİE’nin verilerine göre kadınların %50,8 ücretsiz aile işçisidir. Bunların çoğu kırsal kesimdendir. Gülay Toksöz makalesinde Türkiye gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de kendi hesabına çalışma daha çoktur diye belirtmiştir.[3] Burada, kadının fedakâr oluşu yadsınamaz ancak aynı zamanda ataerkil sistemin kadını sömürmesi de bunun içindedir.
Asıl meselemiz, kadınların işçi sendikalarında örgütlenmeleridir. Elverişsiz istihdam koşullarında çalışan kadının tüm haklarından haberdar olup, bunları örgütlenerek gündeme getirip hakkını araması olanaksızdır. İşçi sendikalarının çıkar amacı üye sayısını dolgun göstermek ve bunların arasına kadınları da yazmaktır ancak onların sorunlarına toplumsal olarak değinmek misyonlarını oluşturmamaktadır. Ücretli çalışan kadınlar bir azınlıktır, sendika üyesi olan kadınların çalıştığı iş sahaları: tekstil, gıda, hizmet sektöründe yoğunluktadır.
Bozuk istihdam yapısından başka, sendikalarında kendi sınırlılıkları vardır.[4] Yani, geleneksel örgütlenme biçiminden kopmamışlardır. Özelleştirme sürecinde işçilere sendikalardan çıkmaları için işverenler baskı uygulamaktadır, enformel sektörde ise sendikalaşmak imkansız gibidir.
Sendikalarda var olan antidemokratik yapı kadın işçilerin haklarını erkek işçi hakları içinde sayabilir ya da var olan hiyerarşi burada da işlemektedir. Kadınların üye olarak sendikalarda yer alması aşamasından sonra karar organlarında kadınlar yetersiz temsil edilmektedir. Türk-İş, Hak-İş, Disk’te şube düzeyinde kadın sayısı çok azdır. Bu 3 sendikada kadının temsilinin yetersiz oluşu bir sorun olarak görülmemektedir.[5]  Ancak, Türkiye’deki sendikaların uluslararası sendikal örgütlere üyeliğiyle birlikte, kadın üyeler eğitim seminerleri ve kongrelerde yer almıştır. Türkiye’deki sendikalar kendilerini uluslararası bu sendikal örgütleri takip etmek zorunda hissetmişlerdir. Çünkü bu her şeyden önce onlar için itibar meselesidir, kadına verdikleri değerden kaynaklanmamaktadır. 8 Mart kutlamalarından öteye geçmeyen kadın faaliyetleri duraklamanın eşiğindedir. Erkek yöneticiler sendikaların vizyonunu yenileştirmek adına kimi zaman kadın çalışanlara ya da yöneticilere yer vermektedir. Ancak, kadın o konumdayken erkek yöneticinin kararları bağlamında ve onun politikası dâhilinde çalışmalıdır, yoksa kadını küçük düşürücü olaylar oluşabilir.
Erkek yöneticilerin varlığı, kadına yönelik eşitlik programlarını gereksiz olarak görmekte, insan haklarının önemi vurgulamakla yetinmektedirler. Dile gelen cinsiyet eşitsizlikleri sadece şikâyetlerde kalmaktadır, hukuki boyuta geçememektedir.
Sendikalardaki aktif kadınların profiline bakalım. Çoğunluk kent kökenlidir, eğitim düzeyleri ve bulundukları konumlar görece yüksektir.[6] Kadınların %76,7’ü üniversite mezunudur. Yüksek eğitim düzeyi kadının daha iyi bir konuma gelmesine yardımcı olduğu için, sendikalardaki aktif katılıma da yardımcıdır. Eğitimli kadının kendine olan güveni vasıfsız işçi olarak enformel sektörde çalışan kadından oldukça fazladır. Evli, dul, boşanmış olanların %83.5’inin çocuğu vardır. Türkiye’de evlilik oranı yüksek olduğundan katılımdaki kadınların çoğu da evlidir, bu diğer ülkelerle farklılık göstermektedir. Boşanmış veya dul kadının sendikal faaliyetlere katılımında ataerkil gözün, zihniyetin kadını kötü değerlendirmesi kaçınılmazdır, bu yüzden kadınlar çekimser kalırlar. Çalışmaya başlama nedenleri, ekonomik zorluklar, ekonomik açıdan bağımsız olma, çevre ve saygınlık kazanma, çalışmayı sevme gibi nedenlerdir.[7] Kadınların çoğu geleneksel ev sorumluluklarını taşırken bu tür faaliyetlere zaman bulmaya çalışırlar, ancak kararlı ve yetenekli kadınlar sendikalarda aktif olabilmektedir. Ataerkil zihniyete ters olan bu katılımda kadınlar erkek alanlarından birini daha fethetmeyi başarmışlardır.
 Aktif katılan kadınlar, kadın işçilerin katılımını düşük bulmaktadırlar. Erkek yöneticiler kadınlarla bazı rolleri paylaşırlarsa kadınların sayısı bu alanda da artacaktır. Ama sahip oldukları mevkiinin ya da çevrenin etkisiyle de bu tür eşitliklere hiçbir zaman sıcak bakmamışlardır. Sadece görünümde kadın, onların faaliyetlerinde önemlidir, karar alma ve düzenleme aşamasında kadına gerek duyulmaz.
Kadınlara neden sendikalarda çalıştığı sorulduğunda baskın gelen cevap başka insanlara yardım etme isteğidir, yaralı olma amacıdır.[8] Bu noktada, erkeğin çıkarları için (mevki ve yüksekte olma, diğerlerine hükmetme güdüsü) o konumda olmasından farklıdır, kadın gönüllük esasına dayanarak orada yer almaktadır.
Çalışma yaşamının temel sorunlarına bakacak olursak; kadınların en temel sorunları iş güvencesinin olmayışı, sendikasızlaştırma, yetersiz ücret, kayırma, rüşvet, kötü yönetim, özelleştirme, işçilerin yönetimde söz sahibi olamaması gibi sorunlardır. Sendikasızlaştırma hem özelleştirilen işyerlerinde hem de kamu ve özel sektörde işin taşeron firmalara devredilmesi sürecinde karşılaşılan temel sorunlar, kadınların işlerini kaybetme tehlikesine karşın bir güvenceden yoksun oluşları, kadınları sendikal faaliyetlerden uzak tutabilir.
Cinsiyetçi ayrımlara değinmek gerekirse, kadın işe alırken, yükselirken, kurumun sunduğu eğitim olanaklarından yararlanırken, ücret ödenirken ayrıma tabi tutulmaktadır. Diğer mühim sorun, işyerinde tacize maruz kalmadır. En yaygın şekilde, küfürlü ve küçümser nitelikte konuşmalardır.
Memur sendikalarında kadınlara göz atacak olursak; öncelikle, kadınlar eğitim, sağlık, idari hizmetlerde yoğunlaşmışlardır. Kamu görevlisi kadınlar yüksek eğitime ve vasıflılık düzeyine haizdirler. Memur sendikalarını bünyesinde barındıran ve kadınlara yönelik çalışmalarıyla öne çıkan KESK’tir. Tüzüğündeki bir maddede biri kadının yaşadığı sorunlara çözüm üretmeyi, yaşama ve çalışma koşullarının gelişmesini amaçlamak yer almaktadır.
     Mesut Yeğen’in yazmış olduğu Sendikalar ve Kadın Sorunu: Kurumsal Gelenekler ve Cari Zihniyetler makalesine bakacak olursak, makalenin temel amacı: Türkiye’deki 3 işçi sendikasının örgütsel dokümanları ve sendikacı mülakatları ışığında kadın sorununa nasıl bakıldığını araştırmaktır.  Buna ek olarak, istihdam alanında cinsiyetçiliğin nasıl ortaya çıktığının, nasıl devam ettirildiğinin, sona ermesi için önlemler alınıp alınmadığının, sendikalardaki baskın kurumsal gelenekler ve cari zihniyet örüntüleri arasındaki çözümlenmelere yer verilmiştir. Genel bir ifadeyle, kadın ve kadın işçileri nasıl değerlendirdikleri, politikalarında kadına verdikleri yer açığa çıkarılmaktadır. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK konfederasyonlarının program, tüzük, yönetmelik, genel kurul raporları ve genel başkan konuşmaları türünden örgütsel metinleri değerlendirilmiş, konfederasyon yöneticisi, sendika, yöneticisi, şube yöneticisi ve işyeri temsilcisi 40 sendikacıyla görüşme yapılmıştır.[9]
İlk olarak, Türkiye İşçi sendikaları Konfederasyonu’na bakalım. 1950’li kuruluş yıllarından 1990lara kadar geçen dönemde kadın sorunu olarak görülen toplumsal sorun yoktur. Kadın işçilerin sendikal sorunları bu sendikanın gündemine alınmış olsa da bir toplumsal cinsiyet olarak kadınlık ve bu cinsiyet konumuyla ilişkili istihdam alanında oluşan ayrımcılıkları kuruluşundan 1990lara kadar bu sendikanın gündeminden oldukça uzak kalmıştır. Konfederasyonun ana tüzüğünde kadına ve kadın işçilerin sorunlarına dair hiçbir madde yoktur. Egemen olan kurumsal zihniyet kadınları kategorik olarak yok saymaktadır.[10] Konfederasyon metinlerinin kadın ve kadın işçilere dair suskunluğu ve metinlerdeki görünmezlik, çalışma yaşamı ve kamusal alanda erkek ve erkek işçilerin egemen olduğu anlayışı hâkimdir. Erkek işçileri esas olarak görmekteyken kadınları erkeklerin işçileri ve karıları statüsüyle görmektedir.[11] Bu zihniyetin, çalışma yaşamında kadınların görünmezliğini toplumsal bir sorun olarak saymadığı oldukça açıktır.
Kadın sorununun 1980lerde artan önemi ve etkinliği Türk-İş’i de etkilemiş ve bünyeleri dâhilinde Kadın İşçiler Bürosu kurulmuştur. Kadın İşçiler Bürosu, kadın sorunlarını önemsemektedir fakat Türk-İş olayları kadın sorunu görüşünden oldukça uzak değerlendirmektedir. Kuruluşu tüzük hükümleriyle gerçekleşmemiş olup, buranın faaliyetleri genel kurul raporlarında yer alırken eğitim çalışmaları kategorisinde diğer çalışmalar başlığında yer almaktadır.[12] Var olan bu sendikal hiyerarşi, erkek ve yetişkin olmayan kesimi geri plana atmaktadır. 
Buna karşılık, Kadın İşçiler Bürosu’nun gerçekleştirdiği faaliyetler kadını yerleştirdikleri dekoratif anlamdaki konumlarına ters düşmektedir. Çünkü tüm faaliyetler gerçekleştirilirken konfederasyonun egemen zihniyetine tamamen muhaliftir, gündemlerinde kamusal alana kadınların yetersiz, eksik katılımı vardır. 1995 yılında gerçekleştirilen Kadın Sendikacılar Kurultayı’nda, işçiler ve kadın işçilere sınırlı bir perspektif oluşturmak yerine, çalışan kadınların sorunları genel bir kadın sorunu söylemi içinde yer alıp toplumsal bir konu olarak değerlendirmiştir. Kısaca, bu kurultayda kadın sorununa bakışta bir değişiklik olmamıştır.
Devrimci İşçi sendikaları konfederasyonu DİSK, kadın sorununu ele alışında izlediği politikayı bilmemiz gerekir. DİSK, kendi içinden türeyen Türkiye sendikal geleneği ve bu geleneksel anlayıştan koparan özel ideolojik çizgidir.[13] Eşitçiliğin baz alındığı bu ideolojide kadın sorununa dair cinsiyetçi ayrımcılığa karşı olmak gibi bir politika izlemeleri önemlidir. Cinsiyet ayrımcılığı çerçevesinde kadın sorununu tüzüğüne taşıyan DISK kadın işçilere dair somut konularda genel sendikal gelenekten ayrılmaktadır. Bir başka deyişle, kadın sorununa dair metinler ve faaliyetler DİSK’te görünür niteliktedir. Ancak, tutarlı ve istikrarlı bir şekilde devam ettirdiğini söylemek zordur. İşçi dendiğinde öncelikle erkek işçilerin anlaşıldığı bir zihniyet hâkimdir.
1980 yılında yapılan 7. Genel Kurul’daki raporda: emekçi kadınlar ister tarlada, ister fabrikada, ister büroda çalışsın, özgür kişiliklerini kazanamamakta ve toplumun yanı sıra erkeğin denetimi ve baskısı altında bulunmaktadır[14]. Egemen zihniyet kadın sorununu sınıfçı bir konumun üzerine koymakla beraber, çalışan veya çalışmayan kadınların sorunlarını kadın sorunu algısına yakın bir yerden baksa da kadını ikincil konumda görmektedir.
Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İş) izlediği politikalar İslam eksenli muhafazakâr bir görüşten yanadır. Diğer iki konfederasyondan farklı bir görüşe sahiptir. Cinsiyete dayalı işbölümü normal gören tutumları, yapılan görüşmelerde açıkça ifade edilmiştir. Kadın sorununun tarifinde toplumsal bir işbölümünün ve kadının istihdam alanına yetersiz katılışının bir eşitsizlik yarattığı Hak-İş için bir önem taşımamaktadır. Bu sendikanın kadın sorunundan anladığı çalışma yaşamının cinsiyete dayalı işbölümüne uygun tarzda düzenlenmemiş oluşudur.[15] Cinsiyete dayalı işbölümünü açıkça ve samimi olarak onaylayan sendika temsilcileri, kadının istihdamda yer alma talepleri cinsiyete dayalı işbölümüne göre düzenlenmelidir ifadesine kadının analık görevini ve ev kadınlığını öncelikli olarak üstlenmelidir anlayışını eklemektedir. Yarı-zamanlı çalışmanın yaygınlaştırılmasını istemektedirler.
Hak-İş şube yönetici temsilcileri genel olarak konfederasyonun merkezi tutumundan az da olsa farklı şeyler dile getirseler de, kadın sendikacılar çok daha dramatik şekilde anlatmaktadır. Yani, üst pozisyondaki erkek yöneticilerin taşıdığı zihniyet ile kadın sendikacıların zihniyet kalıpları arasında ciddi farklılıklar vardır.[16]
Onlara göre, bu isteklerinin kaynağı insanın yaratılışına, fıtratına göredir.  Kadının ve erkeğin toplumsal hayatta yer alışlarının ve rollerinin gelişimi tarihsel, kültürel ve geleneksek şekilde olmuştur. Bu yüzden, bu normlar, bu farklılıklar sökülemez, değişemez zihniyeti geçerlidir.  Kadın sorunun kaynağında İslam’la birlikte geleneklere karışmış bazı düşünceler vardır. Kadına engel koyan sadece İslam olarak düşünülmesi yanlıştır çünkü örfle karışmış tarihsel biçimler vardır. İslam devletlerinde toplumsal hayattaki cezaların birçoğu siyasi rejimlerden kaynaklanmaktadır.
Kadın sorununun mevcudiyetine üç konfederasyon da farklı bakmaktadır. Örneğin, Hak-İş için böyle bir sorun yokken, Türk-İş ve DİSK için bu aşılması gereken bir toplumsal sorundur. Hak-İş İslam doğru temsil edilirse kadınların bugünkü durumunun İslam’a bağlı olmadığı anlaşılır ve kadına yönelik tarihsel ya da şu anki adaletsizlik İslam kaynaklı olmayıp, dinin örfle karışmış tarihsel biçimleridir diye ifade eder.[17]
  Ancak eleştirmek gerekirse, üç sendikada da değişmeyen bir tutum vardır. Cinsiyetçi işbölümünden çıkardıkları kadınla erkeğin eşit olması, erkek ne yapabilirse kadın da yapabilir düşüncesidir. Yani, kadın erkeğin yapabileceği her işi yaparsa erkeklerle eşit konuma geleceği düşünülürken hiçbir zaman kadın ne yapabilirse erkekte yapmalıdır diye düşünülmez. Hiçbir zaman erkekte kadının yaptığı işleri yaparak eşit işbölümü olacağını düşünmez. Bu da cinsiyetçi işbölümünün kökü gibidir. Sendikal örgütlenmeler erkeklere ait olarak görülüp bu alanda da erkekler yoğunluktadır, kadının işinden sonra eve vakit ayırması ya da eş-baba-işveren baskısından-korkusundan ötürü bu tür faaliyetlere katılamamakta, çalışma haklarından habersiz olarak sömürülmeye maruz kalmaktadır.
Kaynakça:
-Toksöz, Gülay, ‘’Sayımız Çok Az’’ Sendikalarda Kadınlar, ‘’Neoliberalizmin Tahribatı’’ içinde Metis Yayınları, 2004.
-Yeğen, Mesut: Sendikalar ve Kadın Sorunu: Kurumsal Gelenekler ve Cari Zihniyetler, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Güz 2000, Sayı 1-2.


[1] Gülay,Toksöz ‘’Sayımız Çok Az’’ Sendikalarda Kadınlar, ‘’Neoliberalizmin Tahribatı’’ içinde Metis Yayınları, 2004, 234.
[2] Gülay,Toksöz, sf:237
[3] Gülay,Toksöz, sf:237
[4] Gülay,Toksöz, sf:242
[5]Gülay,Toksöz,sf: 243
[6] Gülay,Toksöz, sf:244
[7] Gülay,Toksöz,sf:245
[8] Gülat,Toksöz,sf:249
[9] Mesut, Yeğen: Sendikalar ve Kadın Sorunu: Kurumsal Gelenekler ve Cari Zihniyetler, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Güz 2000, Sayı 1-2, sf:4.

[10] Mesut, Yeğen,sf: 4
[11] Mesut, Yeğen,sf:6
[12] Mesut, Yeğen,sf:6
[13]Mesut, Yeğen,sf: 8
[14] Mesut Yeğen,sf:10
[15] Mesut Yeğen,sf: 32
[16] Mesut Yeğen,sf: 35
[17] Mesut Yeğen, 35

Hiç yorum yok:

Etiketler

göbek eritme (3) candan erçetin (2) kanarya (2) temizliği (2) tubun faydaları (2) 19 (1) 1970 (1) 200 tane gezegeniniz varmış gibi yaşıyorsun ancak yalnızca bir dünyamız var (1) 35 ölü (1) A1 (1) AGİT (1) Affrican Commission (1) Afrika Şartı (1) Madde 19 vatandaşlıktan çıkarılma (1) Mahkeme (1) Mariami Abduselişi (1) O beni “Herhalde” sevmiş. (1) Women's Rights (1) acıtıyor (1) adım google'da çıkmasın (1) algı gerçektir (1) altın (1) altınları (1) amniyo sentez (1) amniyosentez (1) ankara (1) arama motoru (1) asma (1) auto erotic asphixication (1) ayak (1) ayak temizliği (1) azınlık hakları (1) ağlamak (1) ağız kokusunu önlemek (1) babet yara yaptı (1) bahar (1) baklava (1) bakım (1) balböceği (1) barış manço (1) batı trakya türkleri (1) bel kemeri (1) brokoli salatası (1) brugge porselen (1) brütüs (1) bulantı (1) buzdan müze. (1) böğürtlenimsi (1) can dündar (1) caught in the middle (1) cemal süreya.. (1) depeche mode (1) deprem (1) dirsek bakımı (1) diş eti (1) diş ipi (1) diş sağlığı (1) dondurma (1) dondurucu soğuk (1) downsendromu (1) düğün davetleri (1) el ayak bakımı (1) el kuruluğu (1) el nemlendiricisi (1) elma (1) elmalı cevizli puding (1) fahri (1) forum (1) foça (1) free love (1) funda arar (1) geceler. (1) genetik hastalıklar (1) genç (1) godotyu beklerken (1) google (1) gögüs (1) gökçe (1) güney afrika (1) güneşli bir sabah (1) hakikat komisyonu (1) havilland krem (1) hepatit b (1) hitler (1) hocam (1) hz.muhammet (1) iktisat (1) ileri yaştaki kadınlar (1) ipuçları (1) ishal (1) istanbul (1) isviçre (1) italy (1) jane eyre (1) jinekoloji (1) jooble (1) jooble-tr.com/ (1) joseph (1) julide ateş (1) kadınlar için şınav (1) kafes temizliği (1) kanser riski (1) karartma günleri (1) karpuz çekirdeği (1) karsı dağların heybetinden mi gireyim?? (1) karın düzleştirme (1) kavun (1) kazaklı tüy =) (1) kilo almak (1) kissing you goodbye (1) konular (1) kpss (1) kuklagiller... (1) kusma (1) kuyumcu (1) külah (1) külah pasta (1) kırmızı turp (1) kızgın güneş (1) lavanta (1) lavanta çayı (1) leperuj (1) leyla ile mecnun (1) mekik (1) mengele (1) muhabbet kuşu (1) muhabbet kuşu bakımı (1) muhabbet kuşu banyo (1) muz sesleri (1) nara (1) nedensiz (1) nelson mandela (1) oldies (1) pamela anderson (1) patatesli börek (1) patatesli peynirli börek (1) patos (1) pervasız (1) peygamber efendimiz (1) peynir (1) phokaia (1) plastik su şişeleri (1) porselen bebek (1) poselen bebek (1) push up (1) rafet el roman nerdesin (1) roboski (1) sarı lira (1) sayesinde (1) sende mi brütüs (1) senede bir gün (1) sivrisinek (1) sivrisinek kovar (1) soframız (1) sor dağılımı (1) sosyal (1) soğan (1) star tv (1) storia di un tale (1) su (1) suluk (1) sus küçüğüm söz büyüğün (su küçüğün söz büyüğün (1) süt (1) sınav nasıl çekilir (1) sırt yağı eritme (1) tam buğday ekmeği ve faydaları (1) ters mekik (1) the gummy bear (1) the pierces (1) tooner dolls (1) torba (1) trt haber (1) tuttu fırlattı (1) tüylenmiş kazak (1) uludere (1) under the tuscan sun (1) uygun ayakkabı seçmek (1) vasiyet (1) yalnızlık 2013 (1) yalnızlık kalbimin ilelebet sahibi (1) yaz salatası (1) yağ yakan besinler (1) yağ yakma (1) yeni logo star tv (1) yeşillik (1) yorgun (1) yorulmadan zayıflama (1) yumurta (1) yüzünden.. (1) zayıflamak (1) zeybek vs yunanistan davası (1) çanta (1) çat pat deil sular seller gibi (1) çıtır börek (1) çığlık (1) ölüm orgazmı (1) öteki kadın (1) özel geceler çin (1) üniversite (1) şınav (1)